Senelerdir Bursa’nın yükünü çeken, sadece evsel atıkların değil, şehrin açık kanalizasyon sistemi gibi iş gören, bugünlerde ise sanayi ve endüstri atıklarıyla kokudan yanından bile geçilmesi mümkün olmayan bir Nilüfer Çayımız var bizim.
Bu kentin ovasına, dağına, taşına can veren, su veren, tarıma destek olan, bitkilerin can suyunu sağlayan ayrıca, kentin içme suyu ihtiyacının karşılandığı Nilüfer ve Doğancı Barajını bünyesinde barındıran Nilüfer Çayımızla ilgili çok çarpıcı, bir o kadar da can alıcı açıklama geldi geçen hafta.
Açıklamayı yapan kurum bir işinsanlarının kurduğu ekonomik çıkar gurubunu temsil eden dernek. Her ne kadar bugüne kadar pek çok konularda Bursa’nın can damarlarının tıkandığı dile getirilse de söylenenler bugünkü kadar ses getirmemiş, duvarlarda yankı bulmamıştı.
“Nilüfer Çayı’nda artık su ve oksijen yok denecek kadar az. Yani aort damarımız yüzde 99 tıkanmış durumda. Acil önlem alınmaz, aort damarı temizlenmezse, çok da uzak olmayan bir süre içinde Bursa terk edilen bir kente dönebilir. ” Açıklamanın özeti bu şekilde. Açıklamayı yapan BUSİAD. Bursa Sanayici ve İşinsanları Derneği.
“Herkesin Bildiği Sır-Nilüfer Çayı” başlıklı raporu basına açıklayan BUSİAD Başkanı Buğra Küçükkayalar,Yeşil Bursa Çalışma Grubu’nun çalışmasıyla ortaya koyulan raporun önemine dikkat çekerek şunları ifade etti:
“Doğduğu noktadan şehre ulaşana kadarki bölümündeki temizliğiyle, bizlerin su ihtiyacını karşılayan en önemli kaynak olan Nilüfer Çayı’nın, şehre ulaştıktan sonraki kirlenmesi aslında salt bir su kaynağının kirlenmesinin ötesinde sonuçlar doğuruyor.
Suların buharlaşıp yüksek kesimlerde kar ve yağmur olarak tekrar yeryüzüne inişini ifade eden hidrolojik döngünün giderek olanaksızlaşmasına ve Bursa’nın yaşanamaz bir kent olmasına doğru hızla koşuyoruz. Bursa’nın aort damarı olan Nilüfer Çayı’nda artık su ve oksijen yok denecek kadar az. Yani aort damarımız yüzde 99 tıkanmış durumda. Acil önlem alınmaz, aort damarı temizlenmezse, çok da uzak olmayan bir süre içinde Bursa terk edilen bir kente dönebilir. Son su kesintileri de aslında küresel ısınmanın da etkisiyle Bursa için acil eylem planının gündeme gelmesi gerektiğini de ortaya koymuştur.”
“Nilüfer Çayı ne kadar Bursa’ya hayat vermişse, Bursalılar onun hayatını o kadar kısaltmıştır” diyerek birde çevre kirlenmesi ve korunması adına tespitlerde bulunan Küçükkayalar, “Nilüfer Çayı’nın kirliliği herkesin bildiği ancak görmezden geldiği bir konu durumundadır. Yani “Herkesin Bildiği Sır.” BUSİAD olarak bu çalışma ile “Herkesin Bildiği Sırla” yüzleşmek, sorumluları harekete geçirmek, projeler üretme ve projelerin yerine getirilmesinde destek olmayı amaçlamaktayız” açıklaması yaptı.
“Bu kirlilikte Bursa’da yaşayan herkesin sorumluluğu bulunmaktadır. Yerleşim yerleri, tarımsal faaliyetler ve sanayi en önemli kirleticiler olarak görülmektedir. Hepimiz kirletici bir etkeniz, çözüm yolu bulmak da hepimizin görevidir.” Sözleriyle öz eleştiriden kaçınmayan başkanın sözleri alkışı hak etmiş.
“Zaman; kimin kirlettiği ya da ne kadar kirlettiğinin konuşulacağı zamanı çoktan geçmiştir. Zaman; sorunları açık yüreklilikle ve şeffaf bir şekilde ortaya koyma, çözüm yollarını ortaklaşa belirleyip, tüm Bursa paydaşları olarak, konuya top yekûn eğilme, hem yerel hem ülke hem de küresel finansal kaynakları kullanarak Nilüfer Çayı’mızın kirlilik sorununu kökünden çözme zamanıdır.” Sözleri ise herkesi üzerine vazife almaya davet eder nitelikte.
BUSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Hüsamettin Çoban raporda yer alan konuları ve ayrıntıları paylaştı.
Çoban, Nilüfer Çayı hakkında teknik bilgileri verdikten sonra Çay’ın Bursa için önemini, “Nilüfer Çayı, yalnızca doğal bir su kaynağı değil; aynı zamanda şehrin sosyal ve kültürel yaşamının şekillenmesinde de önemli bir rol oynamıştır.
Nilüfer Çayı üzerindeki baskıları, tarımsal, sanayi, yerleşim, hidrojeolojik ve imar baskıları olarak beşe ayıran Çoban, Çay’ın kirlenme nedenlerini de “Hidrojeolojik yapının değişmesi, yerleşim alanlarından kaynaklanan kirlilik, tarımsal kirlilik ve endüstriyel kirlilik” olarak sınıflandırdı.
Nilüfer Çayı üzerinde 3 noktadan aldıkları numunelerin laboratuvar sonuçlarını da değerlendiren Çoban, Nilüfer Çayı’nda oksijenin yok denecek düzeyde olduğunu, Marmara Denizi’nde yaşanan müsilajda etkisinin önemli olduğunu, içinden geçtiği toprağı zehirlediğini, yer altı sularının kirlendiğini, etrafında sosyal yaşamın oluşmasını engellediğini, halk sağlığına olumsuz etkileri olduğunu ve bu çaydan sulanan besinlerin sağlığa olumsuz etkileri olacağını ifade etti.
İşte, Bursa’da herkesin bildiği ama konuşmaktan imtina ettiği sır bu. Bir nevi, Nilüfer Çayının ve Bursa’nın talihsizliği deniliyor.
Hüsamettin Çoban, çözüm önerilerini de şu ana başlıklarda sıraladı:
“Nilüfer Çayı Komisyonu Kurulması, Kirlilik Kaynaklarının Envanterinin Çıkarılması, Fiziksel Temizlik ve Restorasyon, Nilüfer Çayı Su Kalitesinin İyileştirilmesi, Ekolojik Rehabilitasyon, Halk Katılımı ve Bilinçlendirme, Düzenli İzleme ve Raporlama, Yerel Yönetimlere ve İşletmelere Destek.”
Güzel bir çalışma. Birde bu çalışmayı hazırlayan kurumun, bu kentin sanayileşmesinde ve endüstrileşmesinde önemli payı olması ayrıca önem arz ediyor. Öyle sanıyorum ki, dernek üyelerinin de bu çaydaki kirlenmeden kendisine göre nasiplenmeleri gerekiyor. Çünkü, köylere kadar inen sanayileşme, fabrikalaşma, kaçak yapılaşma iddiaları, sadece “geçmişte kaldı” diye geçirilecek bir konu değil.
Geçmişte yapılan ve göz ardı edilen, umursanmayan, gerekli yerlerde hem siyasi hem de ekonomik güç kullananlarında bu günaha hep beraber ortak olduklarını unutmamak lazım.
BUSİAD’ın bu duyarlılığı gösterip, cesaretle ortaya çıkıp rapor hazırlaması ve sorunlara temelinden çözüm için çareler aramaya başlaması, her ne kadar geç kalınmış bir itiraf olsa bile Bursa adına sevindirici.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
Nilüfer’in kara talihi !
Senelerdir Bursa’nın yükünü çeken, sadece evsel atıkların değil, şehrin açık kanalizasyon sistemi gibi iş gören, bugünlerde ise sanayi ve endüstri atıklarıyla kokudan yanından bile geçilmesi mümkün olmayan bir Nilüfer Çayımız var bizim.
Bu kentin ovasına, dağına, taşına can veren, su veren, tarıma destek olan, bitkilerin can suyunu sağlayan ayrıca, kentin içme suyu ihtiyacının karşılandığı Nilüfer ve Doğancı Barajını bünyesinde barındıran Nilüfer Çayımızla ilgili çok çarpıcı, bir o kadar da can alıcı açıklama geldi geçen hafta.
Açıklamayı yapan kurum bir işinsanlarının kurduğu ekonomik çıkar gurubunu temsil eden dernek. Her ne kadar bugüne kadar pek çok konularda Bursa’nın can damarlarının tıkandığı dile getirilse de söylenenler bugünkü kadar ses getirmemiş, duvarlarda yankı bulmamıştı.
“Nilüfer Çayı’nda artık su ve oksijen yok denecek kadar az. Yani aort damarımız yüzde 99 tıkanmış durumda. Acil önlem alınmaz, aort damarı temizlenmezse, çok da uzak olmayan bir süre içinde Bursa terk edilen bir kente dönebilir. ” Açıklamanın özeti bu şekilde. Açıklamayı yapan BUSİAD. Bursa Sanayici ve İşinsanları Derneği.
“Herkesin Bildiği Sır-Nilüfer Çayı” başlıklı raporu basına açıklayan BUSİAD Başkanı Buğra Küçükkayalar, Yeşil Bursa Çalışma Grubu’nun çalışmasıyla ortaya koyulan raporun önemine dikkat çekerek şunları ifade etti:
“Doğduğu noktadan şehre ulaşana kadarki bölümündeki temizliğiyle, bizlerin su ihtiyacını karşılayan en önemli kaynak olan Nilüfer Çayı’nın, şehre ulaştıktan sonraki kirlenmesi aslında salt bir su kaynağının kirlenmesinin ötesinde sonuçlar doğuruyor.
Suların buharlaşıp yüksek kesimlerde kar ve yağmur olarak tekrar yeryüzüne inişini ifade eden hidrolojik döngünün giderek olanaksızlaşmasına ve Bursa’nın yaşanamaz bir kent olmasına doğru hızla koşuyoruz. Bursa’nın aort damarı olan Nilüfer Çayı’nda artık su ve oksijen yok denecek kadar az. Yani aort damarımız yüzde 99 tıkanmış durumda. Acil önlem alınmaz, aort damarı temizlenmezse, çok da uzak olmayan bir süre içinde Bursa terk edilen bir kente dönebilir. Son su kesintileri de aslında küresel ısınmanın da etkisiyle Bursa için acil eylem planının gündeme gelmesi gerektiğini de ortaya koymuştur.”
“Nilüfer Çayı ne kadar Bursa’ya hayat vermişse, Bursalılar onun hayatını o kadar kısaltmıştır” diyerek birde çevre kirlenmesi ve korunması adına tespitlerde bulunan Küçükkayalar, “Nilüfer Çayı’nın kirliliği herkesin bildiği ancak görmezden geldiği bir konu durumundadır. Yani “Herkesin Bildiği Sır.” BUSİAD olarak bu çalışma ile “Herkesin Bildiği Sırla” yüzleşmek, sorumluları harekete geçirmek, projeler üretme ve projelerin yerine getirilmesinde destek olmayı amaçlamaktayız” açıklaması yaptı.
“Bu kirlilikte Bursa’da yaşayan herkesin sorumluluğu bulunmaktadır. Yerleşim yerleri, tarımsal faaliyetler ve sanayi en önemli kirleticiler olarak görülmektedir. Hepimiz kirletici bir etkeniz, çözüm yolu bulmak da hepimizin görevidir.” Sözleriyle öz eleştiriden kaçınmayan başkanın sözleri alkışı hak etmiş.
“Zaman; kimin kirlettiği ya da ne kadar kirlettiğinin konuşulacağı zamanı çoktan geçmiştir. Zaman; sorunları açık yüreklilikle ve şeffaf bir şekilde ortaya koyma, çözüm yollarını ortaklaşa belirleyip, tüm Bursa paydaşları olarak, konuya top yekûn eğilme, hem yerel hem ülke hem de küresel finansal kaynakları kullanarak Nilüfer Çayı’mızın kirlilik sorununu kökünden çözme zamanıdır.” Sözleri ise herkesi üzerine vazife almaya davet eder nitelikte.
BUSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Hüsamettin Çoban raporda yer alan konuları ve ayrıntıları paylaştı.
Çoban, Nilüfer Çayı hakkında teknik bilgileri verdikten sonra Çay’ın Bursa için önemini, “Nilüfer Çayı, yalnızca doğal bir su kaynağı değil; aynı zamanda şehrin sosyal ve kültürel yaşamının şekillenmesinde de önemli bir rol oynamıştır.
Nilüfer Çayı üzerindeki baskıları, tarımsal, sanayi, yerleşim, hidrojeolojik ve imar baskıları olarak beşe ayıran Çoban, Çay’ın kirlenme nedenlerini de “Hidrojeolojik yapının değişmesi, yerleşim alanlarından kaynaklanan kirlilik, tarımsal kirlilik ve endüstriyel kirlilik” olarak sınıflandırdı.
Nilüfer Çayı üzerinde 3 noktadan aldıkları numunelerin laboratuvar sonuçlarını da değerlendiren Çoban, Nilüfer Çayı’nda oksijenin yok denecek düzeyde olduğunu, Marmara Denizi’nde yaşanan müsilajda etkisinin önemli olduğunu, içinden geçtiği toprağı zehirlediğini, yer altı sularının kirlendiğini, etrafında sosyal yaşamın oluşmasını engellediğini, halk sağlığına olumsuz etkileri olduğunu ve bu çaydan sulanan besinlerin sağlığa olumsuz etkileri olacağını ifade etti.
İşte, Bursa’da herkesin bildiği ama konuşmaktan imtina ettiği sır bu. Bir nevi, Nilüfer Çayının ve Bursa’nın talihsizliği deniliyor.
Hüsamettin Çoban, çözüm önerilerini de şu ana başlıklarda sıraladı:
“Nilüfer Çayı Komisyonu Kurulması, Kirlilik Kaynaklarının Envanterinin Çıkarılması, Fiziksel Temizlik ve Restorasyon, Nilüfer Çayı Su Kalitesinin İyileştirilmesi, Ekolojik Rehabilitasyon, Halk Katılımı ve Bilinçlendirme, Düzenli İzleme ve Raporlama, Yerel Yönetimlere ve İşletmelere Destek.”
Güzel bir çalışma. Birde bu çalışmayı hazırlayan kurumun, bu kentin sanayileşmesinde ve endüstrileşmesinde önemli payı olması ayrıca önem arz ediyor. Öyle sanıyorum ki, dernek üyelerinin de bu çaydaki kirlenmeden kendisine göre nasiplenmeleri gerekiyor. Çünkü, köylere kadar inen sanayileşme, fabrikalaşma, kaçak yapılaşma iddiaları, sadece “geçmişte kaldı” diye geçirilecek bir konu değil.
Geçmişte yapılan ve göz ardı edilen, umursanmayan, gerekli yerlerde hem siyasi hem de ekonomik güç kullananlarında bu günaha hep beraber ortak olduklarını unutmamak lazım.
BUSİAD’ın bu duyarlılığı gösterip, cesaretle ortaya çıkıp rapor hazırlaması ve sorunlara temelinden çözüm için çareler aramaya başlaması, her ne kadar geç kalınmış bir itiraf olsa bile Bursa adına sevindirici.