Kurulduğu ilk günden bu yana halkın umudu ve beklentilerinin gerçekleşmesi için siyasi tercihi olan AK Parti, 23. Yaş gününü doldurdu.
14 Ağustos 2001 yılında kurulduktan sonra, yapılan ilk genelde tek başına iktidar olan AK Parti, 2002 yılından bu günü kadar iktidarda tek başına kalmayı başaran ülkemizin tek partisi oldu. İktidar mesaisinde 22 yılını dolduran AK Parti’nin, ilk iktidara geldiği günlerdeki çalışması ve siyasi söylemleriyle bugünkü çalışması ve siyasi söylemlerini karşılaştırmak istedim.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) kurulduğu günlerde, mazlumların ve ezilenlerin sesi olmayı başardı. Partinin kuruluş çalışmaları başladığında, Siyasi Partiler Kanununa göre hazırlanan tüzük çalışmasının yanında birde hizmet programı hazırlanması gerekiyordu.
Bu görevi, o dönemlerde parti kurucuları arasında alan Abdüllatif Şener’in başkanlığında, Ertuğrul Yalçınbayır, İsmail Tatlıoğlu ve Meral Akşener üstlendi.
Parti programı için bu dörtlü, Bursa’ya gelip Uludağ’da kamp kurdular.
1990’lı yılları, koalisyan ve siyasi istikrarsızla geçiren, aynı hükümet içinde bile sen-ben kavgaları yapılırken bir yandan da terörle mücadele edilen bir ülke olan Türkiye, Kasım 2002’de gidilen erken seçimlerde, yepyeni bir siyasi parti, yepyeni bir kadro olmasa da çoğunluğu Refah Partisi kökenli yöneticilerden oluşan siyasetçileri, Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde iktidara taşıdı.
O günleri yaşayanlar olayları belki hatırlar ama hatırlamayanlar veya o tarihlerde yaşanılanlara dikkat etmeyenler için hatırlatmakta fayda var. AK Parti seçimleri kazandı ama lideri Recep Tayyip Erdoğan’a hükümeti kurma görevi yasaklı olduğu iddiasıyla verilmedi.
Abdullah Gül’ün başbakanlığında hükümet kuruldu.
Siyasi ayak oyunları bir yandan, ekonomik mücadele diğer yandan AK Parti mağdur edebiyatı ile bugüne kadar yapılan bütün seçimleri başarı ile kazandı.
Şimdi burada bir parantez açalım.
AK Parti’nin parti hizmet programını yazanlara dikkat edelim.
Abdüllatif Şener, ilk kurulan hükümette başbakan yardımcısı oldu. Sonra, İstanbul Galaport ihalesini bahane edip, lideri Erdoğan’la ters düştü. Partiden ayrılıp yeni bir siyasi parti kurdu. Beklediği halk desteğini alamayınca da soluğu CHP’de aldı.
Bursa milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır, ilk kurulan kabinede başbakan yardımcısı olarak görev aldı. 3 Mart tezkeresi olarak kayıtlara geçen Nato askerlerinin Kuzey Irak’taki barınma kararına TBMM’de olumsuz oy verilmesine önderlik ettiği için hükümetten bakanlıktan çabuk düştü. Şimdi, bağımsız. Ama, muhalefet destekli siyaset yürütüyor.
Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, partinin kuruluşundan sonra, Akademik hayatına devam edeceğini ifade edip AK Parti’den ayrıldı. MHP’ye geçti. Daha sonra İYİ Parti’nin kuruluşunda görev aldı. Milletvekili seçildi. Sonra, tekrar üniversiteye geri dönüp, siyasetten uzaklaştı.
Meral Akşaner, AK Parti’de TBMM başkanvekili oldu. Zaten DYP-SHP koalisyonunda Tansu Çiller’in liderliğinde hükümette bir süre bakanlık yapmıştı. Sonra, lideri Erdoğan ile anlaşamadı. AK Parti’den ayrılıp MHP’ye geçti. MHP’de yine TBMM başkanvekili oldu. Sonrasında Devlet Bahçeli’ye karşı yelken açan ekip içinde yer aldı.
Devlet Bahçeli’yi genel başkanlıktan uzaklaştırmayı başaramayınca, İYİ Parti’yi kurdu. Ana muhalefet CHP ve 6’lı masanın baş aktörlerinden birisi oldu. Sonrasında, seçim yenilgisini kabullenip siyasi hayattan çekildi.
AK Parti’nin siyasi başlangıcı ve başlangıç temellerinde harcı olanların bugün gelinen noktada AK Parti’yi terki diyar ettikleri görüntüsü bir siyasi gerçek. Yani, o günden bu güne fabrika ayarları değişmiş.
Tabi, AK Parti’den ayrılan siyasetçiler, sadece bu isimlerle sınırlı değil. Pek çok bakan kendi adlarına parti kurup AK Parti muhalefetine başladılar. Eskiden sıkı şekilde AK Parti’yi savunanlardan bazıları bugün kendi şahsi beklenti ve menfaatleri doğrultusunda başka partilerde siyasi hayatlarını devam ediyorlar.
Bursa yerel siyasetinde de bunlara örnekler vermek mümkün. En son mahalli seçimlerde eski il başkanlarından Sedat Yalçın’ın Yeniden Refah Partisi’nden belediye başkan adayı olması gibi.
Tabi, 2001 yılı 14 Ağustos tarihinden 2024 yılı 14 Ağustos tarihine kadar köprülerin altından çok sular aktı. :azıları ebediyete intikal ettiler. Bazıları hala koltuk kapma savaşı veriyorlar.
2024 Mart ayındaki mahalli seçimler, ülkemizdeki tıpkı 2002 Kasım seçimleri gibi yeni bir milat oldu. Siyasi gözlemciler bunu söylüyor ve anlatıyorlar.
AK Parti’nin miadının dolduğunu ifade edenler var. Bunları bir kenara bıraktığımızda, asıl önemli olan halkın konuştuklarına kulak kabartmak.
Devletin üç temel kamu görevi var. Eğitim, sağlık, adalet ve güvelik.
Sağlık konusunda ilk sende büyük başarı elde edildi. Bugün ise Bursa dahil sağlık hizmetleri yetersiz. Dijital ortama geçildi. Randevu alınamıyor. İddia şu; ameliyatlar için süre sonrasına gün veriliyor. Acil vakalar bile yeterince tedavi edilmediği öne sürülüyor.
Eğitim, özel eğitim kurumları, kamu eğitiminin önüne geçti. Ana sınıfından itibaren eğitim paralı hale getirildi.
Ulaşım, Bursa’nın Hızlı treni hala bitirilmedi.
Tarım hayvancılık, geçen hafta Bursalı üreticilerin eylemi bu senenin özetine damga vurdu.
Sanayi, endüstri üretimi ve yeni iş sahaları açılması. Bu konuda, kamu fabrikaların satılması hala eleştiri konusu. İş ve istihdam odaklı politikalar yetersiz. Gençlerimiz eğitim aldıkları alanlarda iş bulamıyorlar.
Devletin temel görevi olan adalet ve asayiş konusunda, halkın mahkemelere güveni her gün azalıyor. İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye aleyhine sürekli hak ihlali kararları veriyor.
Kamu hizmetinde adaletsizlik iddiaları her geçen gün artıyor.
Ekonomik konularda zaten enflasyon rakamları her ne kadar düzeltilmiş olsa bile eskiye oranla ne kadar ciddi kayıplar verildiğini gösteriyor.
Günümüze baktığımızda, 2023 seçimleri sonrasında AK Parti ve ortağı Cumhur ittifakı 2028 yılına kadar ülkeyi yönetme yetkisini tekrar kazandı. Önümüzde şimdilik dört yıldan az bir zaman olsa da uzun süre tek başına iktidarı devam ettirmesi mümkün.
Gündeme baktığımızda, iktidarın öncelikleri ile vatandaşların öncelikleri pek bir birleriyle uyum sağlamıyor gibi gözleniyor.
Ümidi kesilenler var, hala ümitlerini devam ettirenler var. Türkiye’nin ise lafla peynir gemisi yürümez ata sözündeki gibi, söylemlere değil, hizmetlere ve halkın sorunlarını çözecek siyasi atılımlara ihtiyacı var.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
AK Parti’nin 23. Yılı
Kurulduğu ilk günden bu yana halkın umudu ve beklentilerinin gerçekleşmesi için siyasi tercihi olan AK Parti, 23. Yaş gününü doldurdu.
14 Ağustos 2001 yılında kurulduktan sonra, yapılan ilk genelde tek başına iktidar olan AK Parti, 2002 yılından bu günü kadar iktidarda tek başına kalmayı başaran ülkemizin tek partisi oldu. İktidar mesaisinde 22 yılını dolduran AK Parti’nin, ilk iktidara geldiği günlerdeki çalışması ve siyasi söylemleriyle bugünkü çalışması ve siyasi söylemlerini karşılaştırmak istedim.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) kurulduğu günlerde, mazlumların ve ezilenlerin sesi olmayı başardı. Partinin kuruluş çalışmaları başladığında, Siyasi Partiler Kanununa göre hazırlanan tüzük çalışmasının yanında birde hizmet programı hazırlanması gerekiyordu.
Bu görevi, o dönemlerde parti kurucuları arasında alan Abdüllatif Şener’in başkanlığında, Ertuğrul Yalçınbayır, İsmail Tatlıoğlu ve Meral Akşener üstlendi.
Parti programı için bu dörtlü, Bursa’ya gelip Uludağ’da kamp kurdular.
1990’lı yılları, koalisyan ve siyasi istikrarsızla geçiren, aynı hükümet içinde bile sen-ben kavgaları yapılırken bir yandan da terörle mücadele edilen bir ülke olan Türkiye, Kasım 2002’de gidilen erken seçimlerde, yepyeni bir siyasi parti, yepyeni bir kadro olmasa da çoğunluğu Refah Partisi kökenli yöneticilerden oluşan siyasetçileri, Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde iktidara taşıdı.
O günleri yaşayanlar olayları belki hatırlar ama hatırlamayanlar veya o tarihlerde yaşanılanlara dikkat etmeyenler için hatırlatmakta fayda var. AK Parti seçimleri kazandı ama lideri Recep Tayyip Erdoğan’a hükümeti kurma görevi yasaklı olduğu iddiasıyla verilmedi.
Abdullah Gül’ün başbakanlığında hükümet kuruldu.
Siyasi ayak oyunları bir yandan, ekonomik mücadele diğer yandan AK Parti mağdur edebiyatı ile bugüne kadar yapılan bütün seçimleri başarı ile kazandı.
Şimdi burada bir parantez açalım.
AK Parti’nin parti hizmet programını yazanlara dikkat edelim.
Abdüllatif Şener, ilk kurulan hükümette başbakan yardımcısı oldu. Sonra, İstanbul Galaport ihalesini bahane edip, lideri Erdoğan’la ters düştü. Partiden ayrılıp yeni bir siyasi parti kurdu. Beklediği halk desteğini alamayınca da soluğu CHP’de aldı.
Bursa milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır, ilk kurulan kabinede başbakan yardımcısı olarak görev aldı. 3 Mart tezkeresi olarak kayıtlara geçen Nato askerlerinin Kuzey Irak’taki barınma kararına TBMM’de olumsuz oy verilmesine önderlik ettiği için hükümetten bakanlıktan çabuk düştü. Şimdi, bağımsız. Ama, muhalefet destekli siyaset yürütüyor.
Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, partinin kuruluşundan sonra, Akademik hayatına devam edeceğini ifade edip AK Parti’den ayrıldı. MHP’ye geçti. Daha sonra İYİ Parti’nin kuruluşunda görev aldı. Milletvekili seçildi. Sonra, tekrar üniversiteye geri dönüp, siyasetten uzaklaştı.
Meral Akşaner, AK Parti’de TBMM başkanvekili oldu. Zaten DYP-SHP koalisyonunda Tansu Çiller’in liderliğinde hükümette bir süre bakanlık yapmıştı. Sonra, lideri Erdoğan ile anlaşamadı. AK Parti’den ayrılıp MHP’ye geçti. MHP’de yine TBMM başkanvekili oldu. Sonrasında Devlet Bahçeli’ye karşı yelken açan ekip içinde yer aldı.
Devlet Bahçeli’yi genel başkanlıktan uzaklaştırmayı başaramayınca, İYİ Parti’yi kurdu. Ana muhalefet CHP ve 6’lı masanın baş aktörlerinden birisi oldu. Sonrasında, seçim yenilgisini kabullenip siyasi hayattan çekildi.
AK Parti’nin siyasi başlangıcı ve başlangıç temellerinde harcı olanların bugün gelinen noktada AK Parti’yi terki diyar ettikleri görüntüsü bir siyasi gerçek. Yani, o günden bu güne fabrika ayarları değişmiş.
Tabi, AK Parti’den ayrılan siyasetçiler, sadece bu isimlerle sınırlı değil. Pek çok bakan kendi adlarına parti kurup AK Parti muhalefetine başladılar. Eskiden sıkı şekilde AK Parti’yi savunanlardan bazıları bugün kendi şahsi beklenti ve menfaatleri doğrultusunda başka partilerde siyasi hayatlarını devam ediyorlar.
Bursa yerel siyasetinde de bunlara örnekler vermek mümkün. En son mahalli seçimlerde eski il başkanlarından Sedat Yalçın’ın Yeniden Refah Partisi’nden belediye başkan adayı olması gibi.
Tabi, 2001 yılı 14 Ağustos tarihinden 2024 yılı 14 Ağustos tarihine kadar köprülerin altından çok sular aktı. :azıları ebediyete intikal ettiler. Bazıları hala koltuk kapma savaşı veriyorlar.
2024 Mart ayındaki mahalli seçimler, ülkemizdeki tıpkı 2002 Kasım seçimleri gibi yeni bir milat oldu. Siyasi gözlemciler bunu söylüyor ve anlatıyorlar.
AK Parti’nin miadının dolduğunu ifade edenler var. Bunları bir kenara bıraktığımızda, asıl önemli olan halkın konuştuklarına kulak kabartmak.
Devletin üç temel kamu görevi var. Eğitim, sağlık, adalet ve güvelik.
Sağlık konusunda ilk sende büyük başarı elde edildi. Bugün ise Bursa dahil sağlık hizmetleri yetersiz. Dijital ortama geçildi. Randevu alınamıyor. İddia şu; ameliyatlar için süre sonrasına gün veriliyor. Acil vakalar bile yeterince tedavi edilmediği öne sürülüyor.
Eğitim, özel eğitim kurumları, kamu eğitiminin önüne geçti. Ana sınıfından itibaren eğitim paralı hale getirildi.
Ulaşım, Bursa’nın Hızlı treni hala bitirilmedi.
Tarım hayvancılık, geçen hafta Bursalı üreticilerin eylemi bu senenin özetine damga vurdu.
Sanayi, endüstri üretimi ve yeni iş sahaları açılması. Bu konuda, kamu fabrikaların satılması hala eleştiri konusu. İş ve istihdam odaklı politikalar yetersiz. Gençlerimiz eğitim aldıkları alanlarda iş bulamıyorlar.
Devletin temel görevi olan adalet ve asayiş konusunda, halkın mahkemelere güveni her gün azalıyor. İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye aleyhine sürekli hak ihlali kararları veriyor.
Kamu hizmetinde adaletsizlik iddiaları her geçen gün artıyor.
Ekonomik konularda zaten enflasyon rakamları her ne kadar düzeltilmiş olsa bile eskiye oranla ne kadar ciddi kayıplar verildiğini gösteriyor.
Günümüze baktığımızda, 2023 seçimleri sonrasında AK Parti ve ortağı Cumhur ittifakı 2028 yılına kadar ülkeyi yönetme yetkisini tekrar kazandı. Önümüzde şimdilik dört yıldan az bir zaman olsa da uzun süre tek başına iktidarı devam ettirmesi mümkün.
Gündeme baktığımızda, iktidarın öncelikleri ile vatandaşların öncelikleri pek bir birleriyle uyum sağlamıyor gibi gözleniyor.
Ümidi kesilenler var, hala ümitlerini devam ettirenler var. Türkiye’nin ise lafla peynir gemisi yürümez ata sözündeki gibi, söylemlere değil, hizmetlere ve halkın sorunlarını çözecek siyasi atılımlara ihtiyacı var.