Baştan düşünmediklerimiz, planlamadıklarımız ve eğitmediklerimiz; bugün sorunlarımızın kaynakları, yarın baş ağrımız...
Marmara Belediyeler Birliği ve Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Birleşmiş Milletler’in Cenevre’de düzenlediği Belediye Başkanları Forumu’nda, kentlerin sürdürülebilir geleceği için atılması gereken adımları tek tek anlatmış. Bozbey, su kıtlığına karşı yağmur suyu hasadı, atık suyun yeniden kullanımı ve akıllı sulama sistemleri gibi çevre dostu uygulamaları Bursa’da hızla hayata geçirdiklerini belirterek “Bugün attığımız adımlar yarının suyu ve yaşamı için” diye konuşmuş...
Çok ama çok yerinde tespitler...
Ancak atılması gereken adımlarda geciktiğimizi söylemek zorundayım...
YAĞMUR SUYU HASADI
En son 12 Mart 2025 tarihinde yağmur vardı Bursa’da. Aradan tam 6 ay 24 gün geçtikten sonra gökyüzü karardı ve su dolu bulutlar kent için ağlamaya başladı.
Ulu Camii de ‘Yağmur Duası’ yapanları da unutmamak gerekir bu aşamada. Ama ‘neden 6 ay beklediler dua için?’ sorusunu yöneltmek zorundayım.
Demek ki yağmur rejimi büyük bir değişim geçirdi, geçiriyor. Daha az yağmur, daha az kar ve daha az dolu yağacağına göre; ‘su hasadı’ doğru bir karar...
2025 yılı ekim, kasım, aralık, 2026 yılı ocak, şubat ve mart aylarında yağması muhtemel yağmur sularının apartman bahçelerinde, parklarda, millet bahçelerinde, tarım yapılan bahçe ve tarla yakınlarında beton ya da başka bir malzeme kullanılarak inşa edilecek depolara yönlendirilmesi, saklanması ve yaz aylarında kullanılması amaçlanıyor. Binlerce depo yapılacak ya da satın alınacak, yer kazılacak, işçilik ödenecek... Apartman yönetim toplantılarında çıkacak tartışmalar da cabası...
‘Depreme dayanıklı konut ve işyeri’ için harekete geçecek olan Bursalılar, bir yandan da ‘susuz günler için’ olağanüstü bir dönem geçirecekler...
Başkan Bozbey’in 29 Eylül 2025 günü yaptığı ‘6 günlük suyumuz kaldı’ açıklamasının üzerinden tam olarak 10 gün geçti. Susuz kalacağız diye kara kara düşünürken yağmur yağmaya başladı da biraz olsun rahatladık. Ancak ‘Nilüfer ve Doğancı barajlarına ne kadar su toplandı?’ bilmiyoruz. BUSKİ günlük bülten yayımlamalı...
ATIK SUYUN YENİDEN KULLANIMI
Sorum ‘Kimlerin atık suyu toplanacak ve arıtılarak kullanıma sunulacak?’
Malumun arzı, kendine sanayici diyenlerin yani markası dahi olmayan fasoncuların atıkları ise onlar zaten temiz suyu kullandıktan sonra çıkan atık suyu ortak oldukları arıtma tesislerine gönderiyor ve oradan da bir kısmını proses suyu olarak kullanıyor. Halkın atıklarından oluşan ‘karanlık suyu’ kanalizasyonlardan alarak arıtmak isteniyorsa eğer o bambaşka bir konu... Milyonlarca dolarlık yatırım yapılması, halkın ikna edilmesi, sürekli denetim gerekiyor... Derin deşarj yapan belediyelerin bütçelerini aşar bu yatırımlar. Kolaya kaçmanın sona erdiğini görmeyi çok isterim. Halkın atıklarından kullanma suyu dışında başka bir su türü elde edileceğini de pek sanmıyorum. Yanıldığımı görmeyi de isterim doğrusu...
Çernobil sonrası içilen çaya ya da yenilen fındığa benzemesin yeter...
AKILLI SULAMA SİSTEMLERİ
Geçenlerde gazeteci-yazar Nurullah Nuri Yavuz ile konuşurken “Tarımda kullanılan suyun miktarını kimse tam olarak bilmiyor. Vahşi sulama ile milyonlarca metreküp suyu hem de kirleterek yeraltına gönderiyoruz. Gübreli ve ilaçlı tonlarca su, alt katmanlara geçiyor. Taban suyu kirleniyor” dedi... Aklıma gelmeyen ilginç bir yaklaşımdı. Demek ki; sulamanın ‘damlama yöntemi ile yapılması’ gerekiyor. İsrail’in her ağacın su ihtiyacını belirlemek için bilgisayar desteği aldığını biliyorum. Otomatik sulama ile sorunu çözmüşler. Dünya’daki tüm tohumların genetiği ile oynamaları, Türkiye’de ‘tohumsuz sebze çeşitleri’ konusunda büyük adımlar atmaları, ülkeleri bu tohumlara bağımlı kılmaları hoşumuza gitmese de çölde tarım yapar hale gelmelerini ve yaptıklarını yakından bilmek zorundayız. Bizden daha çok portakal ve limon yetiştirdikleri, tarım ürünü ihraç ettikleri gerçeği ile yüzleşmeliyiz.
Susuz tarım, karanlık tarım gibi yaklaşımları değerlendirmeliyiz. Yılda 3 ürün alınan ovalarımızın ekolojik yıkıma uğramaması için atılacak adımlar bugünden yarına hayata geçirilmelidir. Çiftçi gençlere yeterince destek sağladığımızı sanmıyorum. Kazanamayan her çiftçi kentin yeni misafiri oluyor. Mesleksiz olarak geldiği kentte zorlanıyor, çocuklarıyla birlikte kağıt toplamaya başlıyor... Herkes yerinde ağırdır ve öyle de kalmalıdır. Büyükçehir ve diğer ilçe belediyeleri tohum, gübre, fidan, çim tohumu, damlama su boruları, kooperatif yapılanması ve kadın dernekleri gibi köylüyü ayakta tutacak pek çok girişimi başlattı. Her şeyin başı SU olduğuna göre atılacak her adımda yanınızda bilim insanları olmalı.
52 deresi olan Bursa’da kala kala 3 dere kaldı... Bazılarının üzeri kapatıldı, yeniler yerini dahi bilmezler. Şimdi boyahaneler, asitli içecek fabrikaları, kaçak su tüketen fabrikalar, yerli ya da yabancı su firmaları, derelerin üzerine HES kuranlar tek tek tespit edilmeli, yeraltından su çeken işletmelerin ruhsatsız kuyuları derhal kapatılmalıdır. Coca Cola daha önce 15 gün kapatılabilmişti...
Havuzlarını içme suyu ile dolduran villa sahipleri de unutulmamalıdır. Onlara ağır cezalar verilmeli, havuzlarının en azından kış ayları boyunca boş tutulması sağlanmalıdır. Onların ‘Bahçeyi buradan suluyoruz’ sözlerine kanılmamalıdır.
Sayın başkan ısrarla söylüyorum; ‘Yeraltında baraj’ fikrimi lütfen düşünün...
***
***
GAZZE... UTANIYORUM...
*KAYIPLAR Toplam ölü: 67.139
Çocuk ölümleri: 20.179
Kadın ölümleri: 12.500
Yaralı: 169.679.
Kayıp/enkaz altı: 9.500+ Gazeteci ölümleri: 254
Sağlık çalışanı ölümleri: 1.670.
Tamamen yok olan aile: 6.000. *SAĞLIK VE AÇLIK Açlıktan ölenler: 460 (154’ü çocuk)
Yetersiz beslenme riski altındaki çocuk sayısı:
650.000.
Hepatit A vakası: 71.338
Düşük yapan hamile kadın: 12.000+ Hastalık bulaşan kişi: 2.142.000
Ambulans saldırısı: 197 araç *YIKIM VE ALTYAPI
Gazze’nin yüzde 90’ı yaşanılamaz durumda. Yıkılan konut sayısı: 520.000+
Kullanılan patlayıcı: 200.000 ton
Elektrik hattı tahribi: 5.000 km.
Su kuyusu imhası: 725 Ekonomik kayıp: 70 milyar dolar
Bunun 28 milyar doları konutlardan.
Tarım alanlarının yüzde 94’ü işlevsiz.
Balıkçılık tamamen durdu. *EĞİTİM VE KÜLTÜR
Eğitim kurumlarının yüzde 95’i hasarlı. 13.500 öğrenci, 830 öğretmen, 193 akademisyen öldü.
835 cami tamamen, 180’i kısmen yıkıldı.
3 kilise vuruldu.
60 mezarlıktan 40’ı yok edildi. NOT:BM raporlarında, Gazze’de 730 gündür süren İsrail bombardımanı, sadece askeri değil “insan varoluşuna karşı saldırı - soykırım” olarak tanımlanıyor.
‘Neden askeri bir önlem alınamıyor?’ sorusuna yanıtım var ama bunu başka bir yazıda ele almak istiyorum. Meselenin PARA olmadığına inanmak istiyorum...
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Can TOPAKTAŞ
Dereler de mi kurudu kime ve nereye akıyor
Baştan düşünmediklerimiz, planlamadıklarımız ve eğitmediklerimiz; bugün sorunlarımızın kaynakları, yarın baş ağrımız...
Marmara Belediyeler Birliği ve Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Birleşmiş Milletler’in Cenevre’de düzenlediği Belediye Başkanları Forumu’nda, kentlerin sürdürülebilir geleceği için atılması gereken adımları tek tek anlatmış. Bozbey, su kıtlığına karşı yağmur suyu hasadı, atık suyun yeniden kullanımı ve akıllı sulama sistemleri gibi çevre dostu uygulamaları Bursa’da hızla hayata geçirdiklerini belirterek “Bugün attığımız adımlar yarının suyu ve yaşamı için” diye konuşmuş...
Çok ama çok yerinde tespitler...
Ancak atılması gereken adımlarda geciktiğimizi söylemek zorundayım...
YAĞMUR SUYU HASADI
En son 12 Mart 2025 tarihinde yağmur vardı Bursa’da. Aradan tam 6 ay 24 gün geçtikten sonra gökyüzü karardı ve su dolu bulutlar kent için ağlamaya başladı.
Ulu Camii de ‘Yağmur Duası’ yapanları da unutmamak gerekir bu aşamada. Ama ‘neden 6 ay beklediler dua için?’ sorusunu yöneltmek zorundayım.
Demek ki yağmur rejimi büyük bir değişim geçirdi, geçiriyor. Daha az yağmur, daha az kar ve daha az dolu yağacağına göre; ‘su hasadı’ doğru bir karar...
2025 yılı ekim, kasım, aralık, 2026 yılı ocak, şubat ve mart aylarında yağması muhtemel yağmur sularının apartman bahçelerinde, parklarda, millet bahçelerinde, tarım yapılan bahçe ve tarla yakınlarında beton ya da başka bir malzeme kullanılarak inşa edilecek depolara yönlendirilmesi, saklanması ve yaz aylarında kullanılması amaçlanıyor. Binlerce depo yapılacak ya da satın alınacak, yer kazılacak, işçilik ödenecek... Apartman yönetim toplantılarında çıkacak tartışmalar da cabası...
‘Depreme dayanıklı konut ve işyeri’ için harekete geçecek olan Bursalılar, bir yandan da ‘susuz günler için’ olağanüstü bir dönem geçirecekler...
Başkan Bozbey’in 29 Eylül 2025 günü yaptığı ‘6 günlük suyumuz kaldı’ açıklamasının üzerinden tam olarak 10 gün geçti. Susuz kalacağız diye kara kara düşünürken yağmur yağmaya başladı da biraz olsun rahatladık. Ancak ‘Nilüfer ve Doğancı barajlarına ne kadar su toplandı?’ bilmiyoruz. BUSKİ günlük bülten yayımlamalı...
ATIK SUYUN YENİDEN KULLANIMI
Sorum ‘Kimlerin atık suyu toplanacak ve arıtılarak kullanıma sunulacak?’
Malumun arzı, kendine sanayici diyenlerin yani markası dahi olmayan fasoncuların atıkları ise onlar zaten temiz suyu kullandıktan sonra çıkan atık suyu ortak oldukları arıtma tesislerine gönderiyor ve oradan da bir kısmını proses suyu olarak kullanıyor. Halkın atıklarından oluşan ‘karanlık suyu’ kanalizasyonlardan alarak arıtmak isteniyorsa eğer o bambaşka bir konu... Milyonlarca dolarlık yatırım yapılması, halkın ikna edilmesi, sürekli denetim gerekiyor... Derin deşarj yapan belediyelerin bütçelerini aşar bu yatırımlar. Kolaya kaçmanın sona erdiğini görmeyi çok isterim. Halkın atıklarından kullanma suyu dışında başka bir su türü elde edileceğini de pek sanmıyorum. Yanıldığımı görmeyi de isterim doğrusu...
Çernobil sonrası içilen çaya ya da yenilen fındığa benzemesin yeter...
AKILLI SULAMA SİSTEMLERİ
Geçenlerde gazeteci-yazar Nurullah Nuri Yavuz ile konuşurken “Tarımda kullanılan suyun miktarını kimse tam olarak bilmiyor. Vahşi sulama ile milyonlarca metreküp suyu hem de kirleterek yeraltına gönderiyoruz. Gübreli ve ilaçlı tonlarca su, alt katmanlara geçiyor. Taban suyu kirleniyor” dedi... Aklıma gelmeyen ilginç bir yaklaşımdı. Demek ki; sulamanın ‘damlama yöntemi ile yapılması’ gerekiyor. İsrail’in her ağacın su ihtiyacını belirlemek için bilgisayar desteği aldığını biliyorum. Otomatik sulama ile sorunu çözmüşler. Dünya’daki tüm tohumların genetiği ile oynamaları, Türkiye’de ‘tohumsuz sebze çeşitleri’ konusunda büyük adımlar atmaları, ülkeleri bu tohumlara bağımlı kılmaları hoşumuza gitmese de çölde tarım yapar hale gelmelerini ve yaptıklarını yakından bilmek zorundayız. Bizden daha çok portakal ve limon yetiştirdikleri, tarım ürünü ihraç ettikleri gerçeği ile yüzleşmeliyiz.
Susuz tarım, karanlık tarım gibi yaklaşımları değerlendirmeliyiz. Yılda 3 ürün alınan ovalarımızın ekolojik yıkıma uğramaması için atılacak adımlar bugünden yarına hayata geçirilmelidir. Çiftçi gençlere yeterince destek sağladığımızı sanmıyorum. Kazanamayan her çiftçi kentin yeni misafiri oluyor. Mesleksiz olarak geldiği kentte zorlanıyor, çocuklarıyla birlikte kağıt toplamaya başlıyor... Herkes yerinde ağırdır ve öyle de kalmalıdır. Büyükçehir ve diğer ilçe belediyeleri tohum, gübre, fidan, çim tohumu, damlama su boruları, kooperatif yapılanması ve kadın dernekleri gibi köylüyü ayakta tutacak pek çok girişimi başlattı. Her şeyin başı SU olduğuna göre atılacak her adımda yanınızda bilim insanları olmalı.
52 deresi olan Bursa’da kala kala 3 dere kaldı... Bazılarının üzeri kapatıldı, yeniler yerini dahi bilmezler. Şimdi boyahaneler, asitli içecek fabrikaları, kaçak su tüketen fabrikalar, yerli ya da yabancı su firmaları, derelerin üzerine HES kuranlar tek tek tespit edilmeli, yeraltından su çeken işletmelerin ruhsatsız kuyuları derhal kapatılmalıdır. Coca Cola daha önce 15 gün kapatılabilmişti...
Havuzlarını içme suyu ile dolduran villa sahipleri de unutulmamalıdır. Onlara ağır cezalar verilmeli, havuzlarının en azından kış ayları boyunca boş tutulması sağlanmalıdır. Onların ‘Bahçeyi buradan suluyoruz’ sözlerine kanılmamalıdır.
Sayın başkan ısrarla söylüyorum; ‘Yeraltında baraj’ fikrimi lütfen düşünün...
***
***
GAZZE... UTANIYORUM...
*KAYIPLAR
Toplam ölü: 67.139
Çocuk ölümleri: 20.179
Kadın ölümleri: 12.500
Yaralı: 169.679.
Kayıp/enkaz altı: 9.500+
Gazeteci ölümleri: 254
Sağlık çalışanı ölümleri: 1.670.
Tamamen yok olan aile: 6.000.
*SAĞLIK VE AÇLIK
Açlıktan ölenler: 460 (154’ü çocuk)
Yetersiz beslenme riski altındaki çocuk sayısı:
650.000.
Hepatit A vakası: 71.338
Düşük yapan hamile kadın: 12.000+
Hastalık bulaşan kişi: 2.142.000
Ambulans saldırısı: 197 araç
*YIKIM VE ALTYAPI
Gazze’nin yüzde 90’ı yaşanılamaz durumda.
Yıkılan konut sayısı: 520.000+
Kullanılan patlayıcı: 200.000 ton
Elektrik hattı tahribi: 5.000 km.
Su kuyusu imhası: 725
Ekonomik kayıp: 70 milyar dolar
Bunun 28 milyar doları konutlardan.
Tarım alanlarının yüzde 94’ü işlevsiz.
Balıkçılık tamamen durdu.
*EĞİTİM VE KÜLTÜR
Eğitim kurumlarının yüzde 95’i hasarlı.
13.500 öğrenci, 830 öğretmen, 193 akademisyen öldü.
835 cami tamamen, 180’i kısmen yıkıldı.
3 kilise vuruldu.
60 mezarlıktan 40’ı yok edildi.
NOT: BM raporlarında, Gazze’de 730 gündür süren İsrail bombardımanı, sadece askeri değil “insan varoluşuna karşı saldırı - soykırım” olarak tanımlanıyor.
‘Neden askeri bir önlem alınamıyor?’ sorusuna yanıtım var ama bunu başka bir yazıda ele almak istiyorum. Meselenin PARA olmadığına inanmak istiyorum...