Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 102 yaşında. Her ne kadar birileri halen daha Osmanlı’ya takılı kalmış olsalar bile kabul etmeliyiz ki; Türkiye Yüzyılı bizi Osmanlı’ya değil, Selçuklu İmparatorluğu’na götürmektedir. Küresel güçlerin İran ve Ortadoğu politikaları ile Küçük Asya ve Balkan ülkelerini değerlendirdiğimizde; Türkiye’nin “Büyük Selçuklu İmparatorluğu” mottosunda “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” kurgusu ile sil baştan şekillendirildiğini veyahut şekillendiğini görmekteyiz. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yol haritası, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış süreçleri ve gizli kalmış veyahut açıklanmayan tüm belge, bilgi ve mektuplar bahse konu tezimizi doğrulamaktadır. Bu sebeple yeni süreçte geç kalmış “Kabine” ve “Valiler Kararnamesi” gibi eylemler Türkiye’yi erken seçime taşıma sürecini hızlandırmaktan öteye bir fayda sağlamayacaktır. “Terörsüz Türkiye” süreci ile güçlendirilen “Türkiye Yüzyılı” ve “Türk Devletleri Teşkilatı” kavramları derinlemesine incelendiğinde görülecektir ki; Amerika Birleşik Devletleri’nin, Çin Halk Cumhuriyeti’nin, Sovyetler Birliği’nin karması yeni ve daha süper bir güç “Küçük Asya” topraklarında kurulacak ve Orhun Nehri’nden Viyana’ya kadar “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” ibaresi ile dev bir hükümdarlık olacaktır.
Siyasi süreçler içerisinde gözlerden kaçan Bursa Milletvekili Osman Mesten’in Özbekistan ziyaretleri ve süreçleri ile günümüzde Bursa Milletvekili Mustafa Yavuz ile hızlanan Bulgaristan ve Moğolistan süreçlerini de bu minvalde okuyabilirsiniz. Her iki Milletvekilinin soy köküne indiğimizde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin on yıllardır hiç uyumaksızın ne kadar derin ve gizemli çalıştığını daha rahat anlayacaksınız.
Elbette Papa’nın Türkiye’ye daveti süreci ve yaşananlar ile İznik’te yapılacak “ayin” ve daha fazlası “Büyük Roma” içinde yeni bir kuruluş ve kutup yıldızı fırsatı taşımaktadır. Dünya’yı yöneten güçlerin inançlar kavgasını “Tanrı” veyahut “Allah” olgusu dışında düşünmemek gerekiyor. İnançsızlar veyahut dinsizler ile inançlılar arasındaki kavga görülmektedir ki; her geçen gün yeryüzünde daha kanlı ve acımasız savaşların yaşanacağı süreçleri doğurmaktadır. Peki, biz hangi taraftayız? “Şeytan” aslında nerede gizli?
Bilgelerin yolculuğunda cahillerin izini sürdüğümüzde görmekteyiz ki; akıllar yitirilmiş, toplum çökertilmiş ve aile; hem kök, hem soy hem de kültürel bağları ile eritilmiştir. Hızla yok olmaya başlayan aile kavramını yeniden toparlamaya başlama adımlarını ilk atan ülke ise Rusya’dır. Peki, Rusya’nın Türkiye’ye yakınlığı ve Putin’in Erdoğan ile ilişkisi sadece iki komşu ülke ve mevkidaş ilişkisi midir?
Türkiye, son yıllarda üst üste yaşadığı ve bitmek bilmeyen ekonomik krizler nedeniyle Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidardan uzaklaştırılma sürecini son yerel seçimler ile halk kitleleri ile onaylayarak kademeli olarak gerçekleştiğini gördüğümüz bir ülke konumuna geldi. Siyasetin gerilediği ve yenilenmediği Türkiye’de, “Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun yeniden AK Parti’ye gelecek olma” iddiaları bile AK Parti içerisinde derin kırılmalara ve huzursuzluklara yol açtı. “Terörsüz Türkiye” yol haritasında terörist başının Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirilmek istenmesinin hazımsızlığının sürdüğü bu dönemde, “2030 yılına kadar seçim yapılmayacak” söylemlerinin güç kazanması sivil ve askeri darbe süreçlerini toplumsal algı ve sosyoekonomik talepler doğrultusunda maalesef güçlendirmiştir.
Ekonomik ve sosyal değerlerini kaybeden vatandaşlar, siyasetin ne sağ ne sol kutbuna güven duymamaktadır. Türkiye’nin yeniden ve hızla Cumhuriyet değer yargılarına geri dönmesi, kuvvetler ayrılığı ilkelerinin yeniden oturtulması, liderlikten kurumsallığa dönüşün hızlandırılması yaşanacak birçok olumsuzluğunun önünü hızla kesecektir.
Reformlar beklenen Türkiye’de, geçmişleri ile başarılı olsalar bile kendi liderliklerinde başarısız oldukları aşikâr siyasi parti liderlerini geriye çağırmak en temiz ifade ile çöpten toplanan ürünlerin geri dönüşümü olarak nitelendirilebilir. Toplumsal çöküşün arttığı, cinsiyetsiz toplum ve eşcinselliğin ortaokul sıralarına düştüğü Türkiye’de, olumsuz ekonomi; sosyal yaşamı çökertmiş ve gizli işsizlik hızla artarken, torpil ve adam kayırmacılık sonucunda ülkede “nitelik” kavramı değer ve mevki kaybetmiştir.
Şuanda bahsettiğimiz, işaret ettiğimiz veyahut geçmişte bahsettiğimiz ve ilerleyen süreçler de bahsedeceğimiz tüm hususlar bize göstermektedir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güçlenmesi için hızla erken seçime gidilmesi ve bu süreci, yeni süreçleri Cumhuriyet değerlerinde toparlayacak “Kabine” ve “Valiler” ile sürdürmek memleket hayrınadır. Geldiğimiz noktada görülmektedir ki; toplum ortadan sekize ayrılmıştır. Vatandaşların hiçbir beklentisine maalesef ne Cumhurbaşkanlığı, ne Anayasa Mahkemesi, ne Bakanlar Kurulu, ne de Türkiye Büyük Millet Meclisi çözüm üretememektedir.
Türkiye’de yaşanan umut kırılmasının önüne geçilmesi, aile kavramının yeniden güçlendirilmesi ve kamusal erklerin yeniden güncellenerek güçlendirilmesi için dinamik ve devlet tecrübesi yüksek isimlerin siyaset ahlaksızlığından uzak, kamu vicdan ve hürriyetinde göreve getirilmesi, hepimiz ve daha ötesinde çocuklarımızın geleceği için elzemdir.
Yazımızın genelinde bahsettiğimiz tüm hususlar aslında Cumhuriyet’ten nasihatlerdir değerli okurlarım. 102 yıl önce kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile yıkılan Osmanlı İmparatorluğu süreçlerini net ve akıl yolu ile vicdan gölgesinde incelediğimizde haklı olduğum ortaya çıkacaktır. Kadim Türk Milleti, Anka Kuşu misali kendini törpülemekte ve yeniden doğmak hatta yeniden kanat çırpmak için tüm hazırlıklarını tamamlamıştır. Bu saatten sonra ülkenin bekası, devletin devamı, milletin özünü muhafaza için atılacak ilk adımı ve devamı süreçleri belirleyecek olan yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır…
Hâsılı bize düşen; devletimiz, dinimiz ve milletimiz için hayırlara vesile olacak süreçlerin yaşanması için Cenabı Allah’a hayır dua etmektir. Haydi selametle…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ömer KÜÇÜKKAYA
Cumhuriyetten nasihatler…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 102 yaşında. Her ne kadar birileri halen daha Osmanlı’ya takılı kalmış olsalar bile kabul etmeliyiz ki; Türkiye Yüzyılı bizi Osmanlı’ya değil, Selçuklu İmparatorluğu’na götürmektedir. Küresel güçlerin İran ve Ortadoğu politikaları ile Küçük Asya ve Balkan ülkelerini değerlendirdiğimizde; Türkiye’nin “Büyük Selçuklu İmparatorluğu” mottosunda “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” kurgusu ile sil baştan şekillendirildiğini veyahut şekillendiğini görmekteyiz. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yol haritası, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış süreçleri ve gizli kalmış veyahut açıklanmayan tüm belge, bilgi ve mektuplar bahse konu tezimizi doğrulamaktadır. Bu sebeple yeni süreçte geç kalmış “Kabine” ve “Valiler Kararnamesi” gibi eylemler Türkiye’yi erken seçime taşıma sürecini hızlandırmaktan öteye bir fayda sağlamayacaktır. “Terörsüz Türkiye” süreci ile güçlendirilen “Türkiye Yüzyılı” ve “Türk Devletleri Teşkilatı” kavramları derinlemesine incelendiğinde görülecektir ki; Amerika Birleşik Devletleri’nin, Çin Halk Cumhuriyeti’nin, Sovyetler Birliği’nin karması yeni ve daha süper bir güç “Küçük Asya” topraklarında kurulacak ve Orhun Nehri’nden Viyana’ya kadar “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” ibaresi ile dev bir hükümdarlık olacaktır.
Siyasi süreçler içerisinde gözlerden kaçan Bursa Milletvekili Osman Mesten’in Özbekistan ziyaretleri ve süreçleri ile günümüzde Bursa Milletvekili Mustafa Yavuz ile hızlanan Bulgaristan ve Moğolistan süreçlerini de bu minvalde okuyabilirsiniz. Her iki Milletvekilinin soy köküne indiğimizde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin on yıllardır hiç uyumaksızın ne kadar derin ve gizemli çalıştığını daha rahat anlayacaksınız.
Elbette Papa’nın Türkiye’ye daveti süreci ve yaşananlar ile İznik’te yapılacak “ayin” ve daha fazlası “Büyük Roma” içinde yeni bir kuruluş ve kutup yıldızı fırsatı taşımaktadır. Dünya’yı yöneten güçlerin inançlar kavgasını “Tanrı” veyahut “Allah” olgusu dışında düşünmemek gerekiyor. İnançsızlar veyahut dinsizler ile inançlılar arasındaki kavga görülmektedir ki; her geçen gün yeryüzünde daha kanlı ve acımasız savaşların yaşanacağı süreçleri doğurmaktadır. Peki, biz hangi taraftayız? “Şeytan” aslında nerede gizli?
Bilgelerin yolculuğunda cahillerin izini sürdüğümüzde görmekteyiz ki; akıllar yitirilmiş, toplum çökertilmiş ve aile; hem kök, hem soy hem de kültürel bağları ile eritilmiştir. Hızla yok olmaya başlayan aile kavramını yeniden toparlamaya başlama adımlarını ilk atan ülke ise Rusya’dır. Peki, Rusya’nın Türkiye’ye yakınlığı ve Putin’in Erdoğan ile ilişkisi sadece iki komşu ülke ve mevkidaş ilişkisi midir?
Türkiye, son yıllarda üst üste yaşadığı ve bitmek bilmeyen ekonomik krizler nedeniyle Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidardan uzaklaştırılma sürecini son yerel seçimler ile halk kitleleri ile onaylayarak kademeli olarak gerçekleştiğini gördüğümüz bir ülke konumuna geldi. Siyasetin gerilediği ve yenilenmediği Türkiye’de, “Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun yeniden AK Parti’ye gelecek olma” iddiaları bile AK Parti içerisinde derin kırılmalara ve huzursuzluklara yol açtı. “Terörsüz Türkiye” yol haritasında terörist başının Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirilmek istenmesinin hazımsızlığının sürdüğü bu dönemde, “2030 yılına kadar seçim yapılmayacak” söylemlerinin güç kazanması sivil ve askeri darbe süreçlerini toplumsal algı ve sosyoekonomik talepler doğrultusunda maalesef güçlendirmiştir.
Ekonomik ve sosyal değerlerini kaybeden vatandaşlar, siyasetin ne sağ ne sol kutbuna güven duymamaktadır. Türkiye’nin yeniden ve hızla Cumhuriyet değer yargılarına geri dönmesi, kuvvetler ayrılığı ilkelerinin yeniden oturtulması, liderlikten kurumsallığa dönüşün hızlandırılması yaşanacak birçok olumsuzluğunun önünü hızla kesecektir.
Reformlar beklenen Türkiye’de, geçmişleri ile başarılı olsalar bile kendi liderliklerinde başarısız oldukları aşikâr siyasi parti liderlerini geriye çağırmak en temiz ifade ile çöpten toplanan ürünlerin geri dönüşümü olarak nitelendirilebilir. Toplumsal çöküşün arttığı, cinsiyetsiz toplum ve eşcinselliğin ortaokul sıralarına düştüğü Türkiye’de, olumsuz ekonomi; sosyal yaşamı çökertmiş ve gizli işsizlik hızla artarken, torpil ve adam kayırmacılık sonucunda ülkede “nitelik” kavramı değer ve mevki kaybetmiştir.
Şuanda bahsettiğimiz, işaret ettiğimiz veyahut geçmişte bahsettiğimiz ve ilerleyen süreçler de bahsedeceğimiz tüm hususlar bize göstermektedir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güçlenmesi için hızla erken seçime gidilmesi ve bu süreci, yeni süreçleri Cumhuriyet değerlerinde toparlayacak “Kabine” ve “Valiler” ile sürdürmek memleket hayrınadır. Geldiğimiz noktada görülmektedir ki; toplum ortadan sekize ayrılmıştır. Vatandaşların hiçbir beklentisine maalesef ne Cumhurbaşkanlığı, ne Anayasa Mahkemesi, ne Bakanlar Kurulu, ne de Türkiye Büyük Millet Meclisi çözüm üretememektedir.
Türkiye’de yaşanan umut kırılmasının önüne geçilmesi, aile kavramının yeniden güçlendirilmesi ve kamusal erklerin yeniden güncellenerek güçlendirilmesi için dinamik ve devlet tecrübesi yüksek isimlerin siyaset ahlaksızlığından uzak, kamu vicdan ve hürriyetinde göreve getirilmesi, hepimiz ve daha ötesinde çocuklarımızın geleceği için elzemdir.
Yazımızın genelinde bahsettiğimiz tüm hususlar aslında Cumhuriyet’ten nasihatlerdir değerli okurlarım. 102 yıl önce kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile yıkılan Osmanlı İmparatorluğu süreçlerini net ve akıl yolu ile vicdan gölgesinde incelediğimizde haklı olduğum ortaya çıkacaktır. Kadim Türk Milleti, Anka Kuşu misali kendini törpülemekte ve yeniden doğmak hatta yeniden kanat çırpmak için tüm hazırlıklarını tamamlamıştır. Bu saatten sonra ülkenin bekası, devletin devamı, milletin özünü muhafaza için atılacak ilk adımı ve devamı süreçleri belirleyecek olan yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır…
Hâsılı bize düşen; devletimiz, dinimiz ve milletimiz için hayırlara vesile olacak süreçlerin yaşanması için Cenabı Allah’a hayır dua etmektir. Haydi selametle…