Türkiye bugünlere kadar her türlü siyasi yapı ve her türlü politik tartışmaların yanı sıra, hizmet adı altında yapılan siyaset ve ticaret ilişkilerine dair olayları izleyip analiz etmeye çabalıyor.

Gelmiş, geçmiş ve hala yaşanmakta olan olayların kısa özeti nasıl anlatılır diye sorulduğunda, ortaya çıkan ile kelime var; siyaset= ticaret.

Evet, ülkemizde 2002 tarihinde yeni bir siyasi tarihin başlangıcının adımları atıldı. 3 Kasım 2002 seçimlerinde AK Parti, (Adalet ve Kalkınma Partisi) halkın yeni siyasi umudu olup seçimleri tek başına kazandı. Anlı, şanlı denilen siyasi partiler ise baraj altında kaldı. Bazıları siyasi tarihe gömüldüler.

O tarihten bu yana gelip geçen 23 yıl içinde AK Parti sürekli iktidar partisi oldu.

Halk arasında konuşulanlara göre, AK Parti genel başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ülke yönetiminde kalabilmesi adına siyesi sistem değişti. Parlamenter demokratik sistem, yerini Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine bıraktı.

Bugünlerde bu sistemin de değiştirilmesi için formüller arandığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki dönem kuralına takılmadan yeniden seçimlere katılıp, ülkeyi yönetmeye devamı konusunda çareler arandığı biliniyor.

Siyaset bu, her türlü sorunun çözümünde kilit rol oynar. Vakti, zamanı geldiğinde de bu konudaki sıkıntıların çözümlenmesi beklentisi ağırlık kazanmış halk arasında. Parlamentodaki siyasi yapıya bakıldığında da zaten kurulan yeni ittifaklar, ortaklıkların da bu sisteme destek veren, genelde Recep Tayyip Erdoğan’ı destek veren sayısal çoğunluğa ulaşılmasının mümkün olduğu görülüyor.

23 yıl az bir zaman değil. Kolay kolayda geçecek vakit değil.

Onun içinde siyasi iktidarda 23 yıl tek başına kalıp, ülke yönetmek her babayiğidin harcı değildir.

AK Parti seçimleri kazanıp yenidünyaya gelen bebekler bugün 20’li yaşları geçip, ülke ekonomine katkı sağlamaya başladılar. Bir ülkede iktidar olmak demek sadece TBMM’deki koltuk sayısını artırmak, milletvekili üstünlüğüne sahip olmak değildir. İktidar olmanın anlamı, halkın sıkıntılarını, beklenti ve sorunlarının çözümüne anahtar olmak anlamına gelir. AK Parti, iktidar zamanın ilk 10 yılında ülkemize, halka gerçekten beklentiler doğrultusunda hizmetler verdi.

Şimdi, cevabını aradığımız soru şu;

Peki, bugün itibariyle AK Parti halkın beklentilerini tam olarak karşılayabiliyor mu?

Bu sorunun cevabını halkın arasında gezen ve konuşulanları dinleyip kulak kabartan birisi olarak cevaplamam gerekirse, halkımız şu anki iktidardan memnun değil.

Ama, yine bir başka bilgi vereyim, halkımız bugünkü ana muhalefetten de memnun değil.

Bursa adına yapılan kamuoyu yoklamalarından da bize ulaştırılan sonuçlara göre bilgi vermem gerekirse, halkımız ne merkezi iktidardan ne de mahalli iktidarlardan memnun değil.

Ortaya çıkan sonuç, Bursalı seçmenlerin yüzde 40’ı, bugün seçim yapılsa ya sandığa gidip oy kullanmayacaklarını yada boş oy kullanacaklarını, kararsız olduklarını ifade ediyorlar. Bu oran iktidarı değiştirebilecek güç.

Nereden bakılırsa bakılsın, 23 yıllık iktidar, siyaset insanların yüzlerinin eskimesine yol açıyor. Hizmetlerin halkın beklentileri doğrultusunda değil, siyasal iktidara destek veren ve bazı rant guruplarının istek ve beklentilerine göre şekillendiği yönündeki söylemler, iktidar ve muhalefete yaramıyor.

Bunun içinde, genel seçimlerin seçim takvimine göre 2028 yılında yapılacağı düşünüldüğünde, 2026 ve 2027 yıllarının ekonomik düzenleme, halkın beklentilerine göre hizmetlerin sunulması, hizmet önceliklerinin rantiyeye göre değil, vatandaş odakları belirlenmesi beklentileri dikkat çekiyor.

Eğer bu durum olmazsa, neler olabilir?

Siyaset tarihimizde Süleyman Demirel’in ifade ettiği gibi, bir gün değil, bir dakika bile çok uzun zamandır. Yani, halkın beklentilerine göre hareket edilmesine karar verilmesi, halkın siyasi desteklerinin artması anlamına gelir. Fakat, 2023 seçimleri öncesinde ve 2024 seçimleri öncesinde olduğu gibi, emekli, memur, asgari ücretli çalışanların maaş beklentilerinde, bırakın yeni zam yapılmasını, kayıpların bile telafi edilmemiş olmasının neticeleri zaten görüldü.

Hükümetin ekonomi kurmayları ne söylerse söylesin, vatandaşın inanması için ceplerine girecek paranın miktarı, evlerinde kaynayan tenceredeki yemeğin önemi dikkat çekiyor. Tencere- tava edebiyat ve muhalefeti, ülkemizde özellikle de 2002 seçimlerinde AK Parti’yi iktidara taşıdı.

Bugün ülkemizde tartışılan yolsuzluk, rüşvet, irtikap, kamu mallarının haraç mezat siyasal güç kullanılıp paylaşılması iddiaları hoş karşılanmıyor. Bunun içinde hem iktidar hem de ana muhalefetin vatandaş destekleri azalıyor. Yine de yeni bir siyasal güç ve halkın, “tamam bu parti ülkemizin sorunlarını çözer!” beklentisi ve düşüncesine sahip olmadığı için siyasal istikrarsızlık beklentisi büyük.

Vakit, boşa konuşup, boşa kürek çekme vakti değil. Algı, afiş ve billboard siyasetinin miadı çoktan dolmuş vatandaş nezdinde.

Türk halkı her zaman vatanını seven, ülkesine bağlı bir vatandaş olarak gözlenir. Bu nedenle de devletin ve vatanın birlik, beraberlik, bütünlüğü söz konusu olduğunda, siyaset bir kenara bırakıp, top yekun savunma başlar. Kurtuluş ve İstiklal Savaşında olduğu gibi.

Bugünkü beklenti ise, siyasetçilerin ve ülke adına söz söyleme, politikalar oluşturma, üretme, projeleri uygulama yetkisi olanların halka yönelik hizmetlere öncelik vermesi ve vatandaşın cebine yansıyacak ekonomik uygulamalara geçmeleri.

En son Kıbrıs’taki seçimlerde gördük. Halkın yarısından fazlası sandık başına gidip seçimlere katılmadı. Avrupa’nın pek çok ülkesinde de aynı tablo yaşanıyor. Komşusuz Bulgaristan’da son 3 yıldır her altı ayda bir seçim yenileniyor. Katılım, yüzde 30’lar civarında. Nedenlerine bakıldığında ise, halkın gündemi ile siyasetçilerin gündemlerinin uyuşmaması göze çarpıyor. Yani, vatandaşın ekonomik beklentileri karşılamayan siyaset, seçmenleri sandık başına götüremiyor. Tıpkı, bizdeki 2024 mahalli seçimlerde olduğu gibi. 2024’de seçmen uyarı verdi. Şimdilik anketler alarm çalıyor.