Anayasa Mahkemesi, Yüksek Öğretim Kurulu’nun yurt dışı eğitim ve denklik uygulamalarında hem anayasaya hem de kanuna aykırı uygulamalara imza atarak eğitim hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verdi. Mahkemenin bu kararı denklik için mücadele eden yüz binlerce eğitimli gencin yüreklerine su serpti.
12 Eylül darbe ürünü olan ve ülkemizdeki pek çok uygulamaları benimsenmeyen Yüksek Öğretim Kurulu’nun yurt dışı eğitim tanıma ve denklik işlemleriyle ilgili olarak kendi kendine yazıp uygulamaya koyduğu ve sürekli değiştirdiği yönetmelik ile uluslararası anlaşmaların ve Anayasa’nın 42. Maddesine aykırı hareket ettikleri, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 09 Ekim 2024 tarih ve 2018/35913 sayılı başvuru numarasıyla verdiği ve 10 Ocak 2025 tarihindeki 32 bin 777 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe giren kararıyla tespit edilmiş oldu. Deyim yerinde ise Anayasa Mahkemesi, tanıma ve denklik konusundaki engel çıkaran bütün zincirleri kırdı.
Ben bu konularla ilgili olarak YÖK’ün hatalı ve yanlış uygulamalara imza attığı iddiaları sürekli yazdım. Yurt içinde veya yurt dışında her kim olursa olsun, eğitim hakkının kişilerin kazanım hakkı olduğunu sürekli hatırlattım. Fakat, YÖK, 2015 yılından bu yana, iddialara göre bazı Vakıf Üniversitelerinin bazı AK Parti üst düzey yönetimindeki kişilere yaptığı baskılar nedeniyle, yurt dışı denklik uygulamalarında akla hayale gelmeyen kararlara imza attığı iddiaları sizlerle paylaştım. Gerçekten de ortada, akıllara sığmayan ama YÖK’ün “ben kanuna göre yönetmelik çıkardım. Böyle uygulamaya yapıyorum” diye savunduğu pek çok akıl dışı uygulama iddiaları, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu kararla sanırım artık BUTLAN (Yok hükmünde) sayılacak.
Çünkü, artık pek çok konuda yapılan uygulamaların dayandığı iddia edilen kanunların ve kararların, Anayasa’nın eğitim- öğretim hakkını düzenleyen 42. Maddesine aykırı olduğuna dair ülkemizin en büyük yargı erki olan Anayasa Mahkemesi tarafından “bu uygulamalar ve verilen kararlar kişilerin hak ihlalidir” kararıyla “Hukuksuzluk yapıldığı” konuşulmaya başlandı.
Peki, Anayasa Mahkemesi bu kararını neden verdi?
Önce onun cevabını inceleyelim.
Bosna Hersek’te eğitim veren ve YÖK tarafından eğitimi tanınan Burch Üniversitesi’nden, Polonya’da bulunan Vistula Üniversitesinden mezun olan öğrenciler,12 Eylül ürünü olan 7077 sayılı kanunun 55. Maddesiyle kabul edilerek kanunlaşan 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kurulu Kanununun ek 31. Maddesine göre, diploma denklik işlemleri için 2016 yılında YÖK’ü başvuru yapmışlar. YÖK, aynı kanuna eklenen 690 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre denklik işlemlerini ret etmiş.
Taraflar, haklarını alabilme adına yargıya başvurup, Ankara İdare Mahkemelerinde dava açmışlar. YÖK’ün Ankara Adliyesinde görevli hakimlere, savcılara verdiği brifing (noter tasdikli belgeleri mevcut) üzerine de açtıkları davaları ret edilmiş. Yine, Bölge İdare Mahkemesine başvurmuşlar. Dava yine ret edilmiş. Tarih gelmiş, 2018 yılına. Bu kez de Anayasa’nın 42. Maddesinde yazılı eğitim ve öğretim haklarının, YÖK’ün kendi kendine çıkardığı yönetmelik bahane edilerek ret edildiğini, eğitim aldıkları alanlarda mesleki çalışma yapmalarının engellendiğini, kanunların ise geriye dönük uygulandığını, müktesep hak ve kazanımlarının yok sayıldığını iddia edip dava açmışlar.
Anayasa Mahkemesi her iki dosyayı da birleştirip, 9 Ekim 2024 tarihli genel kurul oturumda konuyu gündeme alıp değerlendirmiş. Yani, Hak ihlali olduğuna dair öngörü kabul edilmiş. Mahkeme değerlendirmesinde, Anayasa’nın 42. Maddesinde yer bulan “kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz” hükmüne göre YÖK’ün yaptığı denklik ret işlemlerinin 42. Maddede güvence altına alınan eğitim hakkı kapsamında incelenmesine karar vermiş.
Mahkeme kararında meşru amaç olarak;”Anayasa’nın 42. Maddesinde eğitim hakkının sınırlandırılmasına ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Bununla birlikte eğitim hakkının mutlak ve sınırsız bir hak olduğu düşünülemez. Nitekim anılan maddenin ikinci fıkrasında yer verilen “öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir” ifadesi ile devlete verilen bir takdir alanı yaratılmıştır. Eğitim hakkının Anayasanın “Sosyal ve Ekonomik Haklar” bölümünde düzenlendiği hususu da gözetildiğinde; devlete tanınan bu takdir hakkının özünde bir sınırlama yetkisi içerdiği anlaşılmıştır. Öte yandan, Anayasa’da diğer haklardan farklı olarak eğitim hakkının sınırlanması hususunda kanun koyucuyu bağlayan belli bir meşru amaçlar listesi bulunmamaktadır. Dolayısıyla kanun koyucunun eğitim hakkının sınırlandırılması hususundaki takdir aralığının geniş olduğu ifade edilebilir. Ancak kanun koyucunun takdir yetkisinin Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi olduğu açıktır.” Şeklinde değerlendirme yapılmış.
Dava konusu olaya bakıldığında ise Eğitim Hakkına yönelik müdahalenin dayanağı olarak gösterilen YÖK genel kurulunun 2014/2017 tarihli, YÖK yürütme kurulunun da 1/12/2016, 21/12/2016 ve 21/06/2017 tarihli genel nitelikteki kararlarıyla yurt dışındaki tanıma ve denklik işlemlerinin hukuka aykırılık belirlenmiş. AYM E.2018/ 94 K.2023/ 10, 23/01/2023, E 92) sayılı kararında ise, YÖK’ün uygulamalarının geriye dönük olamayacağı, alınan kararların ise yeni kayıt yaptıracak olan öğrencileri kapsayacağını göz önüne alarak, söz konusu yönetmeliklerin geçmişe yönelik uygulanmasının hak ihlali oluşturduğunu ifade etmiş.
Kararın hüküm bölümünde yer alan bilgilere göre, yurt dışı tanıma ve denklik işlemlerinde YÖK’ün yönetmeliğe dayanak gösterip diploma denkliklerinin ret etmesinin Eğitim Hakkının ihlal edildiğine dair iddianın Kabul edilebilir olduğuna oybirliğiyle karar vermiş.
YÖK’ün iddia ettiği 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında bazı üniversitelerin tanıma ve denklik işlemlerinin yapılmamasına yönelik yönetmeliklerin çıkarılmasına yönelik kararlara göre Anayasa’nın 42. Maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının ihlal edildiğine dair karar ise 15 üyeden 13’nün olumlu, iki üyenin ise karşı oyuna rağmen oy çokluğuyla kabul edilmiş.
Mahkeme ayrıca, bu dosyalarla ilgili YÖK’ün lehine, öğrencilerin ise aleyhine verilen kararlara imza atılan Ankara 9. İdare Mahkemesi ve 12. İdare Mahkemesi ve 14. İdare mahkemesine gönderilerek eğitim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılanma yapılmasına karar vermiş.
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu karar emsal niteliğinde ve temyizi olmayan, itirazı olamayacak bir karar. Hukukçuların yaptığı değerlendirmelere göre, bu karar göz önüne alındığında, YÖK’ün kararda belirtilen ve denklik, tanıma işlemlerinin ret edildiği bütün yönetmelikleri yok hükmünde sayılır. Bunun yorumlanması da, denklik işlemleri ret edilen bütün öğrencilerin denklikleri yeniden değerlendirme altına alınması zorunlu. YÖK; iddialara göre de kendi kendine kanun ve Anayasa’ya aykırı yönetmelik çıkarıp, geçmişe yönelik uygulaması yapılamaz. Bu tür uygulamaya tabi tutulanlara yeni bir hak ve kazanım elde edilmiş oldu.
Bu karar denklik kuyruğunda bekleyen, denklik davaları nedeniyle Ankara İdare Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemesi koridorlarında zaman geçiren binlerce öğrenciye aydınlık yolu açacak ve haklarını alabilme imkanı sağlayarak yeni bir rehber oldu.
Senelerdir bu konu tartışılıyor. Fakat İddialara göre, YÖK her defasında 15 Temmuz hain darbe girişi ve yönetmelikleri ileri sürüp, öğrencilerin haklarının verilmemesi için yargıdaki hakimlere, savcılara brifingler verip, eğitim ve öğretim hakkının engellenmesine imza atılan kararların ortaya çıkmasına yol açıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı Resmi Gazete’de yayınlanıp kesinleşti. Bakalım YÖK şimdi ne yapacak?Hangi gerekçeleri ortaya atıp, iddialara göre vakıf üniversitelerinin ekmeğine yağ sürebilecek başka ne gibi gerekçeler ortaya çıkaracak? Merak edilen bu.
Peki, YÖK, denklik işlemleri ret gerekçesi olarak ne gösteriyordu? En son 2021 yönetmeliğinin 7/ ç bendinde, “…. Yurt dışında eğitim dili Türkçe olan üniversitelerden mezun olanlara diploma denkliği verilmez…..” ibaresi yazılı. Yani, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurumu olan YÖK, kendi kendini ve Türklüğü ret eden kararlara imza atmakla suçlanıyor. YÖK’e göre, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ana dilinde eğitim almak suçmuş gibi bir sonuç çıkarmak mümkün.
Zaten, Anayasa Mahkemesinin kararı açık ve net. Bu yönetmelikler kanuna aykırı hazırlanmış. Kısıtlama içeriyor. Anayasa’ya da aykırı.
YÖK’ün ret gerekçesinin bir başka uygulaması, yurt dışında eğitim alan öğrencilerin, Türkiye’de sınava girmemiş olması. İbretlik bir uygulama, çünkü, yurt dışında bizim ülkemizdeki LGS, eskiden ÖSYM gibi sınavlar zaten yok. YÖK’ün bunu diretmesi de eğitim özgürlüğünün engellenmesinin en güzel ispatı ve belgesi olarak değerlendiriliyor.
Bir başka gerekçe, yurt dışında kalma süreleri; el insaf denilecek bir uygulama. 2020-21 yılları pandemi ile geçti. İnsanlar evlerinden dışarı çıkamadılar. Çıkanlara ceza verildi. Bu öğrenciler, nasıl yurt dışına gitsin? Zaten yurt dışına çıkışlarda devlet eliyle kısıtlanmıştı. Üstüne üstelik YÖK, ülkemizdeki üniversitelerde uzaktan online eğitim yapılmasına yönelik bir sürü kararda almış iken, böyle bir uygulamaya imza atmasının gerekçesini izah edemiyorlar. Fakat, yönetmelik var, denklikleri ret ediyoruz diyebiliyorlar.
Kanuna bakıldığında ise, okula devam süreleri, her okulun sendi senatosu tarafından belirleniyor. YÖK’ün müdahale hakkı ve şansı yok. Yönetmelikte yazılıp bu konu ret unsuru yapılmış.
Bu konu ülkemizde pek çok mağdurun oluşmasına yol açtı. Nitekim, konuları çok iyi değerlendiren İYİ Parti Gurup Başkanvekili Ayyüce Türkeş Taş, parti gurubu YÖK’ün tanıma ve denklik işlemleriyle ilgili keyfi uygulamasına engel olunması için YÖK kanununa eklenmesi istemiyle kanun teklifi verdi.
Şimdi, iktidar AK Parti’nin ve Cumhur ittifakı ortağı MHP’nin ne yapacakları merak ediliyor. On binlerce yetişmiş diplomalı insan gücü, ülkemiz ekonomisi başta olmak üzere YÖK’ün keyfi tutumlarıyla çalışma hayatından uzak tutuluyor.
Bu işe acil çare gerekli. Hazır Anayasa Mahkemesi böyle bir karar vermişken, ya YÖK yönetmelik değişikliğine gidip gerekeni yapacak veya milletin vekilleri TBMM’de gerekli kanunları çıkarıp, eğitim ve öğretim özgürlüğü önündeki engelleri kaldıracaklar.
YÖK’ün sınavı şimdi başlıyor. Siyasetçilerin sınavı şimdi başlıyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
Denklik uygulamasında Anayasa ihlal kararı !
Anayasa Mahkemesi, Yüksek Öğretim Kurulu’nun yurt dışı eğitim ve denklik uygulamalarında hem anayasaya hem de kanuna aykırı uygulamalara imza atarak eğitim hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verdi. Mahkemenin bu kararı denklik için mücadele eden yüz binlerce eğitimli gencin yüreklerine su serpti.
12 Eylül darbe ürünü olan ve ülkemizdeki pek çok uygulamaları benimsenmeyen Yüksek Öğretim Kurulu’nun yurt dışı eğitim tanıma ve denklik işlemleriyle ilgili olarak kendi kendine yazıp uygulamaya koyduğu ve sürekli değiştirdiği yönetmelik ile uluslararası anlaşmaların ve Anayasa’nın 42. Maddesine aykırı hareket ettikleri, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 09 Ekim 2024 tarih ve 2018/35913 sayılı başvuru numarasıyla verdiği ve 10 Ocak 2025 tarihindeki 32 bin 777 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe giren kararıyla tespit edilmiş oldu. Deyim yerinde ise Anayasa Mahkemesi, tanıma ve denklik konusundaki engel çıkaran bütün zincirleri kırdı.
Ben bu konularla ilgili olarak YÖK’ün hatalı ve yanlış uygulamalara imza attığı iddiaları sürekli yazdım. Yurt içinde veya yurt dışında her kim olursa olsun, eğitim hakkının kişilerin kazanım hakkı olduğunu sürekli hatırlattım. Fakat, YÖK, 2015 yılından bu yana, iddialara göre bazı Vakıf Üniversitelerinin bazı AK Parti üst düzey yönetimindeki kişilere yaptığı baskılar nedeniyle, yurt dışı denklik uygulamalarında akla hayale gelmeyen kararlara imza attığı iddiaları sizlerle paylaştım. Gerçekten de ortada, akıllara sığmayan ama YÖK’ün “ben kanuna göre yönetmelik çıkardım. Böyle uygulamaya yapıyorum” diye savunduğu pek çok akıl dışı uygulama iddiaları, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu kararla sanırım artık BUTLAN (Yok hükmünde) sayılacak.
Çünkü, artık pek çok konuda yapılan uygulamaların dayandığı iddia edilen kanunların ve kararların, Anayasa’nın eğitim- öğretim hakkını düzenleyen 42. Maddesine aykırı olduğuna dair ülkemizin en büyük yargı erki olan Anayasa Mahkemesi tarafından “bu uygulamalar ve verilen kararlar kişilerin hak ihlalidir” kararıyla “Hukuksuzluk yapıldığı” konuşulmaya başlandı.
Peki, Anayasa Mahkemesi bu kararını neden verdi?
Önce onun cevabını inceleyelim.
Bosna Hersek’te eğitim veren ve YÖK tarafından eğitimi tanınan Burch Üniversitesi’nden, Polonya’da bulunan Vistula Üniversitesinden mezun olan öğrenciler,12 Eylül ürünü olan 7077 sayılı kanunun 55. Maddesiyle kabul edilerek kanunlaşan 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kurulu Kanununun ek 31. Maddesine göre, diploma denklik işlemleri için 2016 yılında YÖK’ü başvuru yapmışlar. YÖK, aynı kanuna eklenen 690 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre denklik işlemlerini ret etmiş.
Taraflar, haklarını alabilme adına yargıya başvurup, Ankara İdare Mahkemelerinde dava açmışlar. YÖK’ün Ankara Adliyesinde görevli hakimlere, savcılara verdiği brifing (noter tasdikli belgeleri mevcut) üzerine de açtıkları davaları ret edilmiş. Yine, Bölge İdare Mahkemesine başvurmuşlar. Dava yine ret edilmiş. Tarih gelmiş, 2018 yılına. Bu kez de Anayasa’nın 42. Maddesinde yazılı eğitim ve öğretim haklarının, YÖK’ün kendi kendine çıkardığı yönetmelik bahane edilerek ret edildiğini, eğitim aldıkları alanlarda mesleki çalışma yapmalarının engellendiğini, kanunların ise geriye dönük uygulandığını, müktesep hak ve kazanımlarının yok sayıldığını iddia edip dava açmışlar.
Anayasa Mahkemesi her iki dosyayı da birleştirip, 9 Ekim 2024 tarihli genel kurul oturumda konuyu gündeme alıp değerlendirmiş. Yani, Hak ihlali olduğuna dair öngörü kabul edilmiş. Mahkeme değerlendirmesinde, Anayasa’nın 42. Maddesinde yer bulan “kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz” hükmüne göre YÖK’ün yaptığı denklik ret işlemlerinin 42. Maddede güvence altına alınan eğitim hakkı kapsamında incelenmesine karar vermiş.
Mahkeme kararında meşru amaç olarak;”Anayasa’nın 42. Maddesinde eğitim hakkının sınırlandırılmasına ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Bununla birlikte eğitim hakkının mutlak ve sınırsız bir hak olduğu düşünülemez. Nitekim anılan maddenin ikinci fıkrasında yer verilen “öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir” ifadesi ile devlete verilen bir takdir alanı yaratılmıştır. Eğitim hakkının Anayasanın “Sosyal ve Ekonomik Haklar” bölümünde düzenlendiği hususu da gözetildiğinde; devlete tanınan bu takdir hakkının özünde bir sınırlama yetkisi içerdiği anlaşılmıştır. Öte yandan, Anayasa’da diğer haklardan farklı olarak eğitim hakkının sınırlanması hususunda kanun koyucuyu bağlayan belli bir meşru amaçlar listesi bulunmamaktadır. Dolayısıyla kanun koyucunun eğitim hakkının sınırlandırılması hususundaki takdir aralığının geniş olduğu ifade edilebilir. Ancak kanun koyucunun takdir yetkisinin Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi olduğu açıktır.” Şeklinde değerlendirme yapılmış.
Dava konusu olaya bakıldığında ise Eğitim Hakkına yönelik müdahalenin dayanağı olarak gösterilen YÖK genel kurulunun 2014/2017 tarihli, YÖK yürütme kurulunun da 1/12/2016, 21/12/2016 ve 21/06/2017 tarihli genel nitelikteki kararlarıyla yurt dışındaki tanıma ve denklik işlemlerinin hukuka aykırılık belirlenmiş. AYM E.2018/ 94 K.2023/ 10, 23/01/2023, E 92) sayılı kararında ise, YÖK’ün uygulamalarının geriye dönük olamayacağı, alınan kararların ise yeni kayıt yaptıracak olan öğrencileri kapsayacağını göz önüne alarak, söz konusu yönetmeliklerin geçmişe yönelik uygulanmasının hak ihlali oluşturduğunu ifade etmiş.
Kararın hüküm bölümünde yer alan bilgilere göre, yurt dışı tanıma ve denklik işlemlerinde YÖK’ün yönetmeliğe dayanak gösterip diploma denkliklerinin ret etmesinin Eğitim Hakkının ihlal edildiğine dair iddianın Kabul edilebilir olduğuna oybirliğiyle karar vermiş.
YÖK’ün iddia ettiği 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında bazı üniversitelerin tanıma ve denklik işlemlerinin yapılmamasına yönelik yönetmeliklerin çıkarılmasına yönelik kararlara göre Anayasa’nın 42. Maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının ihlal edildiğine dair karar ise 15 üyeden 13’nün olumlu, iki üyenin ise karşı oyuna rağmen oy çokluğuyla kabul edilmiş.
Mahkeme ayrıca, bu dosyalarla ilgili YÖK’ün lehine, öğrencilerin ise aleyhine verilen kararlara imza atılan Ankara 9. İdare Mahkemesi ve 12. İdare Mahkemesi ve 14. İdare mahkemesine gönderilerek eğitim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılanma yapılmasına karar vermiş.
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu karar emsal niteliğinde ve temyizi olmayan, itirazı olamayacak bir karar. Hukukçuların yaptığı değerlendirmelere göre, bu karar göz önüne alındığında, YÖK’ün kararda belirtilen ve denklik, tanıma işlemlerinin ret edildiği bütün yönetmelikleri yok hükmünde sayılır. Bunun yorumlanması da, denklik işlemleri ret edilen bütün öğrencilerin denklikleri yeniden değerlendirme altına alınması zorunlu. YÖK; iddialara göre de kendi kendine kanun ve Anayasa’ya aykırı yönetmelik çıkarıp, geçmişe yönelik uygulaması yapılamaz. Bu tür uygulamaya tabi tutulanlara yeni bir hak ve kazanım elde edilmiş oldu.
Bu karar denklik kuyruğunda bekleyen, denklik davaları nedeniyle Ankara İdare Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemesi koridorlarında zaman geçiren binlerce öğrenciye aydınlık yolu açacak ve haklarını alabilme imkanı sağlayarak yeni bir rehber oldu.
Senelerdir bu konu tartışılıyor. Fakat İddialara göre, YÖK her defasında 15 Temmuz hain darbe girişi ve yönetmelikleri ileri sürüp, öğrencilerin haklarının verilmemesi için yargıdaki hakimlere, savcılara brifingler verip, eğitim ve öğretim hakkının engellenmesine imza atılan kararların ortaya çıkmasına yol açıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı Resmi Gazete’de yayınlanıp kesinleşti. Bakalım YÖK şimdi ne yapacak? Hangi gerekçeleri ortaya atıp, iddialara göre vakıf üniversitelerinin ekmeğine yağ sürebilecek başka ne gibi gerekçeler ortaya çıkaracak? Merak edilen bu.
Peki, YÖK, denklik işlemleri ret gerekçesi olarak ne gösteriyordu? En son 2021 yönetmeliğinin 7/ ç bendinde, “…. Yurt dışında eğitim dili Türkçe olan üniversitelerden mezun olanlara diploma denkliği verilmez…..” ibaresi yazılı. Yani, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurumu olan YÖK, kendi kendini ve Türklüğü ret eden kararlara imza atmakla suçlanıyor. YÖK’e göre, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ana dilinde eğitim almak suçmuş gibi bir sonuç çıkarmak mümkün.
Zaten, Anayasa Mahkemesinin kararı açık ve net. Bu yönetmelikler kanuna aykırı hazırlanmış. Kısıtlama içeriyor. Anayasa’ya da aykırı.
YÖK’ün ret gerekçesinin bir başka uygulaması, yurt dışında eğitim alan öğrencilerin, Türkiye’de sınava girmemiş olması. İbretlik bir uygulama, çünkü, yurt dışında bizim ülkemizdeki LGS, eskiden ÖSYM gibi sınavlar zaten yok. YÖK’ün bunu diretmesi de eğitim özgürlüğünün engellenmesinin en güzel ispatı ve belgesi olarak değerlendiriliyor.
Bir başka gerekçe, yurt dışında kalma süreleri; el insaf denilecek bir uygulama. 2020-21 yılları pandemi ile geçti. İnsanlar evlerinden dışarı çıkamadılar. Çıkanlara ceza verildi. Bu öğrenciler, nasıl yurt dışına gitsin? Zaten yurt dışına çıkışlarda devlet eliyle kısıtlanmıştı. Üstüne üstelik YÖK, ülkemizdeki üniversitelerde uzaktan online eğitim yapılmasına yönelik bir sürü kararda almış iken, böyle bir uygulamaya imza atmasının gerekçesini izah edemiyorlar. Fakat, yönetmelik var, denklikleri ret ediyoruz diyebiliyorlar.
Kanuna bakıldığında ise, okula devam süreleri, her okulun sendi senatosu tarafından belirleniyor. YÖK’ün müdahale hakkı ve şansı yok. Yönetmelikte yazılıp bu konu ret unsuru yapılmış.
Bu konu ülkemizde pek çok mağdurun oluşmasına yol açtı. Nitekim, konuları çok iyi değerlendiren İYİ Parti Gurup Başkanvekili Ayyüce Türkeş Taş, parti gurubu YÖK’ün tanıma ve denklik işlemleriyle ilgili keyfi uygulamasına engel olunması için YÖK kanununa eklenmesi istemiyle kanun teklifi verdi.
Şimdi, iktidar AK Parti’nin ve Cumhur ittifakı ortağı MHP’nin ne yapacakları merak ediliyor. On binlerce yetişmiş diplomalı insan gücü, ülkemiz ekonomisi başta olmak üzere YÖK’ün keyfi tutumlarıyla çalışma hayatından uzak tutuluyor.
Bu işe acil çare gerekli. Hazır Anayasa Mahkemesi böyle bir karar vermişken, ya YÖK yönetmelik değişikliğine gidip gerekeni yapacak veya milletin vekilleri TBMM’de gerekli kanunları çıkarıp, eğitim ve öğretim özgürlüğü önündeki engelleri kaldıracaklar.
YÖK’ün sınavı şimdi başlıyor. Siyasetçilerin sınavı şimdi başlıyor.