Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bir Hemşire'nin günlüğü...

Yazının Giriş Tarihi: 30.12.2024 00:13
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.12.2024 00:13

Çeşitli meslek dallarından yaşanmış hikayeler araştıran bir yazar bu defa soluğu bir huzur evinde almıştı.

Daha önceden anlaştığı bir huzur evi hemşiresiyle ikinci katın koridorunda oturmuşlar ve hemşire Seval iki çay söylemişti yaşlı hademeye işaret ederek...

Önce özgeçmişi hakkında sorular sormuştu yazar.

Sonrada asıl konuya geçilmişti.

-"Meslek hayatınızda başınıza gelen ve sizi en çok etkileyen olay nedir Seval hanım? -" diye sorduğunda kendi kendine gülümsemişti kadın.

Ve kolundaki derin bir bıçak izini gösterdi önce...

O an yaşlı hademe çayları getirmişti...

Çaylarını yudumlarlarken, Seval hemşire de anlatmaya başlamıştı...

-" Göreve başladığım beşinci yıl. Huzur evindeki bir doktorun yanında çalışmaya başladım.

Huzur evinde altmışbeşli yaşlarda, o yaşına kadar bir çok madde bağımlılığı yaşamış bir adam vardı..

Adı Süleymandı bu adamın.

Sürekli kriz geçirirdi.

Ve odasına iğne yapmaya girdiğimizde ağzına ne gelirse söyler, eline geçirdiği herşeyi bize atardı.

Çok gaddar bir adamdı Süleyman.

Bir defasında eline geçirdiği bıçakla kolumu yaraladı.

İşte bakın izi burada..

Herkes nefret ederdi Süleymandan.

Yaşlı pis bunak.

Ölsede kurtulsak derlerdi...

Ben birkaç gece sessiz sessiz ağladığına şahit olmuştum Süleyman'ın... İçimden birşeyler yapmak geliyordu ama yaklaşamıyordumki adama...

Bir gün huzur evi sakinlerinin dosyalarının olduğu odaya girmem gerekti.

Ve fırsat bu fırsat Süleyman'ın dosyasına baktım...

Evlatları malına mülkünü almış elinden.

Defalarca dayak yemiş üstelik öz ve öz çocuklarından...

Birçok darp raporu gördüm dosyada.

Karısıda çocuklarının yanında yer alınca zavallı adam bir bataklığa düşmüş...

Dosyadan öğrendiklerimle artık ne yapacağımı çok iyi biliyordum... Hergün bana öyle kötü sözler söylediki...

Yılmadım.

Her sabah ellerimle kahvaltı hazırladım ona.

İlk zamanlar tepsiyi duvara fırlatmıştı...

Moralimi hiç bozmadım.

Kızı gibi yaklaştım ona inanın.

Hep tatlı sözler söyledim.

Nöbetçi olduğum gecelerde odasının kapısına gider dinlerdim...

Hıçkırıkları yüreğimi dağlardı.

Süleyman'ın siması hafif te köyde bırakıp geldiğim babama benziyordu.

O kadar çok yardım etmek istiyordumki ona...

İçinde biryerlerde iyi bir Süleyman olduğunu biliyordum...

Mahalleden eski arkadaşlarını buldum uzun bir aramadan sonra...

Bir türkü varmış.

Onu çok severmiş...

Yeşil başlı gövel ördek türküsü. Her sabah o türküyü açıp öyle götürmeye başladım kahvaltıyı. Derin derin baktı yüzüme.

İlk defa kızıp bağırmamıştı. Sankince kahvaltısını yaptı.

İlk defa o gün sakinleştirici yapmamıştım Süleyman'a... Sonraki günler arkadaşlarından öğrendiğim bilgilerle, ona özel bir ağaç ve aletler getirdim...

Derin derin baktı aletlere...

Meğer eskiden bu ağaç türünden çeşitli süs eşyaları yaparmış Süleyman...

Birkaç yabancı gibi durdu malzemelere Sonra malzemeleri eline almaya başladı...

Huzur evi müdürü normalde hiç rahat durmayan yaşlı adamın iyice sessizleştiğini görünce, beni tebrik edip, ona daha fazla vakit ayırmamı söylemişti...

Mahsun mahsun bir bakışı vardıki. Tıpkı babam gibi...

Bir hafta hiç ses çıkarmadan önüne götürdüğüm yemekleri yedi ve aletleriyle getirdiğim ağaca şekil vermeye uğraştı...

En sevdiği yemekleride öğrenmiştim...

Onları yapıyordum kendi ellerimle. 27 mart doğum günümdür benim. O akşam arkadaşlarla pasta kestik huzur evinde...

Gece son defa Süleyman'ı kontrol etmeye gittim odasına.

Bir dilimde pasta götürmüştüm. Oda karanlıktı ve yatağının üzerine oturmuş, hiç ses etmeden duruyordu...

Işığı açtığımda,bir defter kağıdına sarılmış hediye uzattı bana.

Ve doğum günün kutlu olsun Seval kızım dedi.

Hediyeyi açtığımda hıçkırıklara boğulmuştum...

Bir babanın kızına sarıldığı müthiş bir ağaç heykel yapmıştı. Heykeldeki kızın üzerinde Seval...

Gözyaşı döken ve kıza sarılmış yaşlı adamın üzerinde ise Süleyman yazıyordu...

Kendimi tutamadım ve Süleymana sarıldım o an.

Dakikalarca ağladım...

Süleyman şimdi iyileşti...

Hem çok iyi.

Hemde mutlu... "-demişti gözyaşlarıyla...

Sonrada yaşlı hademenin işaretini görüp,

-" Hadememizin gönlü yemek yemeden gitmenize razı olmadı... Buyrun yemeğe.. - "dediğinde birlikte oturdular masaya...

Yazar hikayenin etkisinden kurtulamamıştı hala.

O an yaşlı hademe işini bitirip karşılarına oturduğunda yazar şaşırmıştı bu defa...

Seval hemşire ise yaşlı hademenin elini tutup sıcacık gülümsemişti... Sonrada,

-" İşte size anlattığım Süleyman babam..

Bu nasıl oldu diye sormayın bana...

Her insan bir ev gibidir beyefendi... Kapısı ise gönlüdür...

Ve inanın bana sevgi bir insanı böylesine değiştirebilir-" demişti...

Sevgi İYİLEŞTİRİR.

Tekrar görüşünceye dek,

Sevgiyle kalın

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.