Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Piyanist(!)

Yazının Giriş Tarihi: 30.11.2021 00:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.11.2021 00:03

‘‘Bir şeyi geniş yığınlara tanıtmak, beğendirmek ve böylece o şeyin daha çok istenmesini, alınmasını, satılmasını sağlamak için söz, yazı ve benzeri araçlarla yapılan her türlü tanıtma çabası.’’

Bu genel tanımı;

Ahlaka uygunluk, Dürüstlük ve Doğruluk, Çocuklara yönelik çalışmalarda olumsuz davranışları özendiren ifade ve görüntülere yer verilmemesi, Gençlerin bilgi eksikliğinin ve deneyimsizliği istismar edilmemesi, toplumsal değerlerin her türlü istismarından kaçınılması, Özellikle dijital medya platformlarında tacize varan uygulamalardan uzak durmak ve Öz denetim kararlarına saygı.

Bunlar da etik değerlerinin maddeleri.

Elbette reklam(cılık)tan söz ediyorum.

Etik çoktan kekik olmuş onu da toplayan yok tabi de ben yine de bir yazayım dedim.

Bu ara da belki Zeki Müren’i obje sanıp neyin reklamını yaptıklarını bile hatırlamadığım aklı evvellerden bir okur da ‘‘Vay anasını;bizim mesleğin de etiği varmış birader hayret valla’’ der.

Bir de hadisenin reklam hukuku boyutu var ama ona da birilerinin guguk mu dedin birader ? diye sorma ihtimalleri olduğu için hiç girmeyeceğim.

Tamam, reklam yapmak firmalar için çok mühim;

Genel teamüle göre ki bence son derece tartışmalı; iyisi kötüsü de olmaz

Hadi buna da eyvallah

İyi de son derece çirkin seslerle, birbirinden itici tonlamalar ve vurgu hataları ile yırtına yırtına höykürmek ne be kardeşim?

İki de bir her yerden çıkıp çıkıp zar zar bağırıp çığırarak tüketici ilgisi mi çekilir?

Dur durak yok;

Bir reklam kuşağında sürekli aynı çatlak sesler birbirleri ardından defalarca ölümüne yırtınıyorlar.

Medya reklam fiyatlama politikalarını bilmesem hazretler bedava ortam bulmuşlar da naralanıyorlar sanacağım.

Sizi bilemem ama ben artık neredeyse hiçbir şey dinlemez ve izlemez oldum.

Özellikle android uygulamalarının tacizlerine uğramak fena halde canımı sıkıyor.

Hele içlerinden birisi var ki…

Neyse adını verip reklamını yapmayayım da  diğerleri ‘‘Ulen bak adamlar tüketicinin nasıl dikkatini çekmişler,kızması mızması heç möhem deel’’ deyip iyice vites yükseltmesinler.

Valla reklam zeka işidir diye kim dediyse bizim memlekete ki reklam anlayışından kesinlikle bihaberdir.

Simdi size

Sürekli kulaklarınızı tırmalayan saçma salak senaryolarla sadece iş olsun diye çekilmiş reklam filmleri içerisinde zekanın kırıntısını barındıranları sayın desem kaç tene sayabilirsiniz?

Bir üç beş...?

Peki soruyu değiştirip kaç reklam bize geri zekalı muamelesi yapıyor desem

Üüüüü… di mi?

Üniversite öğrenciliği yıllarımda Fransız reklamcı Jacques Séguéla’nın şimdilerde basımı olmayan ‘‘Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin o beni malum(!)yerde piyanist sanıyor’’ adlı hayat hikayesini okuduğum da pek etkilenmiş, hatta ileride reklamcı olmayı bile düşünmüştüm de o ilerisinin de ötesine geçtiğim şimdilerimde kitabın ana fikrini savunur hale geleceğimi hiç ummazdım.

Ha bir de o canhıraş reklamların konu aldıkları ürün ya da hizmetlerin gerçekler ile ne kadar çeliştikleri konusu da var ama onu da yazarsa başkası yazsın.

Hani diyorlar ya, ‘‘Reklamcılık, yalanın yasayla cezalandırıldığı tek meslektir; reklamcı aynı zamanda çevresini iki kez aldatamaz’’ diye

Ha işte yazacaksa da buradan başlasın derim.

Neyse reklamcılarla mahkemelik olup ele güne reklam olmadan bitireyim yazıyı.

Derdi derdim olan nasıl olsa anlamıştır ne demek istediğimi.

Tabii yazının başlığını da…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.