Süleyman Demirel ismi ülkemizde sağlam temellere oturmuş bir isim ve ekoldür, silinmesi, unutulması, unutturulmaya çalışılması asla mümkün değildir. Yoklukta yaptığı devasa tesisler ve hizmetleri günümüzde aynı şartlarda yapabilmek asla mümkün değildir. Bu sebeple ismi altın harflerle tarihteki yerini almaya mecburdur. Geçtiğimiz hafta Ak parti genel başkan yardımcısı Mahir Ünal'ın yaptığı talihsiz açıklamaya şahit olduk ve üzüldük. Mahir Ünal şunları söylemişti. ''Geçmişte vesayetin sigortası olan Cumhurbaşkanları vardı ya. Süleyman Demirel diyor ki; 28 Şubat ile ilgili boyun eğmek zorundaydım. Neden çünkü telefon ettiler tankları çıkarıyoruz dediler, ben de 28 şubata razı olmak zorunda kaldım diyor. Biz böyle bir Cumhurbaşkanı istemiyoruz, biz milletin emanetini ölümüne savunan bir Cumhurbaşkanı istiyoruz” demişti. Bu talihsiz açıklamalara cevap hemen Demokrat parti Genel başkanı Gültekin Uysal'dan geldi ve ardından teşkilatlar ve gençlik kolları harekete geçerek ülke çapında ''özürdlemahirünal'' başlıklı post açıldı Twitter de. Mahir Ünal'ın Süleyman Demirel'i tanıdığını, anladığını sanmıyoruz, geçmiş dönemin sıkıntılı anlarını bu günün şartları ile değerlendirmek kolay elbette, Demirel'in yaşadıklarını biraz özetleyelim. 27 Mayıs 1960 Darbesin de Su işleri müdürü, darbeyi yaşayan ve ağır travmalarını gören bir bürokrat, ülkeyi kalkındırma projeleri yarım kaldı Ülkenin Başbakanı ve iki bakanı idam edildi, Demokrat parti Bakanları, milletvekilleri, il, ilçe, bucak başkanları, teşkilatlar ve üyeler tutuklandı işkenceden geçirildi. Merhum Demirel'in tarihe geçen sözü ''Menderes idam edilmeseydi ben siyasete girmezdim'' olmuştu, çünkü ülkesine bir bürokrat olarak hizmet etmek istiyordu. 12 Mart 1971 Muhtırası, Başbakanlıktan asker baskısı ile düşürülen Demirel hizmetlerini yamaktan alıkonuldu. Ve yerine CHP den istifa ettirilen Kocaeli milletvekili Nihat Erim Başbakan yapıldı ve iki kez hükümet kurdu, ardından koalisyon dönemlerinin başladığı yıllar geldi işin içinde CIA vardı ve ülkeyi kalkınan Demokrat parti, Adalet partisi ekolünden uzak tutmaya çalışıyordu. 12 Eylül 1980 askeri darbe iktidarda Adalet artisi ve Süleyman Demirel var 8 Ağustos 1980 de Ayasofya yı ibadete açıp günün 24 saati Kuran okunmasını sağladı. Ülkemize uygulanan ambargonun kaldırılması için ABD ye rest çeken ve dikkate alınmayınca 25 Temmuz 1975 tarihinde 21 ABD üssünü kapatan yine Süleyman Demirel'di. Kıbrıs barış harekatının perde arkası gerçek kahramanı yine Demirel'di 1969 da Kıbrısa çıkarma yapmak istedi Ordu dan teçhizat raporu istedi gelen bilgilerde 7 uçak ve 149 paraşütümüz olduğunu hayretle öğrendi ve hemen silahlanmaya ağırlık verdi Gölcükte 100 civarı çıkarma gemilerinin imalatına başlandı uçaklar ve ağır silahlar alınmaya başlandı. TBMM den savaş emri verme yetkisini Başbakana veren kararı geçirdi ve kenarda bu kararı sessizce tuttu. Şimdi düşünelim Başbakan Bülent Ecevit İngiltere'de toplantı sonrası ''Ayşe tatile çıksın'' parolasını Demirel'in Meclisten geçirdiği savaş yetkisi olmasaydı söyleyebilir miydi? tabi ki söyleyemezdi. Önce Türkiye'ye gelecek, TBMM yi toplayacak gerekçeleri anlatacak, oylamaya geçilecek vesaire vesaire aradan üç gün geçince karar alınabilecek ve bu esna da tüm dünyanın bu harekat tan haberi olup herkes tedbirini alacaktı. Bu dönemlerin en kritik olaylarından biri de şüphesiz Kıbrıs barış harekatın dan sonra Nato ya kızıp bu oluşumdan çıkan Yunanistan'ın pişmanlığıydı, tekrar Nato ya girmek isteyince Demirel Veto hakkını kullandı ve Yunanistan, Türkiye nin vetosu ile Nato ya giremiyor du bu oluşumda tüm üyelerin evet vermesi gerekir, biri hayır derse başvuru kabul edilmiyordu, işte Demirel tam bir devlet adamı gibi hareket edip hem Yunanistan'ı hem Avrupa birliğini köşeye sıkıştırmıştı. Türkiye nin elinde ki bu kozu Demirel mükemmel kullanıyordu ve Avrupa Birliğini Türkiye nin birliğe alınması karşılığında Yunanistan'ın Nato ya girmesine evet verebileceğini deklare etmişti. İşte bu mükemmel siyaseti bozan yine CIA destekli 12 eylül askeri darbesi olmuş Demirel'i hizmetlerinden uzak tutmuş ve Yunanistan darbe döneminde ki askeri iktidar sayesinde sessiz sedasız verilen olur ile yeniden Nato ya girmiş biz ise Avrupa Birliği dışında kalıp bu gün hala giremedik özellikle Mahir Ünal'ın olduğu 19 Yıllık Ak arti döneminde. Ve 12 Eylül darbesinde 600 bin kişi tutuklandı ve işkenceden geçti. 28 Şubat 1997 ve yine ülkemizin kara bir tarihi postallı modern darbe ismi verilen dönem, bu kez Demirel Cumhurbaşkanı, ülkeye kaos hakim olmuş, başbakan Necmettin Erbakan, Yardımcısı Tansu Çiller dönüşümlü başbakanlık şartı ile Refah-Yol hükümeti var bazı gruplar Refah partisine ve Erbakan'a tepkili bu kozu da çok güzel kullanıp bazı kesimleri tahrik ediyorlar, Sincan'da düzenlenen Kudüs gecesi, başbakanlık konutun da tarikat şeyhlerine yemek, Fadime Şahin ve Müslüm Gündüz olayları dizayn edilip ekranlardan servis ediliyor ve milletin gözüne soka soka her gün ekranlarda bu oyunlar yineleniyor. Demirel'in en büyük hedefi ise TBMM yi açık tutup askeri darbeyi engelleyip Demokrasinin devamını sağlamaktı, üstte bahsettiğimiz acı örnekleri yaşamış bir halk çocuğu ve devlet adamı var ve kendisine getirilen liste de 180 bin kişinin tutuklanacaklar listesini de görüyor, işte Mahir Ünal'ın anlayamadığı demokrasinin devamı ve Meclisin açık tutulabilmesi için yatığı fedakarlıklardı, Görevi Mesut Yılmaz'a vererek ortamı yumuşatan bir Demokrasi Kahramanı Süleyman Demirel'i biz anladık, anlayanlar da, anlamayanlara anlatsın. ricamız olur. Demirel TBMM yi açık tutmasaydı ne Ak arti olurdu ne de Mahir Ünal bu makamlar da olurdu. Süleyman Demirel'e saygı ve Rahmet ile.