Bir asgari ücrete 3 Cumhuriyet Altını aldığımız günleri özlemeye başladım… Tek maaşla geçinip gittiğimizi hatırlıyorum… Kira veriyor, et alabiliyor, hatta hafta sonları bir restoranda günü bitirebiliyorduk… O maaştan verilen harçlıklarla 5 çocuk okula gidiyor, kışlık odun alınıyor, ayakkabılar ve paltolar yenilenebiliyordu… Evlenenlere, sünnet olanlara ve nişanlı çiftlere birer çeyrek altın takılıyordu. Bankaya para yatırıldığı aylar da oluyordu…

Bitmeyen maaş icat etmişlerdi sanırım… 

17 Kasım 2021 tarihi itibarıyla 1 çeyrek altın 1.018 TL… Asgari ücret ise 2 bin 825 Lira 90 kuruş!… Bir başka anlatımla çarşıya çıkıp bir çeyrek altın dahi alamaz duruma geldik!

Halkın, bırakın çeyrek altını 1 kilogram patates alırken bile zorlandığına şahit oldum… Soğandı, karnabahardı, pırasaydı, armuttu, elmaydı, domatesti, maruldu, maydanozdu derken file 150 TL’ye zor doluyor… Daha peynir, zeytin, tereyağı, bal alınacak… Ekmek ve süt ise zorunlu… Mercimek, kuru fasulye, nohut, şeker ve çay da olmazsa olmazlardan… Farkındaysanız et ya da tavuk diyemiyorum… Daha ödenecek elektrik, su, doğalgaz ve telefon faturaları da var… Apartman aidatını unutmayalım…

Kim ya da kimlerin suçu ya da ihmali varsa onlar ortaya çıkıp ‘Türk Milleti’nden özür dilemeli… 1960 yılından bu yana ‘Gelişmekte Olan Ülkeler’ liginde top koşturan ülkemizin geldiği nokta, köklü bir değişimi zorunlu kılıyor. Kapitalist dünya ile sosyalist dünya arasında bir yerde kalamayız artık. Hemen her yeri özelleştirirken akla gelmeyen koşullara imza atanların bugünü kaybettirdikleri apaçık ortada. Ancak bu imzalar, yarının çocuklarına ağır bir sorumluluk yüklüyor. Buna kimsenin hakkı olamaz, olmamalı… Anadolu hızla boşalırken atılacak adımlar, asla boşa atılamaz! Sorumluların, ortaya çıkması veya çıkarılmasının zamanı geldi… Bunca fakirlik ve derin yoksulluk içinde bir halk olmamalıydık… Çok yazık…

Döviz kurlarını 7 TL’nin altında tutabilmek için bu yılın Eylül ayına kadar tam olarak 128 milyar doları bazı bilinmeyen kişi ya da kuruluşlara sattılar… Ne olduysa işte o zaman oldu ve piyasalardaki oynaklık arttı… Yabancılar İstanbul Borsasındaki hisselerini satarak dolar aldılar, Euro aldılar ve döviz kurlarındaki artıştan da yararlanarak ülkeyi terk ettiler… Yerli zenginler durur mu mu hiç… Onlar da hem döviz borçlarını ödeyebilmek hem de geleceğe güvenle yolculuk etmek adına olsa gerek; dolara hücum ettiler… Merkez Bankası’nın faiz silahını çekemediğini hatta faizi düşürerek yangına benzin döktüğünü söyleyebilirim… Bakalım bugün ne diyecekler…? Küçük paralarla dolar alanlar olduğunu da geçtiğimiz günlerde bizzat gözlemledim… Sürekli yükselen değerlenen doların cazibesi arttıkça alımlar da artıyor… Geçim zorluğu içindeki halkın elinde kalan son altınlarını, evlilik yüzüklerini bozduranlar da var artık!

BÜYÜK ERİME

Dün dolar 10.44, Euro ise 11.50 TL’den işlem gördü… Doların son 3 yıldaki fiyat artışı yüzde 95.5’i buldu. Yani TL son 3 yılda ABD Doları karşısında yüzde 95.5 değer kaybetti… İnanılmaz bir erime… Son 1 gündeki değer kaybı yüzde 2.2… Mart ayından bu yana erime yüzde 40…

Dağ olsa dayanmaz denir ya işte olan, tam da bu…

Cumhuriyet Altını 4 bin 60 TL… Çeyrek Altın 1.018 TL, gram altın 622 TL… Sepet kur ise 11 Lira 16 kuruş…

Hiçbir şey yapmadan sadece döviz ya da altın alarak bekleyenlerin cebine doğru akan kocaman nehirler var artık… Ne önüne geçebiliyoruz ne de yönünü değiştirebiliyoruz… Birlikte sürükleniyoruz… Başımız taşlara vura vura kanıyor…

Emtia piyasası da ‘stokçuların’ eline geçmiş durumda… Şeker stoklayan işbirlikçi kompradorlar yüzde 25 zam alarak biraz daha zenginleştiler…

Çayda, yağda, unda, pirinçte de göreceğiz bu ayak oyunlarını…

Piyasa bozuldu da ahlak daha da hızlı bozuldu sanırım…!