Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bodrum kattan plazaya yükselen Adalet…

Yazının Giriş Tarihi: 03.11.2025 06:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.11.2025 06:32

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi 2002 yılından bugüne ne kadar ileri taşıdığını anlamak istemeyenlere yaşayan örnekler vermek boynumuzun borcudur. Kabul etmeliyiz ki; birçok konuda tüm vatandaşlar gibi bende çoğu zaman öfkeme yenik düşebiliyorum. Bazen bende, kendi kendime gecenin bir yarısı kendimi bir köşeye çekerek; “kurumsal saygınlığın tükendiğinden, bürokratik etiğin bittiğinden, siyasi ahlakın yok olduğundan” bahisle “hiçbir yerde istikrardan, huzurdan, sosyal adalet ve toplumsal kalkınmadan bahsetmek mümkün değil” diyebiliyorum. Elbette vatandaşın köşeye sıkıştığında veyahut çaresiz kaldığında çemkireceği, kızacağı, öfkesini kusacağı yer yine devletidir. Neden mi? Çünkü Devlet; Ana’dır! Devlet, Baba’dır! Devlet, Kardeş’tir. O sebeple sevgisini yüreğinizde yüce hissettiğiniz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bazen kontrolden çıkarak öfke duymanız aslında sevginiz ile çaresizliğiniz arasında köşeye sıkışmışlığınızın buluşmasıdır diyebiliriz. Sonuç itibariyle çare yine Devlet’tir, çare yine Devlet’tedir.

İktidarın çok ciddi hatalar içerisinde olduğundan bahsedenler nedense muhalefetin çözüm ve alternatif olamadığı bir süreci yıllardır yaşadığımızdan hiç dem vurmazlar. Oysa çoğu ülkede var olan sokak olayları, toplumsal kaos ve iç savaş öncesi bölgesel olaylar ile metropol yağmalamaları ülkemizde defalarca kurulmak istenilen yabancı istihbarat oyunlarından başka bir şey değildir. Türkiye gibi çok kültürlü ve halklı ülkelerde toplumu birleştirici değer yargılarını fazlasıyla zedeleyerek ve toplumun kendisini idare etmek ile mükellef olanların kendisine saygısını ve sevgisini sorgulatırsanız, toplumun tüm dinamikleri çözüm kalmadığını kabullenir ve işler çığırından çıkar!

Bugün Türkiye’de üst üste saldırıların odağında olan Adalet Bakanlığı’nın hayata geçirdiği pozitif çalışmaları görmezden gelirseniz ve yine beraberinde 20 yıl önce bodrum katlarda tozun, toprağın, imkânsızlığın içerisinde çalışan hatta yaşayan yargı çalışanlarının bugün sarayların ötesinde plazalarda çalıştığını bilmezseniz, doğru ve adil kararlar veremezsiniz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne en yüksek vergileri ödeyen büyük şehirlerden biri olan Bursa’da, FETÖ’nün tüm engellemelerine rağmen Bölge Adliye Mahkemeleri küresel koşullar ile yarışır düzeyde inşa edildi. Küresel krizin etkileri ve kamuda tasarruf tedbirleri nedeniyle bir türlü yenisi inşa edilemeyen Bursa Adalet Sarayı’nın önemli bir kısmı plazaya taşınarak zabıt kâtipleri önce saray kâtibi akabinde plaza kâtibi olarak yüksek konforda Adalet hizmeti sunmaya başladı. Elbette Adalet Bakanlığı’nın yüksek vizyonunu yerelde toplum ile buluşturan Cumhuriyet Başsavcıları ve Adli Yargı Komisyonlarının bu süreçlerde hangi zorlukları çektiklerini hiç birimiz ne gördük, ne duyduk, ne de sorguladık…

Elbette bugün gelinen noktada yaşanan ekonomik sorunlar, iktidarın yetersizliği olarak okunamaz, okunmamalıdır. Neden mi? Yerelde on yıllar sonra iktidar olan muhalefetin kendi içerisinde başlattığı ifşa ve itiraf silsilesi kendi içerisinde yürüttüğü koltuk kavgası, ulusal iktidara alternatif olamaması olarak sonuçlanmıştır. Bugün iktidarı suçlayan veyahut “iktidar başarısızdır” diyenlerin bodrum katlardan plazaların üst katlarına hatta tamamına erişen adalet hizmeti gibi otel konforunda aldıkları sağlık hizmetini, her şehirde havalimanı ve üniversite ile yurtları görmemesini çok görmemek gerekir. Nitekim Bursa’da yeniden inşa projeleri başlayan okulları, kamu kurum binalarını ve hizmetleri unutmamak gerekir.

Kabul etmeliyiz ki; 1996 yılındaki Türkiye’den bugün eser kalmamıştır. Türkiye, son 40 yılda 40 defa değişerek ve 40 kat güçlenerek bugünlerine erişmiştir. Bugün gelinen noktada siyaset ve bürokrasi tüm çıkışların kapalı olduğunu görmüş ve gelmekte olan tehlikenin farkında olarak “Terörsüz Türkiye” ile küreyi kendisine hayran bırakacak dev bir kardeşlik buluşmasına adım atmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugün bölgesel bir güç olmanın ötesine geçerek “Küresel Güç” olmanın haklı gururunu “Türkiye Yüzyılı” mottosu ile yaşamakta ve tüm şehirlerimizde yaşatmaktadır.

Gelinen noktada görmekteyiz k; değişmeyen tek şey değişimdir ve siz değişime ayak uyduramazsanız, aksayan uzuvlarınızı değiştiremezseniz, toplum son çare olarak sizi; belki de sizden daha kötüsü ile veyahut hiç denemediği ile değiştirmeye razı olacaktır. Ki, böylesine bir değişimi son yerel seçimlerde ülkenin genelinde hep birlikte yaşadık. Ülkenin genelinde kendi, kendisi ile çatışan ve çarpışan siyasi kadroların yerelde elde ettikleri başarıları Genel Merkezlerinin ve Genel Başkanlarının sahiplenmemesine tanık olduk. Gördük ki; 47 yıl sonra Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni alan Mustafa Bozbey’in, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in gözünde Silivri’de yatanlar kadar kadir ve kıymeti yoktur. “Bursa’nın damadıyım” diye yola revan olan Özgür Özel’in aslında söz konusu Bursa olduğunda hiçbir zaman özgür ve özel bir genel başkan olamadığını gördük. Ve yine gördük ki; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki gözünün çiçeği Bursa’yı susuz bırakmamak için yine gerekeni büyüklüğünün şiarında yapmaktan imtina etmedi…

Elbette bizlerde rahatsızız Su’dan bahaneler ile siyaset yapılmasından ve toplumu birbirine düşürerek seçimi kaybedenlerin ısıtılarak tekraren basına servis edilmesinden. Hâsılı bir Mustafa olmak kolay değildir. Avukat Mustafa Dündar gibi 15 yıl Belediye Başkanlığı yaparak; çıraklık döneminde ayrı, kalfalık döneminde ayrı, ustalık döneminde ayrı eserler ile Bursa’nın kalbi Osmangazi’de Türk İslam coğrafyasına neferler yetiştiren eğitim külliyeleri inşa etmek herkesin harcı değildir. İnanıyoruz ki; gün gelecektir ve Mustafa Usta, ustasının müsaadesi ile görevine Ankara’dan Anadolu’ya hizmetler üretecek şekilde devam edecektir.

Hak, hukuk ve adalet çizgisini kaybeden Dünya’nın, Filistin ve Doğu Türkistan’da döktüğü masum kanının hesabını soracak yegâne güç yine Türkiye’dir. Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Sayın büyüğümüz İsmail Kahraman’a geçtiğimiz hafta ifade ettiğim gibi “Türkiye’nin Milleti Ordusu’dur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türk Milleti hem Türk İslam coğrafyasının hem de tüm masumlar ile mağdurların kadim muhafızlarıdır. Ve inşallah küresel barışı tayin edecek yegâne devlet yine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.”

Elbette adalet kavramından bahsederken Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un Bursa’yı daha fazla ziyaret etmesi ve şehre daha fazla katma değer katacak projeler için 2026 bütçesinde özel çalışmalar yapmasını beklediğimizi belirtmek isterim. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı için daha modern ve Adalet Bakanlığı uhdesinde binalara ihtiyaç duyulduğu gibi yargı çalışanlarının hem adliye çalışanları hem de cezaevi çalışanları olarak bir bütün şeklinde değerlendirilmesi ile TOKİ marifetiyle en az 2 bin 500 konutluk dev bir lojman veyahut konut edindirme projesinin Bursa’da hayata geçirilmesi elzemdir.

Deprem kuşağında olan Bursa’da, yargının güvenliği yargı çalışanlarının güvenliğinden geçmektedir. Bu sebeple; TOKİ marifetiyle ilk etapta 2026 yılında 800 konutluk akabinde 4 yılda 3 ayrı etap şeklinde toplamda 2 bin 500 konutluk “Yargı Evleri” veyahut “Adalet Evleri” uydu kent projesi hızla hayata geçirilmelidir. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ilk adı olan “Adalet” kavramı konusunda şehre kattığı değerler az olmamakla birlikte yetmemektedir. Bu sebeple Adalet Teşkilatı mensuplarının ilerleyen yaşlarında veyahut hastalıklarında kullanabilecekleri en az 400 yataklı “Adalet Rehabilitasyon ve Yaşam Merkezi” projesinin ilkini Türkiye’ye örnek olacak şekilde Aile yılında Bursa’da projelendirerek inşa etmek Adalet Bakanımız Sayın Yılmaz Tunç’a yakışacak bir yılsonu hediyesi ve hamlesi olacaktır.

Uzun lafın kısası; yargı çalışanlarının maaş ve özlük haklarında elbette iyileştirme beklenmektedir. Lakin son 40 yılda Adalet teşkilatının geldiği noktayı ve son 20 yılda hayata geçirilen donanım, büro ofis malzemeleri, teknoloji ve imkânları da görmezden gelmemek lazım. Daktilo ile verilen hizmetin bugün UYAP üzerinden anlık ve 7 gün 24 saat esaslı verildiği Türkiye, zor günleri aşarak daha güçlü yarınlara ulaşmak için var gücüyle çalışmaktadır. Bu hususta Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz’a, Bursa BAM Başkanı Abdulkadir Şahin’e, Bursa BAM Cumhuriyet Başsavcısı Sadık Bölek ve tüm emeği geçenlere şehrimiz adına teşekkür ediyorum. İnanıyoruz ki; Bursa, çok kısa sürede hem Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u hem de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı hak ettikleri şekilde büyük bir coşku ve sevgi seli ile ağırlayacak ve beklediği muştuları alacaktır…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.