Ne diyordu eskiler; “Yüz değil doksanda olur, insan dediğin noksanda olur!” Elbette doğrudur bu söz lakin devlette noksan olmaz! Devlet, noksan kabul etmez. Devlette kapı kulu bile kusurlu olmaz! İşte bu deyimler ile bu yaşa geldik. Anamız babamız bize aileden önce devleti öğretti. Devleti olmayanın; evi, aşı, işi, eşi olmaz dedi! Olsa bile fayda getirmez dedi. Ve maalesef yaş ilerledikçe gördük ki; çok haklılar. Üzülerek örnekliyorum ama Irak, Suriye, Libya, Mısır, Ürdün, Lübnan, Filistin ve daha nicesinde görüyoruz bu acı gerçeği. Hele bir “Doğu Türkistan” meselesi var ki; yazsan bir yara yazmasan bin yara…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için “çok yaşlandı” diyorlar. Velev ki, benzer bir ifadeyi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli içinde söylüyorlar. Elbette herkes işine geldiğince yorumluyor meseleleri. Aslında yaş almak bilgelik kanunudur. Yaş almadan hamlıktan çıkılmaz. Bilgelik terimini bunamaya çevirmek isteyenler var! Oysa böyle boş lakırdı yapanlara baktığımızda görüyoruz ki; çoğu 24 saat bırakın çalışmayı, ayakta kalamayan sözüm ona gençler…
Devlet meselesi mühim beyler, bayanlar! Bugün öyle çok uzun uzadıya yazmayacağım. Bende yaşlanıyorum artık. Her lafı kaldıramıyorum, sabırsızım, birde iki kelime yazamayanların benim uzun yazılarıma ve detaylı girizgâhlarıma ettikleri laflar yok mu? Yahu madem o uzun yazıdan bir halt anlamayacaksın ne diye okuyorsun? Hele bana akıl verenler yok mu? İşte o vakit Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geliyor aklıma! Hani bende dâhil eli kalem tutan onca insan ki belki de cahil, yazıyoruz ya devletin başına akıl verircesine… Ama herkes işini yapıyor işte! O; Cumhurbaşkanı, biz Cumhurun yazarı…
Şimdi bizim o karma karışık yazılardan pek bir şey anlamayan dostlardan biri akıl vermiş! Demiş ki; “bir yazıda bir sorunu ele alırsan daha isabet etmiş olursun yoksa konu dağılıyor magazine dönüyor.” Sorsan bu 5 vakit Kuran okuyan arkadaşa, vallahi magazin haberi de okumaz! İşte sorun burada değerli okurlarım, okumadıkları yerden soruyorlar. Oysa bizim hayatımız magazin olmuş. Haksızlık etmeyelim, bir iki satırda övmüş bizi lakin biz o kısımları pas geçelim. Sonuçta çok başarılı olsaydık, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bize Rize’den çay yollamasa bile meydanlardan “Ömer’im Allah’ın selamı üzerine olsun” derdi.
Gelelim asıl meseleye. Çok canım sıkılıyor çok! Reis, Rize’ye gitti ve yine kaldı bizim Kabine ile Valiler Kararnamesi. Yahu tamam beni “Vali” yapmayacak! Hoş benden pekte Vali olmaz gibime geliyor. Ama hani en azından “odacı” olabilirdik. Ama o treni de vakti zamanında “FETÖCÜ” büyük makam sahipleri aldı elimizden. Şimdi elimizde kala kaldı, bir laptop bir de bu köşe. Ki, bu köşeyi dönsek dert dönmesek daha büyük dert!
Erol Ayyıldız, Bursa Valisi olduğu günden beri şehrin derdi tasası gündem dışı kalıyor. Valim diyorlar, “su yok!” Bakıyorsun o akşam mübarek rahmet, Uludağ’ın üzerine beyaz bir gelinlik gibi geliyor. Ve mübareklerin dualarında ki gözyaşları misali sicim, sicim yağıyor üzerimize Cenabı Allah’ın rahmeti. Boşuna demiyorlar “Bakan” olacak adam diye ki; Elhamdülillah Bursa’ya iyi bakıyor. Mübareklerin duasından ve Cenabı Allah’ın rahmetinden anlıyoruz bizde bu hususu. Yoksa öyle çok fazla Vali tanıdığımızdan, devlet büyüğü tanıdığımızdan değil bu kurduğumuz cümleler…
Aydın Valisi Yakup Canbolat’ı yazmıyorum artık köşe yazılarımda. Ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gidiyor Aydın’a, ne de üç beş Bakan. Zaten böyledir bu işler beyler, bayanlar! Bir yerde sorunlar çözülüyor ise sorun yok ise devletin çok büyükleri gitmez oralara. Ama bilmezler ki; bazen de oradaki elinizi, kolunuzu, yüzünüzü onurlandırmak ve taçlandırmak gerekir. Neyse; Ankara’dan daha iyi bilecek halimiz yok ya! Zaten bugün Aydın Valisi olan yarın Ankara Valisi olmaz diye bir kanun, kural, kaide de yok!
Biliyor musunuz ben hiç Sinop’a gitmedim. Lakin Sinop Valisi Mustafa Özarslan’ı Nilüfer Kaymakamlığından tanırım. Nasıl mı? Yine bir gün Alinur Aktaş ve Ayhan Salman’ın bana salvolar yaptığı dönemde, canım sıkılıp günü birlik Ankara’ya gitmiştim. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde asansörde bir yukarı bir aşağı inerken, yakamdaki “Türk Bayrağı” rozetini gören bir ağabeyimiz, adı bizde kalsın! Bana demişti ki; “nerelisin” ve bende pek alışık olunmayan şekilde “Bursalıyım” deyince ve gazeteci olduğumu söyleyince “Nilüfer Kaymakamı Mustafa Özarslan’ı ziyaret et. Selamımızı söyle, devlet kendisini sever, yakında Karadeniz’e Vali olacak” demişti. Hâsılı selamı götürdük ve ertesi hafta Sinop Valisi oldu. İki yıldır nasip olmadı kendisini görmeye ve Sinop’u görmeye gitmek. Lakin belki önümüz yaz, hem Sinop’u hem Vali Mustafa beyi makamında görmek nasip olur bizlere… Ki; Üsküdar’a da gitmiyorum, gidemiyorum. Yoksa Adem Yazıcı Kaymakamımızı çok özledik. Ama köprü pahalı, otoban pahalı, bizde garip guruba! Kim bilir; belki o gelir biraz daha yakınımıza, Eskişehir olmasa bile Edirne’ye. Ama dedim ya Kararname yine kaldı haftaya…
Artık, “Bursa’dan 2 Bakan ve 2 Vali çıkmalı” diye yazmıyorum! Osmangazi ve İnegöl’ün adını bile anmıyorum. Bunu benden başka isteyen yok anlaşılan. Ne AK Parti Bursa İl Başkanı ve İlçe Başkanları ile yönetim kurulları, ne Ankara’da koltuk sahibi olan Bursalı AK ağabeyler ve ablalar, ne de AK Parti Milletvekilleri bu konuda çıt çıkarmıyorlar. Sonra bana sokakta diyorlar ki; “sen yazıyorsun, sen istiyorsun diye yapmıyorlar!” Vatandaşta haklı kardeşim; sözümüz çok geçer akçe olsaydı, lafımız yerde kalmazdı zaten. Yani şöyle düşünün kaç yıl oldu halen daha Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet Büyükataman ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili büyüğümüz Sayın Celal Adan ağabeylerimiz bizi hem Sayın Devlet Bahçeli ile hem de Sayın Numan Kurtulmuş ile tanıştırırlardı. Dedim ya yazımın başında değerli okurlarım; “yaşlandım artık” diye! Ne sözümüz geçiyor, ne de bir isteğimiz yerine geliyor. Belki de biz layık değiliz o büyükleri görmeye, kim bilir…
Neyse yine çok uzattık yazıyı! Bu sıralar Ankara’ya gelemiyorum. Milli Eğitim Bakanlığı’nda ki bazı Daire Başkanlarımız küsmüş bana! İnşallah Cenabı Allah onları ya Ankara’da “Genel Müdür” yapar ya da büyük şehirlerimizden birine İl Müdürü yapar. Bende kırgınım onlara gitmiyorum Ankara’ya! Gazeteciye küsülür mü, trip atılır mı? Bir Zafer Orhan Vali Yardımcımız vardı oralarda. O da Erzurumlu olmanın ağır bedelini ödüyor, Bergama Kaymakamı Avni Oral gibi…
Cenabı Allah, Bursa Milletvekilimiz Efkan Ala’ya sağlık, sıhhat ve afiyet versin. Tamam, Ağrılıların ve Çanakkalelilerin arasında pek yok lakin Erzurumluların bu kadar kıyıda köşe de kalması iyi değil! Sonuç itibariyle Gazi Nene Hatun merhumun evlatlarıdır Erzurumlular. Hani sadece Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk için demiyorum, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan içinde Erzurum ve Erzurumlular bir başka değerlidir. Ki, Allah razı olsun Milli Eğitim Bakanımız Prof. Dr. Yusuf Tekin geçen gün Erzurum’a gittiler. Ama tek başına yetmedi tabi Erzurumlu Candaşlara Sayın Yusuf Tekin. Diyorlar ki; Rize dönüşü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve eşleri hanımefendi Emine Erdoğan ile Bilge Lider Sayın Devlet Bahçeli’yi de bekliyoruz. Sahi, kim tutabilir ki; Sayın Erdoğan ile Sayın Bahçeli’nin yerini! Belki Rize dönüşü değil ama Erzurum’a kar yağanda Palandöken’e iki lider çok yakışır…
Cumamız mübarek, hayır dualarımız kabul olsun diyerek Devletimizi ve Milletimizi Cenabı Allah’a emanet ediyorum. Sonuç itibariyle bizim devletimizden ve milletimizden başka kimimiz var! Cenabı Allah yar ve yardımcımız olsun, dualarınızı eksik etmeyin inşallah. Amin.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ömer KÜÇÜKKAYA
Devlet noksan olmaz!
Ne diyordu eskiler; “Yüz değil doksanda olur, insan dediğin noksanda olur!” Elbette doğrudur bu söz lakin devlette noksan olmaz! Devlet, noksan kabul etmez. Devlette kapı kulu bile kusurlu olmaz! İşte bu deyimler ile bu yaşa geldik. Anamız babamız bize aileden önce devleti öğretti. Devleti olmayanın; evi, aşı, işi, eşi olmaz dedi! Olsa bile fayda getirmez dedi. Ve maalesef yaş ilerledikçe gördük ki; çok haklılar. Üzülerek örnekliyorum ama Irak, Suriye, Libya, Mısır, Ürdün, Lübnan, Filistin ve daha nicesinde görüyoruz bu acı gerçeği. Hele bir “Doğu Türkistan” meselesi var ki; yazsan bir yara yazmasan bin yara…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için “çok yaşlandı” diyorlar. Velev ki, benzer bir ifadeyi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli içinde söylüyorlar. Elbette herkes işine geldiğince yorumluyor meseleleri. Aslında yaş almak bilgelik kanunudur. Yaş almadan hamlıktan çıkılmaz. Bilgelik terimini bunamaya çevirmek isteyenler var! Oysa böyle boş lakırdı yapanlara baktığımızda görüyoruz ki; çoğu 24 saat bırakın çalışmayı, ayakta kalamayan sözüm ona gençler…
Devlet meselesi mühim beyler, bayanlar! Bugün öyle çok uzun uzadıya yazmayacağım. Bende yaşlanıyorum artık. Her lafı kaldıramıyorum, sabırsızım, birde iki kelime yazamayanların benim uzun yazılarıma ve detaylı girizgâhlarıma ettikleri laflar yok mu? Yahu madem o uzun yazıdan bir halt anlamayacaksın ne diye okuyorsun? Hele bana akıl verenler yok mu? İşte o vakit Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geliyor aklıma! Hani bende dâhil eli kalem tutan onca insan ki belki de cahil, yazıyoruz ya devletin başına akıl verircesine… Ama herkes işini yapıyor işte! O; Cumhurbaşkanı, biz Cumhurun yazarı…
Şimdi bizim o karma karışık yazılardan pek bir şey anlamayan dostlardan biri akıl vermiş! Demiş ki; “bir yazıda bir sorunu ele alırsan daha isabet etmiş olursun yoksa konu dağılıyor magazine dönüyor.” Sorsan bu 5 vakit Kuran okuyan arkadaşa, vallahi magazin haberi de okumaz! İşte sorun burada değerli okurlarım, okumadıkları yerden soruyorlar. Oysa bizim hayatımız magazin olmuş. Haksızlık etmeyelim, bir iki satırda övmüş bizi lakin biz o kısımları pas geçelim. Sonuçta çok başarılı olsaydık, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bize Rize’den çay yollamasa bile meydanlardan “Ömer’im Allah’ın selamı üzerine olsun” derdi.
Gelelim asıl meseleye. Çok canım sıkılıyor çok! Reis, Rize’ye gitti ve yine kaldı bizim Kabine ile Valiler Kararnamesi. Yahu tamam beni “Vali” yapmayacak! Hoş benden pekte Vali olmaz gibime geliyor. Ama hani en azından “odacı” olabilirdik. Ama o treni de vakti zamanında “FETÖCÜ” büyük makam sahipleri aldı elimizden. Şimdi elimizde kala kaldı, bir laptop bir de bu köşe. Ki, bu köşeyi dönsek dert dönmesek daha büyük dert!
Erol Ayyıldız, Bursa Valisi olduğu günden beri şehrin derdi tasası gündem dışı kalıyor. Valim diyorlar, “su yok!” Bakıyorsun o akşam mübarek rahmet, Uludağ’ın üzerine beyaz bir gelinlik gibi geliyor. Ve mübareklerin dualarında ki gözyaşları misali sicim, sicim yağıyor üzerimize Cenabı Allah’ın rahmeti. Boşuna demiyorlar “Bakan” olacak adam diye ki; Elhamdülillah Bursa’ya iyi bakıyor. Mübareklerin duasından ve Cenabı Allah’ın rahmetinden anlıyoruz bizde bu hususu. Yoksa öyle çok fazla Vali tanıdığımızdan, devlet büyüğü tanıdığımızdan değil bu kurduğumuz cümleler…
Aydın Valisi Yakup Canbolat’ı yazmıyorum artık köşe yazılarımda. Ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gidiyor Aydın’a, ne de üç beş Bakan. Zaten böyledir bu işler beyler, bayanlar! Bir yerde sorunlar çözülüyor ise sorun yok ise devletin çok büyükleri gitmez oralara. Ama bilmezler ki; bazen de oradaki elinizi, kolunuzu, yüzünüzü onurlandırmak ve taçlandırmak gerekir. Neyse; Ankara’dan daha iyi bilecek halimiz yok ya! Zaten bugün Aydın Valisi olan yarın Ankara Valisi olmaz diye bir kanun, kural, kaide de yok!
Biliyor musunuz ben hiç Sinop’a gitmedim. Lakin Sinop Valisi Mustafa Özarslan’ı Nilüfer Kaymakamlığından tanırım. Nasıl mı? Yine bir gün Alinur Aktaş ve Ayhan Salman’ın bana salvolar yaptığı dönemde, canım sıkılıp günü birlik Ankara’ya gitmiştim. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde asansörde bir yukarı bir aşağı inerken, yakamdaki “Türk Bayrağı” rozetini gören bir ağabeyimiz, adı bizde kalsın! Bana demişti ki; “nerelisin” ve bende pek alışık olunmayan şekilde “Bursalıyım” deyince ve gazeteci olduğumu söyleyince “Nilüfer Kaymakamı Mustafa Özarslan’ı ziyaret et. Selamımızı söyle, devlet kendisini sever, yakında Karadeniz’e Vali olacak” demişti. Hâsılı selamı götürdük ve ertesi hafta Sinop Valisi oldu. İki yıldır nasip olmadı kendisini görmeye ve Sinop’u görmeye gitmek. Lakin belki önümüz yaz, hem Sinop’u hem Vali Mustafa beyi makamında görmek nasip olur bizlere… Ki; Üsküdar’a da gitmiyorum, gidemiyorum. Yoksa Adem Yazıcı Kaymakamımızı çok özledik. Ama köprü pahalı, otoban pahalı, bizde garip guruba! Kim bilir; belki o gelir biraz daha yakınımıza, Eskişehir olmasa bile Edirne’ye. Ama dedim ya Kararname yine kaldı haftaya…
Artık, “Bursa’dan 2 Bakan ve 2 Vali çıkmalı” diye yazmıyorum! Osmangazi ve İnegöl’ün adını bile anmıyorum. Bunu benden başka isteyen yok anlaşılan. Ne AK Parti Bursa İl Başkanı ve İlçe Başkanları ile yönetim kurulları, ne Ankara’da koltuk sahibi olan Bursalı AK ağabeyler ve ablalar, ne de AK Parti Milletvekilleri bu konuda çıt çıkarmıyorlar. Sonra bana sokakta diyorlar ki; “sen yazıyorsun, sen istiyorsun diye yapmıyorlar!” Vatandaşta haklı kardeşim; sözümüz çok geçer akçe olsaydı, lafımız yerde kalmazdı zaten. Yani şöyle düşünün kaç yıl oldu halen daha Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet Büyükataman ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili büyüğümüz Sayın Celal Adan ağabeylerimiz bizi hem Sayın Devlet Bahçeli ile hem de Sayın Numan Kurtulmuş ile tanıştırırlardı. Dedim ya yazımın başında değerli okurlarım; “yaşlandım artık” diye! Ne sözümüz geçiyor, ne de bir isteğimiz yerine geliyor. Belki de biz layık değiliz o büyükleri görmeye, kim bilir…
Neyse yine çok uzattık yazıyı! Bu sıralar Ankara’ya gelemiyorum. Milli Eğitim Bakanlığı’nda ki bazı Daire Başkanlarımız küsmüş bana! İnşallah Cenabı Allah onları ya Ankara’da “Genel Müdür” yapar ya da büyük şehirlerimizden birine İl Müdürü yapar. Bende kırgınım onlara gitmiyorum Ankara’ya! Gazeteciye küsülür mü, trip atılır mı? Bir Zafer Orhan Vali Yardımcımız vardı oralarda. O da Erzurumlu olmanın ağır bedelini ödüyor, Bergama Kaymakamı Avni Oral gibi…
Cenabı Allah, Bursa Milletvekilimiz Efkan Ala’ya sağlık, sıhhat ve afiyet versin. Tamam, Ağrılıların ve Çanakkalelilerin arasında pek yok lakin Erzurumluların bu kadar kıyıda köşe de kalması iyi değil! Sonuç itibariyle Gazi Nene Hatun merhumun evlatlarıdır Erzurumlular. Hani sadece Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk için demiyorum, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan içinde Erzurum ve Erzurumlular bir başka değerlidir. Ki, Allah razı olsun Milli Eğitim Bakanımız Prof. Dr. Yusuf Tekin geçen gün Erzurum’a gittiler. Ama tek başına yetmedi tabi Erzurumlu Candaşlara Sayın Yusuf Tekin. Diyorlar ki; Rize dönüşü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve eşleri hanımefendi Emine Erdoğan ile Bilge Lider Sayın Devlet Bahçeli’yi de bekliyoruz. Sahi, kim tutabilir ki; Sayın Erdoğan ile Sayın Bahçeli’nin yerini! Belki Rize dönüşü değil ama Erzurum’a kar yağanda Palandöken’e iki lider çok yakışır…
Cumamız mübarek, hayır dualarımız kabul olsun diyerek Devletimizi ve Milletimizi Cenabı Allah’a emanet ediyorum. Sonuç itibariyle bizim devletimizden ve milletimizden başka kimimiz var! Cenabı Allah yar ve yardımcımız olsun, dualarınızı eksik etmeyin inşallah. Amin.