Siyah beyaz hayatlar

Kar yağdı, Bursa beyaza büründü. Aslında Bursa’ya kar çok önceden yağdı ama, bizim halkın deyimiyle “Heykel’e kar yağmadan Bursa’da kar yağmaz” misali, biz kar yağdığını, Heykel önüne kar damlacıkları düştüğü zaman fark ettik.

Bursa kar yağışı bakımından epey zengin. Kent merkezi ise eskiden olduğu gibi kar yağışıyla tanışamıyor. İnsanların evlerinden çıkmakta zorlandıkları, adam boyuna kadar yükselen kar yığınları artık yok. Nedeni, küresel ısınma olarak gösteriliyor. Yani, Bursa, gereğinden çok fazla göç aldı. Nüfus arttı. Sanayileşme ve endüstri hamlesiyle beraber kentin havası, suyu değişti.

Yetmiyor artık doğal kaynaklarımız.

Su için kuyulardan şebekeye pompalama yapılıyor.Uludağ’da kar yeteri kadar var ama, her ne hikmetse derelerin pek çoğu kurudu.

Eskiden taşan dereler, şimdi sel suyu sınırına kadar bile yükselemiyorlar.

Demek ki Bursa artık eski Bursa değil.

Bizler, özellikle sosyal medya ortamlarında eski Bursa fotoğrafları ve artık eskiye kalmış, belki önümüzdeki günlerde artık hiç yaşanmayacak hikayeleri, fotoğrafları izleyip kendi kendimizi avutuyoruz.

Allah beterinden saklasın. Bu sıkıntılarımıza birde Korona belası eklendi. Covid-19 hastalığı adı verilen bu bela nedeniyle sıkıntı üstüne sıkıntı çekip duruyoruz. Ne olacak bu memleketin hali sorusuna cevap ararken, Rus roman klasikleri arasında yer alan Siyah- Beyaz Hayatlar gibi yaşantımızı sürdürüyoruz. Kendimizce,  karınca kararınca.

Kar geldi. Bursa’ya kar yağması demek, hastalıkların bitmesi, salgın hastalıklar başta grip olmak üzere pek çok hastalık mikrobunun yok olup gitmesi anlamına gelir. Bende, bu kar yağışı ile beraber, yeniden üst tavan yapan bu Covid-19 Omicron denilen, koronavirüs denilen mikrobun bir an önce bizi ve ülkemizi terk etmesini bekliyorum. Gidişi olsun da gelişi bir daha hiç olmasın.

Kar yağdı, bizim yüzümüz güldü.

Birde, kar yağınca sokaklarda kalanları düşünmek lazım. Mesela, bi mekan takımı denilen evsiz, barksız insanlar.

Bu insanlar için Büyükşehir Belediyesi her sene olduğu gibi bu senede Ürünlü Kampında gerekli düzenlemeleri yapmış, onları misafir ediyor.

Kar yağmasını ve soğuk havaların gelmesini istemeyen başkaları da var. Mesela, işsiz güçsüz insanlarımız. Allah, onların yar ve yardımcısı olsun. Kızılay başta olmak üzere, pek çok yardım kuruluşu, karda, kışta bu gibi kişilere yardım için birbirleriyle yarış etmeye başladılar.

Çok şükür, ülkemizdeki dayanışma ve yardımlaşma kültürü hala devam ediyor.

Soğuk havaların gelmesini istemeyenlerin başında yazlık mekan işletmecileri de yaşıyor. Onlar, kışın gelmesini istemiyorlar, kış mekan işletmecileri de yaz aylarının gelmesini istemiyor. Yani, bu iki meslek birbirini dengeliyor.

Ama, karın rengi her ne kadar beyaz olsa da kara kış geldiğinde, artan fiyat artışları, insanların kıt kanaat geçimlerine büyük darbe vuruyor. Hesapta olmayan zamlar, elektrik, doğalgaz zammı. Aile bütçesinde derin yaralar açıyorlar.

Zaten ekonomik sıkıntılar almış başını gidiyor.

Birde, dün sabah haberlerde, büyük marketlerin insanları nasıl kazıkladıklarına dair, kendi aralarında tedarikçiler vasıtasıyla nasıl haberleşip, fiyatları nasıl şişirdiklerine dair mesajlaşmalar olduğu iddia edilen görüşmelerin kamuoyuna açıklanması, bizleri gerçekten karamsarlığa düşürdü.

Devlet, bunlara gerekli cezaları kesmiş ama, bunların galiba akıllanacakları yok. Vicdanlarında acıma duygu olmayanların, insanlara yardım etmesinin mümkün olmayacağı bir gerçek. Amaçları, “ucuza satıyoruz!” diyerek halkı kandırmak olan bazı işletmelerin, tedarikçilerinden uzun vadeli aldıkları, yada üreticilerin el emeği göz nuru döktükleri eserleri yok pahasına alıp, ödemesini de en az 6 ay sonra yaptıkları ürünleri, peşin para ile satıp servetlerine servet katmalarının önüne geçilmesi için gerekli kanunu eksiklikler tamamlanıp, yeni bir düzenleme yapılmalı.

Allah, herkesin rıskını bir yerden verir. Yeter ki, doğru ve dürüst çalışalım. Fakat, böylesine rısk düşmanları, fırsatçıların da defterlerinin tez zamanda dürülmesi elzemdir.