Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Parti kapatma

Yazının Giriş Tarihi: 19.03.2021 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.03.2021 00:00

Siyasetin ve siyasi partilerin en büyük güç kaynağı vatandaşlarımız ve kendisine oy veren seçmenlerdir. Ülkemizde bir süre parti var. Bu yazıyı yazmadan önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sitesine baktım. Sayısı 93 olmuş.

Şöyle bir deyimle karşı karşıyayız, sabah erken kalkan kendisine yeni bir parti kuruyor.

Kanunlarımız uygun. 70 kişi bir araya gelip, internetten bile tüzüğünü bulabilecekleri, parti programlarını bile kes – kopyala- yapıştır türünden yapabilecekler bir süre siyasi parti var ülkemizde.

Peki, siyasi partiler ile halkın teveccüh gösterdiği siyaset arasındaki ilişki nedir?

Aslında problem burada. Siyasi Parti çok ama mecliste grubu bulunan siyasi parti sayısı 5 tane.

Gerisi, başka partilerin başlığı altında seçimlere girip hasbelkader vekil seçilmiş olanlar. Yada, bir başka partiden vekil seçilmişler ama sonrasında istifa edip parti kurmuşlar.

Türkiye’de siyaset böyle gelmiş, böyle gidiyor.

Gelelim bugünlerde tartışılan meseleye.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Halkların Demokratik Partisi ismiyle faaliyetini sürdüren ve terör bağlantısı olduğu iddia edilen HDP için kapatma davası açtı. Dava, Anayasa Mahkemesi’nde görülecek. Hukuki açıdan değerlendirmeler yapılacak ve Anayasa Mahkemesi’nin hakimleri, yargıçları, konuyla ilgili kararlarını verecekler.

Buraya kadar hukuk ve adalet işledi. Karar verilince yine hak, hukuk ve adalet kavramları üzerinde tartışmalar olacak.

Bugün, bu partinin terör bağlantısı siyaset yaptığını anlatıp, kapatılması için tekliflerde bulunan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de deyimiyle, terör yuvasının kapısına bir daha açılmamak üzere kilit vurulmalı.

Kanunlar işliyor. Devlet kurumları üzerlerine düşen görevlileri ifa ediyorlar. Peki, bir takım çevreler, özellikle de muhalefet kanadı, kendisini MHP dışında milliyetçi diye tanıtan bir takım siyasi partiler HDP’nin kapatılması istemiyle açılan davaya karşı neden muhalefet ediyorlar.

Aslında tartışılması ve aydınlığa kavuşturulması gereken soru bu.

Sabahın erken saatlerinde Çanakkale Deniz Zaferimizin 106. Yıl dönümünü coşkuyla ve gururla kutladık. Sonrasında, Şehitlerimizi andık. Bu aziz milletin vatan toprağı için canını verenler, teröre karşı mücadele ederken canını verenleri unutmadık. Unutmayacağız.

Böylesine bir günde, bölücü örgütle iç içe olmakla suçlanan ve artık bu konudaki faaliyetleri ayan beyan ortada olan bir siyasi partinin kapatılma davası açılmasına karşı çıkmak bana göre bu vatana, millete eziyet etmektir. Kimse kusura bakmasın, dünyada bile terör örgütü olarak tanınan ve bilinen bir bölücü örgütle iş birliği yapıp Türkiye’nin toprak bütünlüğüne gözlerinizi dikeceksiniz, sonra siyaset şapkası giyip, “biz barış istiyoruz” sözleriyle, askerimizi, polisimizi, öğretmenlerimizi, masum, günahsız vatandaşlarımızı katledeceksiniz.

Bu söylemlere kimse inanmaz. Bu olaylara kimse kanmaz. Kanmıyor da.

Gelelim, parti kapatma davasıyla ilgili yapılan bazı söylemlere. Hakkında dava açılan parti 4 milyon seçmenden oy almış.

Ha, işte şimdi bu noktada durup ve bakalım. Bu oylar nasıl alınmış? Nasıl toplanmış?

Seçmenler gönüllü mü vermiş, yoksa silah gölgesinde mi toplanmış?

Örgütünün elindeki silahın gölgesinde ve ölüm korkusuyla sandığa gidenlerin tehdit edilmesiyle toplanan oylar var. Seçmenler bezdirilmiş. Evinde, köyünde bu partiye oy vermediği anlaşılması üzerine ölümle karşı karşıya gelebileceğine dair korsu salınmış. Nitekim bazı olaylarda bu korku gerçeğe dönmüş.

Bir köyde, mahallede değişik partilerin temsilcileri var. Üyeleri var. Delegeleri var. Seçim sandığı geliyor. Seçmenler oylamaya başlıyorlar. Bütün oylar tek bir partiye tulum halinde çıkıyor. Gerisi yok.

İnsan, kendi üyesi olduğu, delegesi olduğu partiye oy vermez mi?

Maalesef ölüm korkusuyla, silahların gölgesinde yapılan seçimlerle oy veremiyor. Öyle iddialar var ki; bazen seçmenler hiç sandık başına gitmeden onlar adına oy pusularına mühürler, kaşeler basılarak seçim yapılmış ve oy kullanılmış gibi gösteriliyormuş.

Bu hak, hukuk ve adalete aykırı değil midir?

Hani şimdi söylüyorlar ya 4 milyon insan oy verdi, partinin kapatılması demokrasiye aykırı diye. Peki, sandık başında insanların silah tehdidiyle oy kullanmalarına yol açmak demokrasinin neresinde değerlendireceğiz?

Bir başka örnek vereyim.

Bir kişi sabıkalı, hırsızlık yapıyor. Yakalanıyor, cezaevine gidiyor. Sonra çıkıyor, kaldığı yerden hırsızlığa devam ediyor. Bir daha yakalanıp cezalandırılıyor. Yani, “biz daha önce bu hırsıza ceza verdik, bir daha ceza vermeyelim” diye bur kanun yok. Bir adalet yok. Böyle bir hukuk uygulaması hiç yok. Herkes işlediği suçtan nasibine düşen hak ettiği cezayı alacak.

Peki, HDP kapatılırsa, yeni bir parti kurulur, yollarına devam edilir denilmesi, ile bu hırsız örneği arasında benzerlik var mıdır, yok mudur?

Hırsız çalar, yakalanır, ceza alır, hapis yatar çıkar, çıkınca tekrar çalıp yakalanırsa yine ceza alır, hapse atılır. Kanun böyle. Kapatılan parti yerine yeni parti kurulması veya kurulacağı söylemleriyle terör guruplarıyla işbirliği yapan bir partinin kapatılmasının önlenmek istenmesi, bu olaya çok benziyor değil mi?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.