İki kişinin baş başa verip konuştuklarını gördüğünüz de eğer tanıyorsanız birine ne konuştunuz öyle diye soruverin;
Çok büyük bir olasılıkla ‘‘hiiiç dertleştik işte biraz’’ diyecektir.
Biz toplumca pek bir aşinayızdır dertleşmeye; hatta bu konuda ciddi bir literatürümüz bile vardır;
Mesela bunlar dert ile ilgili bazı deyimlerimiz;
Dert benim tasa senin mi, Dert edinmek (etmek),Dert ortağı, Dert yanmak, Derdine/ Derde düşmek, Derdine yanmak, Derdini deşmek, Derdini dökmek, Derdini Marko Paşa'ya anlatmak, Dertsiz başını derde sokmak…
Bunlar dert ile ilgili bazı Atasözlerimiz;
Dert ağlatır, aşk söyletir, Dert, çekene göredir,Dert gider amma yeri boş kalmaz, Derdi olan derman arar, Derdin yoksa söylen borcun yoksa evlen,Derdini söylemeyen (saklayan) derman bulamaz, Dertsiz baş (kul) olmaz, Büyük başın derdi büyük olur, Duvarı nem, insanı gam yıkar, Ağacı kurt, insanı dert yer, Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar….
Bunlar da derde ve bize dair sahipli sözlerin bazıları;
Sıkıntı yok efendiler, dert insana yol gösterir(Mevlana), Dertliler biliyor, gece kaç saat (Behçet Necatigil), Derdim yüreğimde eller ne bilsin( Aşık Veysel), Aradım dünyayı, dertsiz yok imiş(Karacaoğlan), Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş (Yunus Emre),Yoksullardan dertlilerden dua iste. Define yıkık yerdedir(Mevlana),Her şeye canını sıkma ey gönül! Ne bu dertler kalıcı ne de bu ömür (Mevlana), Derdin iyice dayanılmazlaşınca, çözüm de kendiliğinden gelir (Necib Mahfuz), Sanma ki dert sadece sende var;Sende ki derdi nimet sayanlar da var(Mevlana), Derdim yüreğimde eller ne bilsin(Aşık Veysel) Nasibi dert olan, nerede olsa, nereye gitse, dert kovalıyor(Mahmut Yesari), Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş(Yunus Emre)…
‘‘Dertsiz insan yoktur; varsa insan değildir’’ bunu da taa kırk küsur yıl önce şimdi hatırlamadığım birinden duymuştum; aklıma kazındı.
Her gruptan daha öyle çok var ki;
Yazmaya ne köşe yeter ne de bizim gazetenin sayfaları.
Dert…
İnsanlık tarihi ile başlayan sürekli kılık değiştirerek herkesle birlikte ömür süren bir…
Bir ne?
Sözcük desem zayıf kalacak, olgu desem tam oturmayacak, yazgı da pek sayılmaz çünkü oranları çok değişkenlik gösteriyor Mevlana’nın dediği gibi birinin derdi diğerinin nimeti olabiliyor.
Sözlük karşılığını alıp noktaların yerine koysam onlar da derdin derdi kıvamında; çünkü diyor ki sözlük,dert İnsanı için için kemiren sürekli üzüntü, acı tasadır.
Bulamadım.
İyi de durup duruken nereden taktım bu dert meselesine?
Takmadım aslında sadece gün ağarana dek düşündüm.
Çocukluğumu düşündüm, delikanlılığımı, genç adamlığımı, ihtiyarlığımı, sevdiklerimi, yitirdiklerimi…
En çok ta Memleketimi.
Öylesine dertlendim işte. Kendi kendime…
Gün ışırken de yanıtı buldum sanırım;
Galiba bu dert denilen şey ömrün diyeti.
Ödenmeden de terki diyar etmek mümkün değil…
Her ne kadar dertsiz baş terkide gerek denilse de bu da tartışılır bence, bu dünya da dertleri katlayanların öbür dünya da dertsiz olmaları da İlahi adalete ters çünkü.
Neyse başıma yeni dert almadan susayım da derdimi ummâna döküp âsumâna inlemek zorunda kalmayayım…
Yanlış hatırlamıyorsam Murathan Mungan’ın sözü idi;
‘‘Bütün bir geceyi uykusuz geçirmene sebep olan şeyleri bir nefeste anlatamazsın. Önce içine atarsın, sonra susarsın’’
Haklıymış;
Sustum.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Öylesine dertlendim işte; kendi kendime…
İki kişinin baş başa verip konuştuklarını gördüğünüz de eğer tanıyorsanız birine ne konuştunuz öyle diye soruverin;
Çok büyük bir olasılıkla ‘‘hiiiç dertleştik işte biraz’’ diyecektir.
Biz toplumca pek bir aşinayızdır dertleşmeye; hatta bu konuda ciddi bir literatürümüz bile vardır;
Mesela bunlar dert ile ilgili bazı deyimlerimiz;
Dert benim tasa senin mi, Dert edinmek (etmek),Dert ortağı, Dert yanmak, Derdine/ Derde düşmek, Derdine yanmak, Derdini deşmek, Derdini dökmek, Derdini Marko Paşa'ya anlatmak, Dertsiz başını derde sokmak…
Bunlar dert ile ilgili bazı Atasözlerimiz;
Dert ağlatır, aşk söyletir, Dert, çekene göredir,Dert gider amma yeri boş kalmaz, Derdi olan derman arar, Derdin yoksa söylen borcun yoksa evlen,Derdini söylemeyen (saklayan) derman bulamaz, Dertsiz baş (kul) olmaz, Büyük başın derdi büyük olur, Duvarı nem, insanı gam yıkar, Ağacı kurt, insanı dert yer, Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar….
Bunlar da derde ve bize dair sahipli sözlerin bazıları;
Sıkıntı yok efendiler, dert insana yol gösterir(Mevlana), Dertliler biliyor, gece kaç saat (Behçet Necatigil), Derdim yüreğimde eller ne bilsin( Aşık Veysel), Aradım dünyayı, dertsiz yok imiş(Karacaoğlan), Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş (Yunus Emre),Yoksullardan dertlilerden dua iste. Define yıkık yerdedir(Mevlana),Her şeye canını sıkma ey gönül! Ne bu dertler kalıcı ne de bu ömür (Mevlana), Derdin iyice dayanılmazlaşınca, çözüm de kendiliğinden gelir (Necib Mahfuz), Sanma ki dert sadece sende var;Sende ki derdi nimet sayanlar da var(Mevlana), Derdim yüreğimde eller ne bilsin(Aşık Veysel) Nasibi dert olan, nerede olsa, nereye gitse, dert kovalıyor(Mahmut Yesari), Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş(Yunus Emre)…
‘‘Dertsiz insan yoktur; varsa insan değildir’’ bunu da taa kırk küsur yıl önce şimdi hatırlamadığım birinden duymuştum; aklıma kazındı.
Her gruptan daha öyle çok var ki;
Yazmaya ne köşe yeter ne de bizim gazetenin sayfaları.
Dert…
İnsanlık tarihi ile başlayan sürekli kılık değiştirerek herkesle birlikte ömür süren bir…
Bir ne?
Sözcük desem zayıf kalacak, olgu desem tam oturmayacak, yazgı da pek sayılmaz çünkü oranları çok değişkenlik gösteriyor Mevlana’nın dediği gibi birinin derdi diğerinin nimeti olabiliyor.
Sözlük karşılığını alıp noktaların yerine koysam onlar da derdin derdi kıvamında; çünkü diyor ki sözlük,dert İnsanı için için kemiren sürekli üzüntü, acı tasadır.
Bulamadım.
İyi de durup duruken nereden taktım bu dert meselesine?
Takmadım aslında sadece gün ağarana dek düşündüm.
Çocukluğumu düşündüm, delikanlılığımı, genç adamlığımı, ihtiyarlığımı, sevdiklerimi, yitirdiklerimi…
En çok ta Memleketimi.
Öylesine dertlendim işte. Kendi kendime…
Gün ışırken de yanıtı buldum sanırım;
Galiba bu dert denilen şey ömrün diyeti.
Ödenmeden de terki diyar etmek mümkün değil…
Her ne kadar dertsiz baş terkide gerek denilse de bu da tartışılır bence, bu dünya da dertleri katlayanların öbür dünya da dertsiz olmaları da İlahi adalete ters çünkü.
Neyse başıma yeni dert almadan susayım da derdimi ummâna döküp âsumâna inlemek zorunda kalmayayım…
Yanlış hatırlamıyorsam Murathan Mungan’ın sözü idi;
‘‘Bütün bir geceyi uykusuz geçirmene sebep olan şeyleri bir nefeste anlatamazsın. Önce içine atarsın, sonra susarsın’’
Haklıymış;
Sustum.