Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Savaş çığırtkanlığı ve Yüzbaşı Faruk

Yazının Giriş Tarihi: 12.06.2022 00:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.06.2022 00:04

Ne anlamlıdır o söz;

"İki şeyi siz başlatsanız 'da, siz durdurmazsınız...

"YANGIN" ve "SAVAŞ"

Rusya-Ukrayna savaşı dibimizde ve dördüncü ayına giriyor. Aynı ırkın birbirleriyle savaştığı gereksiz bir mücadele. Bu yetmez gibi Türkiye ve Yunanistan'ın klasik sürtüşmeleri yine gündem de. Çocukluğumuzdan bu yana aynı klasik söylemleri duyarız. Siyasiler işler kötü gidince hemen bu savaş olayını kaşıyıp halkın sesini keserler her iki ülke de aynı taktiği kullanır. Diğer taktik ise Ordu da ki bol yıldızlı ve madalyalı Generaller tarafından uygulanır. Para, ek bütçe, ilgi, alaka ve pohpohlanmayı isteyen Generaller de savaş çığırtkanlığına başlarlar.

İşte dünyayı yaşanmaz hale getirenler bu sözde eğitimli ruh hastalarıdır. Aşağıda onurlu ve halkını düşünen bir subayın olayını anlatacağız.

Yüzbaşı Faruk, Turgut Özakman'ın yarattığı bir karakterdir. Söylenenlere göre gerçek olaylardan alındığı iddia edilen bu hadise her okuduğumuz da bizleri etkiliyor. Olayın kahramanı olan Yüzbaşının gerçek adı Faruk değil elbette. Bize göre keşke gerçek adı ile anılmış olsa çok daha iyi olurdu.

Siz Yüzbaşı Faruk kim bilir misiniz.?

‘’İstanbul hükümetinin harbiye nazırı Ziya Paşa her zamanki yumuşaklığı ile, ‘beyler, İngilizlere kafa tutamayız. Adamların hiç şakası yok.

Daha geçen gün, bir bahane icat ederek İzmit'i tekrar işgal ediverdiler.’

Sarı atlas döşeli büyük oda, nezaretin ileri gelen subayları ile doluydu. Hürriyet ve itilaf partisi yanlısı olan birkaç gerici subay dışında hepsi, Anadolu'ya geçmeye çoktan hazır, Ankara'nın İstanbul'da kalmalarını gerekli gördüğü namuslu askerlerdi. Kapı açıldı, kapının boşluğu içinde yaver göründü.

-Emrettiğiniz yüzbaşı geldi efendim.

-İçeri al.

Nazır Ziya Paşa subaylara bilgi verdi.

-Az önce sözünü ettiğim talihsiz olayın faili.

Yüzbaşı bekletmeden içeri girdi,

Kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasından hızla ilerleyerek nazırın masası önünde durdu, selam verdi.

-Yüzbaşı Faruk, Beni emretmişsiniz.

Uzun boylu, kumral,  yakışıklı, biraz bıçkın havalı bir subaydı. Nazır önündeki yazıya bakarak yumuşak bir sesle :

-Oğlum" dedi. Dün akşam Beyoğlu’nda İngiliz İnzibat Subayı Teğmen Miller’i, emre rağmen selamlamamışsın. Doğru mu?

-Evet efendim, doğru.

Nazır, dürüst subaya babacanca yol gösterdi.

-Herhalde görmediğin için selamlamadın, değil mi çocuğum?

-Hayır efendim gördüm. Nazırın canı sıkıldı:

-Niye selamlamadın öyleyse? Selamlamanız için emir verilmişti.

-Rütbesi benden küçük olduğu için selamlamadım Paşam. Askerlik töresince, önce onun beni selamlaması gerekmez miydi?

Ziya Paşa derin bir kederle ellerini açtı.

-Askerlik töresi mi kaldı a yavrum? Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar. İngiliz Komutanlığı bu sabah olayı protesto etti. Mesele çıkarılacak zaman değil. Hemen şu müzevir teğmeni bul da özür dile. Olayı kapatalım.

Başıyla çıkması için izin verdi. Ama yüzbaşı yerinden kıpırdamadı.

-Paşam, bir de beni dinlemenizi rica ediyorum. Nazır bıkkınlıkla:

-Söyle bakalım, dedi. Balkan Savaşı’nda teğmendim. Çanakkale’de üsteğmen. Suriye cephesinde yüzbaşı oldum. Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım. Her rütbemde binlerce şehidin ve gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur. Beni affedin, özür dileyemem.

Harbiye Nazırı bozuldu:

-Anlamadın galiba.  Harbiye Nazırı olarak emrediyorum. Yüzbaşı sükûnetle.

-Anladım efendim, dedi. Apoletlerini bir hamlede söküp nazırın masasına bıraktı:

-Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim!

Selam vermeden dönüp kapıya yürüdü. 

Oturan subayların, birkaçı dışında, hepsi saygıyla ayağa fırladı. Hepsinin rütbesi yüzbaşıdan büyüktü. Gözleri dolarak,  yüzbaşıya selam durdular.

Turgut Özakman'ın, "Şu çılgın Türkler" kitabı

Sayfa 57-58.

Yüzbaşı Faruk "bir şey düşünebildin mi? " diye sordu.

Ihsan "evet efendim" dedi ve Selimiye kışlasında bulunan telsiz cihazlarını kaçırmak için tasarladığı planı bir solukta anlattı.

Faruk dayanamadı, gürültüyle güldü.

Bacaksız teğmen sahiden yamandı galiba. o da heveslendi:

"nalıncı yokuşundaki türbenin sandukası altına iki tane ağır makinalı tüfek saklamıştık.

Bu tüfekleri İngilizlere selamlata, selamlata caddelerden geçirip de öcümü almazsam, yazıklar olsun bana!"

Nalıncılar yokuşundaki türbenin arkasındaki avluda, geniş omuzlu, pala bıyıklı bir adam, yerde duran iki açık tabuta, ağır makineli tüfeklerin parçalarını özenle yerleştiriyordu.

Yüzbaşı Faruk," tüfeklerin durumu iyi mi Haydar çavuş? " diye sordu.

"ikisi de zehir gibi yüzbaşım.

Daha çok iş görür bunlar."

Küçük caminin aksakallı imamı avluya girdi,

" istediklerini hazır ettik oğlum" diye seslendi. Arkasında güvenilir mahalleliler vardı.

Haydar çavuş aceleyle tabut kapaklarını kapatıp sıkıca çiviledi. Biri tabutların üzerine, kaç zamandır sandık dibinde sakladıkları için kırışmış bayrakları serdi.

Binbaşı Ekrem ile İhsan, Faruk'tan gelen haber üzerine divan Yolu'nun ağzında bekliyorlardı. Ikisi de gözlerine inanamadı. Faruk, iki tabutu taşıyan cemaatin önüne geçmiş, sırtında imamın cübbesi, başında beyaz sarık, ağır ağır yürüyerek yaklaşıyordu. Bir işgal devriye kolu, komutanının emri üzerine durup cenazeleri ve Yüzbaşı Faruk'u saygıyla selamladı. Faruk'un ağzı, belli belirsiz bir gülümseme ile kıvrıldı. Cenaze alayı, Ayasofya'ya doğru rast geldiği İngiliz subaylarının selamları arasında uzaklaştı.

Yüzbaşı Faruk gibi gerçek Vatanseverlere selam olsun. Ruhları şad mekanları cennet olsun inşallah.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.