Ekonomik krizi artık her alanda hissetmeye başlıyoruz, ekonomistlerin deyimi ile önümüzde ki günlerde kriz daha da şiddetlenerek kendini gösterecek. Özellikle yaklaşan kış mevsiminde ısınma sebebiyle elektrik, doğalgaz odun, kömür fiyatlarının artmış olması ile etkilenmeyen kimse kalmayacak. Mahallemizde ki semt pazarına gittim perşembe günü mecburen almakta olduğumuz meyve, sebze ve balık fiyatları tavan yapmış, olağan bir ücrete doldurabildiğiniz pazar arabası artık bu ayırdığınız ücret ile yarıya düşmüş oldu. Aynı oranda emekli maaşı ve asgari ücret ortalama olarak 200 euroya düşmüş oldu. Millet olarak karamsar bir duruma büründük; mutsuzluk yüzlere yansımış çevrenizde ki insanlara bakmanız kafi. Her alanda bunu görebiliyoruz.

Ekonominin emin ellere teslim edilmemesi, muhalif uyarıların dikkate alınmaması geldiğimiz noktada en büyük etkendir diye düşünüyorum. Oysa ülkemizde konunun üstadı birçok değerimiz mevcut. En azından fikirleri alınıp iyileştirilmeye gidilseydi bugün bu sıkıntıları yaşamazdık. Ne acıdır ki bu tarz uyarılar ve eylem planları hep ötelenerek kulak tıkandı. Sorunlar halı altına süpürülerek günü kurtarma telaşına düşüldü. Bu ülke hepimizin ve hepimiz huzur içinde, refah içinde sıkıntıları aşıp gelecek korkusu yaşamadan el birliği ile yaşamak zorundayız. Kesimleri, kurumları ötekileştirmek düşmanca nifak tohumları ekmek hiç kimseye bir başarı sağlamaz. Vatana, millete hep birlikte sahip çıkmamız gerekir.

IMF’ye borç vereceğiz gibi şovenist söylemlerden geldiğimiz günlere bakın. Evet, IMF’ye borcumuzu ödedik! Bu neye benziyor derseniz, alışveriş yaptığınız bakkala 25 lira borcunuzu ödeyip bununla hava atıyorsunuz, oysa kasaba 100, manava 100, elbise mağazasına 1,000 beyaz eşya mağazasına 2,500 lira borçlanmışsınız ve bunları ödeyemiyorsunuz fakat bakkala 25 lira borcunuzu ödediniz diye on bin liralık hava atıyorsunuz. Halk dilinde ekonominin açılışı bundan başka bir şey değildir, kimse kendini kandırmasın.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ekonomiyi kime teslim ettiğini açıklıyor. Bu açıklama inanın her kesimde şok etkisi yarattı. Uzun zamandır Amerika ile mücadele eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın söylemlerinin tam aksi yönde bir açıklamadır bu. ABD’li şirket McKinsey artık ekonomiyi yönetecek yani biz yine IMF kapısına dayanacağız. Bize borcu McKinsey isteyecek yani biz “istemezük” diyebileceğiz sonrasında!

Ülkeyi bir işveren olarak düşünelim gün gelir işleriniz ters gidebilir batar iflas edersiniz, iflas ettiğinizi bilir ama bunu kendinize itiraf edemezsiniz. İşte bu itiraf ne kadar gecikirse o denli daha yüksek batarsınız. Fakat bu iflası kendinize itiraf önceliğini yaşarsanız tedbir almanız kolaylaşır bir iki sallanmayla toparlanıp yolunuza devam edebilirsiniz. Geriye dönüp baktığımız son dört yılda üç genel seçim, iki cumhurbaşkanlığı, bir yerel seçim, bir referandum seçimi yaşamışız yani dört yılda yedi seçim ve bunun açılımı ülkede istikrar olmadığının açık ve net göstergesidir. Önce bunu kabul edelim iktidarı ve muhalefeti ile her seçim ayrı bir külfet ayrı bir yük, milletvekili sayısı 550’den 600’e çıktı faydası nedir? 50 milletvekilinin getirdiği maddi yükü hesaplayın masrafı var getirisi yok. Tek çözüm özkaynaklara dönerek üretim, üretim, üretim.