Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Suçüstü…

Yazının Giriş Tarihi: 03.11.2020 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.11.2020 00:01

Sisam’da deprem oldu;

Biz yüzlerce kilometre uzaklarda seksen üç milyon enkaz altında kaldık.

Üç günden beri yüreğim ağızımda yaşım gözlerimde İzmir’de ki enkazlarda  yapılan cansiperane kurtarma çalışmalarını izliyorum.

Canlı çıkarılanlarla coşuyor, vefat edenlerle kahroluyorum.

Depremin gerçek şiddetini bulmak için kurumların açıkladıkları ile yurt dışından gelen verileri toplayıp sonucu  üçe bölmek ve ortalamasını almak gerekiyor..

Çünkü hepsi birbirinden farklı.

Ama terane aynı.

 ‘’Hayatını kaybeden yurttaşlarımıza rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz’’

Yıllardır söylenen ezberler moloz yığınlarının toz dumanlarına karışıyor.

Tıpkı daha öncekilerde olduğu gibi;

Bu gidişle sonrakilerde de olacağı gibi.

Taziye vermekle önlem almak arasında ki ince çizgi de gidip geliyoruz.

Ne yaşarsak yaşayalım sonuçları kulaklara küpe olacağına boyunlarda zincir olmaktan öteye geçemiyor.

Ne zaman nerede bir doğal felaket yaşasak sanki doğa bize suçüstü yapıyor.

Rant azgınlığı ile  İnsanlık adına işlenen suçları yüzümüze vuruyor.

Bilim  neyi yapma dediyse onu yapmak için gösterilen çabaların veballerini depremlerde yıkılan binalarımızın altında kalarak, su taşkınlarında boğularak, salgında enfekte olarak yine biz ödüyoruz.

Faturanın hangimize ne zaman kesileceği belli olmasa da hepimiz bir gün böylesi felaketlerde özne olacağımız endişesi ile  yaşıyoruz.

Deprem ve sel binaların duvarlarını rahatlıkla yıkabiliyorlar da, iş aç gözlülük,kayırma,siyasi çıkar, oy avcılıkları, hamaset, antin kuntin  duvarlarına geldiğinde süt dökmüş kediye dönüyorlar.

Onları yıkmaya ne salınımları ne debileri yetiyor.

Mühendisinden hekimine bilim insanları artık açıklamaları filan bıraktılar; bas bas bağırıyorlar.

Panel üzerine panel,kampanya desen sürüsüne bereket,yazılı ve görsel medyada ki farkındalık oluşturma çabaları sayısız, dernekler, odalar, belediyeler, kamu kurumları, gönüllüler  geceli gündüzlü etkinlikler peşindeler.

Hepsinin ortak söylemi doğa olaylarına karşı önlemler alalım pisi pisine ölmeyelim parantezinde.

Oysa;

Duvarlar sapasağlam…

Kimsenin gücü değil yıkılmalarına üzerlerinde gedik açılmasına bile yetmiyor.

Çok derdimiz var çok…

Öyle biraz üzerine giderek ortadan kaldıramayacağımız dertlerimiz. Kronikleşmiş hatta evrimleşerek güne uygun hale gelmiş dertlerimiz.

En korkuncu da kanıksadığımız, fıtrattan saydığımız, kader diye üstünden atladığımız  olağan gördüğümüz dertlerimiz.

Ve bu dertlerin farkında olup ‘’asgariyi olsun yakalayalım’’ diye kendini parçalayan diyenlerimiz artık çok yoruldular.

Bunca çaba,bunca özveri ‘’birini olsun kurtaralım’’felsefesinin ışığında sürdürülüyor.

İçlerinde olanlar bilir,ne bir aferindir beklenilen ne de maddi menfaat.

İşin ilginç yanı,bu işleri kendine dert edinenlerin çoğu önlemeye çalıştıkları musibetlerden direkt olarak muzdarip olmayanlardan oluşur.

Ana amaç mağduriyeti önlemektir; bilgi ve bilimin kılavuzluğunda sobaya dokunmanın önüne geçerek olası yanıkları engellemektir.

Anlatıyor,anlatıyor anlatıyorlar…

Duvarların kulakları olsa onlar bile dayanamaz kendiliklerinden yıkılırlar.

Ama yok işte.

Ülkemiz de bir şeyleri düzeltmek amacıyla kurulmuş her konuya denk gelen bir sivil toplum örgütü var. Bu gösteriyor ki her konu da mutlak sıkıntı var.

Çünkü Duvarlar var…

İstatistikler aynadır; Atılan taşın ürkütülen kurbağaya değip değmediğinin de mizanı.

Üşenmeyin inceleyin lütfen; Bir bakın olumsuzluklardaki rakamlara. Göreceksiniz ki bunca mücadeleye karşın yıllar içinde kayda değer bir azalma yok pek çoğunda.

Duvarlar ise her yıl biraz daha sağlam.

O duvarlar ki,

Harcları ilgisizlik, adamsendecilik ,çıkarcılık, ben bilmemcilik, bana ne cilik,ben yaptım olduculuk, korku, şüphe, töre, hurafe, cinayet, darp, paronoya, sapıklıkla karılmış, tuğlaları cehaletten mamül ışık geçirmeyen,ses geçirmeyen,çatlasa da yıkılmayan bir yapı.

Ardında kalanlar,onlara ulaşmaya çalışanları görmüyor,seslerini bile duymuyorlar.

Sızamıyor çağdaşlığın ışığı beri tarafa.

Üzerinden aşmakta mümkün değil, hırs dikenli tel olmuş yol vermiyor bilgiye.

Duvarlar sapasağlam.

Kapıları da kırk kilitli.

Doğa suçüstü yapmayı seviyor;

Ama suçlularla masumları ayıramıyor…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.