Parayla ilişkisi aldığı ücret ya da maaş kadar olan, ‘az tüketen, az eğlenen, az okuyan, dünyadan az şey isteyen, ve azıkla beslenen’ insana ‘finans okuryazarlığı veya ‘medya okuryazarlığı kursu’ vermek büyük bir zaman kaybı gibi görünse de mutlaka denenmeli, okullarda başlatılmalı.
Merkezi Bursa olan Kalite Birliği Derneği’nin ‘KALBİR’ kalite dersinin gündeme alınması konusunda gösterdiği yaklaşıma da ‘olumlu bir yanıt’ bekliyorum.
Çünkü; ‘herkesin bir gün zengin olma hakkı olduğu, herkesin tatil yapma özgürlüğü içinde yaşadığı, herkesin anayasal vatandaşlık gereği her tür sağlık kurumundan ücretsiz yararlandığı, barınma hakkının devlet eliyle sağlandığı, istediği okulda yeteneklerini geliştirdiği ve güven içinde hissettiği bir ülke’ idealinden asla vaz geçemeyiz. Aksi halde ruhu başka coğrafi alanlarda gezen, öz kültüründen hızla uzaklaşan, gençliğini ve enerjisini müstevlilerin amaçlarına uygun olarak harcayacak insanların sayısı, göreceksiniz hızla artacaktır.
KADINLAR OKUSUN
Kadınları cahil bırakarak, onları eve kapatarak, eğitim hayatlarını ilkokul 5’te bitirerek bir yere varamayız; Çocuklara evde eğitim veremeyen annelerle dolu bir ülkenin gelecekteki yeri, en altlarda olacaktır. Köleliğin bir üstü olarak tarif edebileceğim ‘hizmet edenler’ olarak tanınır, uygarlıktan uzaklaşırız. ‘Pazar ülke’ konumu güçlenir, orta gelir tuzağından kurtulamayız.
Efendilerin dünyası seni, 1920’lere götürüverir. Düyun-u Umumiye kurulur, Reji İdaresi gelir ve sen daha uyanamadan topraklarından da olursun. Ki; bunun emareleri görülmeye, doların rengi gözleri kör etmeye başladı bile.
EKONOMİ VE ARAÇLARI
“Üniversiteli işsiz’ söz dizimini kabul etmiyorum. Onlara sahip çıkamayan bir yapılanmadan ve kararlardan bahsediyorum. Plansız olarak açılan üniversitelerden, çağa uygun niteliklere sahip olamayan bir halktan söz ediyorum. ‘Kızım ya da oğlum bir üniversite bitirsin de neresi olursa olsun’ anlayışının iflasını gündeme taşıyorum. Kaybedenler Kulübü üyeliğimiz kesinleştiğine göre; atılacak adımların büyük bir ideal taşıması gerektiği gün gibi ortada. Dört ayrı denizle çevrili, Asya’yı Avrupa’ya bağlayan, Dört mevsimi yaşayan, her yöresinden zenginlik fışkıran bir ülkede bunca fakir olması, işsizlik yaşanması, parasının pul olması, iflaslarla sarsılması, sanayicisinin ‘fason üretim yapması’, beyin takımının ABD; Almanya, İngiltere, Hollanda, Fransa ve Kanada’ya akın akın gitmesi bana normal gelmiyor. Büyük bir yanlış var orta yerde. Eğer yanlış yapmadık diyorsanız kasıt ararım!
‘Vatan-Millet-Sakarya’ üçlüsü ile büyütülmüş, İstiklal Marşı okunurken gözleri dolan, gördüğü her makineyi imal edebilen Gaziantepli rahmetli Mennan usta gibi yetenekleri olan, edebiyatta, sanatın her dalında dahileri çıkaran, sigortasız çalışan köylülerin elinden muazzam ürünler elde eden, dünyada bir çok ‘ilk’e imza atan silah üreticileriyle gururlanan, sadece İskender Kebapla bile dünya lezzet durakları arasında ilk sıralarda gösterilen, zeytini, inciri, ahududusu, dağ çileği, portakalı, zeytinyağı, domatesi, biberi, halısı, kilimi, köftesi, suyu, madenleri ve yetişmiş işgücü mükemmel bir ülkenin ‘muasır medeniyet’ çizgisi hep yukarıyı, hep gelişmişliği ve huzuru göstermeliydi.
Oysa tam tersi yaşanıyor. Yılda 10.000 çocuk kayboluyor, kadınlar rezidanslardan düşüyor (!) öldürülüyor, 1,5 döner yemek sadece zengine özel hale geliyor, ev ya da otomobil almak hayal oluyor, çevremizdeki komşu ülkelerle sorunlar artıyor, dünya vize uyguluyor, Türk vatandaşları havaalanlarında aranıyor, 10 günlük tatile gitmek için en az 3 brüt maaş gerekiyor, hastanelerde sıra almak işkenceye dönüşüyor, okul masrafları bütçe deliyor, piyasalaşan sağlık sistemi can sıkıyor, ev kiraları uçuyor, trafikte geçen süre arttıkça artıyor, bir ayak mr’ı için 26.000 TL isteniyor, ağır ameliyatlarda ödenecek rakam 100.000 TL’den başlıyor, huzurevlerinde kalan yaşlılardan emekli maaşının üzerinde rakamlar isteniyor, çiftçi malını satamıyor, tüketici manavından önünden geçemiyor, köprü ve otoyol geçiş ücretleri otomatikman arttıkça herkes sinirden patlıyor, bankalar kredi faizlerini tavana çıkarıyor, servet transferleri ile vergi afları eşitsizlik yaratıyor, taşımalı eğitim yüzünden kızlar okula gönderilmiyor, köy okulları kapatılıyor, Cumhuriyetin kurduğu hemen tüm yapılardan hızla uzaklaşılıyor. Askeri okullar, hastaneler, fabrikalar kapatılıyor, maden sahaları denizin içine kadar iniyor, deprem olmasın diye de dua ediliyor.
Bir cenderedeyiz sanki; Manivelayı sıkan sıkana, üzerimize binen binene. NATO’dayız 22 yıl boyunca uçak alamadık. Avrupa’nın yanıbaşındayız giremedik.
Rusya’ya doğalgaz ve petrolle, ABD’ye silah sistemleriyle, Çin’e teknolojik aygıtlar ve yeni yatırımlarla, İngilter’ye finans-kapitalle, Ukrayna’ya ayçiçek ve buğdayla bağlanmışız. Kıpırdarsak ipler kopabilir.
İRİ OLALIM, DİRİ KALALIM
Devrimcisi, sağcısı, solcusu, radikal dincisi, sosyal demokratları, sosyalistleri, ateistleri, deistler ve diğer tüm izmlere bağlı olanları ‘ülke için düşünmeye, proje üretmeye, mümkünse el ele vermeye çağırıyorum. Hepimiz büyük kaybedenleriz.
Anadolu şahlanırsa, İstanbul yaylanır; Trakya uçarsa Kuzey Kıbrıs ‘yelkenler fora’ diye bağırır.
Bir olalım, diri olalım, iri olalım.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Can TOPAKTAŞ
Zengin ülkenin fakir bekçisi olmayın artık!
Parayla ilişkisi aldığı ücret ya da maaş kadar olan, ‘az tüketen, az eğlenen, az okuyan, dünyadan az şey isteyen, ve azıkla beslenen’ insana ‘finans okuryazarlığı veya ‘medya okuryazarlığı kursu’ vermek büyük bir zaman kaybı gibi görünse de mutlaka denenmeli, okullarda başlatılmalı.
Merkezi Bursa olan Kalite Birliği Derneği’nin ‘KALBİR’ kalite dersinin gündeme alınması konusunda gösterdiği yaklaşıma da ‘olumlu bir yanıt’ bekliyorum.
Çünkü; ‘herkesin bir gün zengin olma hakkı olduğu, herkesin tatil yapma özgürlüğü içinde yaşadığı, herkesin anayasal vatandaşlık gereği her tür sağlık kurumundan ücretsiz yararlandığı, barınma hakkının devlet eliyle sağlandığı, istediği okulda yeteneklerini geliştirdiği ve güven içinde hissettiği bir ülke’ idealinden asla vaz geçemeyiz. Aksi halde ruhu başka coğrafi alanlarda gezen, öz kültüründen hızla uzaklaşan, gençliğini ve enerjisini müstevlilerin amaçlarına uygun olarak harcayacak insanların sayısı, göreceksiniz hızla artacaktır.
KADINLAR OKUSUN
Kadınları cahil bırakarak, onları eve kapatarak, eğitim hayatlarını ilkokul 5’te bitirerek bir yere varamayız; Çocuklara evde eğitim veremeyen annelerle dolu bir ülkenin gelecekteki yeri, en altlarda olacaktır. Köleliğin bir üstü olarak tarif edebileceğim ‘hizmet edenler’ olarak tanınır, uygarlıktan uzaklaşırız. ‘Pazar ülke’ konumu güçlenir, orta gelir tuzağından kurtulamayız.
Efendilerin dünyası seni, 1920’lere götürüverir. Düyun-u Umumiye kurulur, Reji İdaresi gelir ve sen daha uyanamadan topraklarından da olursun. Ki; bunun emareleri görülmeye, doların rengi gözleri kör etmeye başladı bile.
EKONOMİ VE ARAÇLARI
“Üniversiteli işsiz’ söz dizimini kabul etmiyorum. Onlara sahip çıkamayan bir yapılanmadan ve kararlardan bahsediyorum. Plansız olarak açılan üniversitelerden, çağa uygun niteliklere sahip olamayan bir halktan söz ediyorum. ‘Kızım ya da oğlum bir üniversite bitirsin de neresi olursa olsun’ anlayışının iflasını gündeme taşıyorum. Kaybedenler Kulübü üyeliğimiz kesinleştiğine göre; atılacak adımların büyük bir ideal taşıması gerektiği gün gibi ortada. Dört ayrı denizle çevrili, Asya’yı Avrupa’ya bağlayan, Dört mevsimi yaşayan, her yöresinden zenginlik fışkıran bir ülkede bunca fakir olması, işsizlik yaşanması, parasının pul olması, iflaslarla sarsılması, sanayicisinin ‘fason üretim yapması’, beyin takımının ABD; Almanya, İngiltere, Hollanda, Fransa ve Kanada’ya akın akın gitmesi bana normal gelmiyor. Büyük bir yanlış var orta yerde. Eğer yanlış yapmadık diyorsanız kasıt ararım!
‘Vatan-Millet-Sakarya’ üçlüsü ile büyütülmüş, İstiklal Marşı okunurken gözleri dolan, gördüğü her makineyi imal edebilen Gaziantepli rahmetli Mennan usta gibi yetenekleri olan, edebiyatta, sanatın her dalında dahileri çıkaran, sigortasız çalışan köylülerin elinden muazzam ürünler elde eden, dünyada bir çok ‘ilk’e imza atan silah üreticileriyle gururlanan, sadece İskender Kebapla bile dünya lezzet durakları arasında ilk sıralarda gösterilen, zeytini, inciri, ahududusu, dağ çileği, portakalı, zeytinyağı, domatesi, biberi, halısı, kilimi, köftesi, suyu, madenleri ve yetişmiş işgücü mükemmel bir ülkenin ‘muasır medeniyet’ çizgisi hep yukarıyı, hep gelişmişliği ve huzuru göstermeliydi.
Oysa tam tersi yaşanıyor. Yılda 10.000 çocuk kayboluyor, kadınlar rezidanslardan düşüyor (!) öldürülüyor, 1,5 döner yemek sadece zengine özel hale geliyor, ev ya da otomobil almak hayal oluyor, çevremizdeki komşu ülkelerle sorunlar artıyor, dünya vize uyguluyor, Türk vatandaşları havaalanlarında aranıyor, 10 günlük tatile gitmek için en az 3 brüt maaş gerekiyor, hastanelerde sıra almak işkenceye dönüşüyor, okul masrafları bütçe deliyor, piyasalaşan sağlık sistemi can sıkıyor, ev kiraları uçuyor, trafikte geçen süre arttıkça artıyor, bir ayak mr’ı için 26.000 TL isteniyor, ağır ameliyatlarda ödenecek rakam 100.000 TL’den başlıyor, huzurevlerinde kalan yaşlılardan emekli maaşının üzerinde rakamlar isteniyor, çiftçi malını satamıyor, tüketici manavından önünden geçemiyor, köprü ve otoyol geçiş ücretleri otomatikman arttıkça herkes sinirden patlıyor, bankalar kredi faizlerini tavana çıkarıyor, servet transferleri ile vergi afları eşitsizlik yaratıyor, taşımalı eğitim yüzünden kızlar okula gönderilmiyor, köy okulları kapatılıyor, Cumhuriyetin kurduğu hemen tüm yapılardan hızla uzaklaşılıyor. Askeri okullar, hastaneler, fabrikalar kapatılıyor, maden sahaları denizin içine kadar iniyor, deprem olmasın diye de dua ediliyor.
Bir cenderedeyiz sanki; Manivelayı sıkan sıkana, üzerimize binen binene. NATO’dayız 22 yıl boyunca uçak alamadık. Avrupa’nın yanıbaşındayız giremedik.
Rusya’ya doğalgaz ve petrolle, ABD’ye silah sistemleriyle, Çin’e teknolojik aygıtlar ve yeni yatırımlarla, İngilter’ye finans-kapitalle, Ukrayna’ya ayçiçek ve buğdayla bağlanmışız. Kıpırdarsak ipler kopabilir.
İRİ OLALIM, DİRİ KALALIM
Devrimcisi, sağcısı, solcusu, radikal dincisi, sosyal demokratları, sosyalistleri, ateistleri, deistler ve diğer tüm izmlere bağlı olanları ‘ülke için düşünmeye, proje üretmeye, mümkünse el ele vermeye çağırıyorum. Hepimiz büyük kaybedenleriz.
Anadolu şahlanırsa, İstanbul yaylanır; Trakya uçarsa Kuzey Kıbrıs ‘yelkenler fora’ diye bağırır.
Bir olalım, diri olalım, iri olalım.