Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Tam Tekaüt…

Yazının Giriş Tarihi: 09.01.2021 10:21
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.01.2021 10:21

Salgın başladığından bu yana sevdiklerimden fiziken öyle uzak kaldım ki…

Allahtan diyorum şu telefonun ve sosyal medyanın icat edildiği bir döneme rastlamışım da, en azından seslerini duyabiliyor görüntülü konuştuklarımın yüzlerini görebiliyorum.

Tabii buna da çok şükür de; insan bir garip ruh haletine bürünmüyor da değil.Ne de olsa iletişimin adı sanal.

Miş gibi yani. Yanımdalarmış gibi…

Yetiyor diyen yalan söyler…

Belki sizde de tezahür ediyordur;

Canım hiç ama hiçbir şey yapmak istemiyor artık;

Yazmaktan da,okumaktan da çok sıkıldım. Hele her konusu başka bir kepazeliği vurgulayan söyleşi programlarına, felaket metinleri ile hazırlanmış haberlere,reklamlara bürünmüş kerameti kendilerinden menkul, akıllara zarar senaryolarla yazılmış dizilere, komediyi bağırış çığırış sanan sözüm ona mizah skeçlerine, ekranı dörde beşe bölerek sunulan bir sürü uzman(!)nın katıldığı balık gözü görüntülerine filan hiç tahammülüm kalmadı.

Yalandan talandan ise gına geldi ki nasıl geldi.

Yaşanılan kuraklığın verdiği olumsuz etkiden midir bilmem hava durumunu bile kaldıramıyorum artık.

Gazete deseniz onlara da mesafe koydu beynim. Sanki ‘‘bırak okuma şunları’’ diye talimat veriyor gözlerime.

Kısacası, hepsinin üzerine  bir de sağlık sorunları binince hayat ne eve sığıyor ne de ben hayata sığıyorum.

Sanki şu koca gezegenin bir yerlerine sinmişim de her an ne olacak diye  derin bir endişe halinde bekliyorum.

Bu arada Dünyanın da kendisine sığdığından ziyadesi ile şüpheliyim ya neyse.

Yine de merak edip internette ki psikoloji sitelerine bu halim nicedir acep diye  bir baktım.

Onlara da bakmaz olaydım.

Gösterdiğim semptomları yazdıkça öyle sonuçlarla karşılaştım ki…

Allahtan sitelerin yazarları kibar insanlar da hadiseyi ‘‘Sen kafayı ya yedin ya da üç vakte kadar kesin yiyeceksin birader’’ demiyorlar da yerine huzursuzluk, yorgunluk, bıkkınlık, amaçsızlık, tükenmişlik vs sendromları gibi daha az can yakıcı deyimler kullanıyorlar.

Haksız da sayılmazlar;

Bu sendromların tamamı benim yaşadıklarıma cuk oturuyor; oturuyor oturmasına da  ama yine de bir eksiklik var gibi.

O yüzden ‘‘Tamam buldum; ben ahanda bu dertten muzdaripmişim de haberim yokmuş’’ mealinden bir cümleyi henüz kuramadım.

Birinin olmazsa olmazı diğerinin bazen oluruna denk geldiği için anormallik seviyemi de hala tam olarak saptayamadım.

Yani hafiften kaydırıyor muyum yoksa Koranadan sonra bir de kaydırma pandemisi çıktı da ola ola ona mı enfekte oldum hiç bilemiyorum.

Bildiğim sadece parmağımı bile kaldırmak istemediğim. Çünkü onu bir de indirmesi var ki bu günlerde bu kadar fiziksel aktiviteyi kaldıramam doğrusu.

Ez cümle bir tuhaf hallerdeyim uzun süredir;hem varmışım hem yokmuşum gibi yaşıyorum.

Daha doğrusu yaşıyordum.

Ta ki dün tam bu işin işinden çıkamayacağıma kesin karar vererek hanıma çaktırmadan dördüncü gün içi uyku seansıma doğru seğirtirken sevgili dostum Erhan Kural arayana dek.

O bu garip ruh halimi bildiği için sağ olsun iki günde bir yaptığımız mutad telefon konuşmalarımızda uzun uzun dinler beni. Dinlemekle de kalmaz duruma çare üretici, pek çok öneri de getirir. Hiç birini yabana atmam ama; pek çoğunun faydasını görmüşümdür çünkü.

Kısacası gönüllü psikoloğumdur benim her ne kadar hastası iflah olmasa da hiç vaz geçmez moral takviyesi yapmaktan.Sanırım iyileşeceğime dair hala bir umudu var.

Dünkü konuşmamızda yine ona hayıflanıyordum ki bu kez konuşmamıza kulak misafiri olop  son noktayı koyan ve olayı birden bire aydınlatan sevgili eşi Gülnihal Hanım oldu.

Dış ses misali uzaktan seslenerek  ‘‘Tam Tekaüt’’ deyiverdi.

Olay da bu saptamadan sonra iç dünyamda tamamen aydınlandı.

Meğer benim yaşadığım tekaütlük sendromu mu imiş hem de tam olan cinsinden.

Kendimi hayattan emekli etmişim de farkında değilmişim. Sağ olsun var olsun tanıyı koydu.

Gerçi her ne kadar doğru tanıyı koymak tedaviyi bulmanın yarısıdır denilse de bu sendromun öyle etkin ve kalıcı bir tedavisi olmadığını bilecek kadar yaşamışlığım var bu dünya da.

Ama bu sabah bir başka uyandım.

Mesela öğlen oldu hala emekli maaşlarında ki kuş yemi kadar artışa takmadım. Aksine emeklilere bu artışları yeterli görenlerin bir sosyal sorumluk projesinin bileşenleri olduklarını bile düşünmeye başladım.

En azından küçümük  zamlar vererek bizim kendimizi emekli hissetmemizin dolayısı ile hayata havlu atmamızın önüne geçerek saçma sapan sendromlara kapılmamıza engel oldukları için hepsine teşekkür edesim bile geldi.

Gerçek hayatıma döndüm;

Gülüyorum, konuşuyorum, salonun ortasında iki dönüyorum, balkona çıkıp beşinci kattan kedileri besliyorum, caddeden gelip geçen otomobillere el sallıyorum, etrafta bacalarının üzerine kapak koyan binaları gördükçe acaba Noel Baba girmesin diye önlem mi alıyorlar diye kendimle fikir teatisinde bulunuyorum, canım isteyince de yüksek sesle keçi vurdum bayıra kımıl kımıl yayıla türküsünü  icra ediyorum…

Mesela son on dakikadır da camın pervazına pisleyen güvercinlere bu yaptıklarının hiçte etik olmadığı konusunda bir brifing veriyorum.

Kısacası sabahtan beri gayet normalim.

De; hanımın şu anda arka odada psikiyatrist arkadaşı ile ne konuştuğunu da merak etmiyor da değilim hani.

Hah şimdi de park yerine bir ambulans girdi; içinden üç tane beyaz gömlekli adam indi.

Balkona çıkayım da onlara da el sallayayım bari.

Huuu…..

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.