HDP Eş Başkanı Demirtaş, Başbakan Davutoğlu'nun "Fırat'ın batısına PYD geçemeyecek. İki defa vurduk" sözlerine ilişkin, "Göreceksin geçecekler, sen de suyun bu tarafından mal mal izleyeceksin" demişti. Ne zaman mı? 28 Ekim 2015 tarihinde.

 

HDP için kaçınılmaz son

Suriye'deki gelişmeler üzerine boylarından büyük hayallerin peşine düşen PKK ve HDP ile uzun uzun saymaya gerek görmediğim yan sanayi örgütleri Türkiye'ye karşı 180 derecelik bir pozisyon değişikliğine gittiler.

Çözüm sürecinin tam da nihayete kavuşacağı bir süreçte, Suriye'de elde ettikleri kazanımların verdiği özgüvenle ve her zamanki gibi dış güçlerin gazıyla, silahlarını gömmek yerine Türkiye'ye çevirdiler. Suriye'deki kantonlarla birlikte Türkiye'den toprak koparıp batılılardan sözünü aldıkları kendi kukla devletlerini kurmanın hayaline kapıldılar.

2014 yılının sonlarına denk gelen bu sürecin ilk isyanını da, sempatizanlarını sokağa döküp 6 - 8 Ekim olaylarını ateşleyen ve onlarca insanın katledilmesine vesile olan Selahattin Demirtaş başlatmıştı. Sonrasında 2015 yılında zirveye çıkan bu politika ve söylemlerle HDP artık dönülmez yola girmiş ve kaçınılmaz sona doğru yol almaya başlamıştı.

 

Sırtını teröre yaslayan HDP

HDP'nin demokrasi açısından elde ettiği tüm kazanımları çöpe atması ve giderek Kandil'in emir kulu olarak söylemlerde bulunması çözüm sürecinin tüm emeğini boşa çıkardı.

Tabi bu arada HDP'nin parti sözcülerinin ve milletvekillerinin sırtlarını terör örgütlerine yasladıklarını açıklamaları, 'PKK sizi tükürüğüyle boğar' sözleri, milletvekillerinin evlerinde terörist saklamaları, milletvekili arabasıyla PKK'ya silah taşımaları, dağda teröristlerle sarmaş dolaş görüntüler vermeleri, onlarca insanı katleden canlı bomba teröristin cenazesinde boy gösterip küstah açıklamalar yapmaları, bardağı taşıran son damlalar oldu.

Milletin 'artık yeter, bu kadar da tahammül fazla' deyip isyan etmesine rağmen yine de çok sabırlı davranan devlet, HDP'de bir düzelme olmadığı gibi, aksine iyice gemi azıya aldıklarını görünce geç de düğmeye bastı ve hepsini toplayarak içeri çıktı.

İl ve ilçelerde devlete isyanı başlatmak için belediyenin iş makineleriyle hendek kazdıran, imkanlarını terör örgütünün emrine veren belediye başkanları da tutuklandı ve yerlerine kayyum atandı.

 

Riyakar batının tavrı!

Dünyanın hiç bir ülkesinde bu tarz hainliklere, kendi vatandaşına kurşun sıkan terör örgütlerine destek olan siyasilere ve belediye başkanlarına müsaade edilmez.

Yılların sorunu çözülecek diye çok sabır gösterildi ama artık tahammül edecek bir pozisyon kalmamıştı. Siz bakmayın içerideki gayri milli unsurlardan ve batılı devletlerden gelen tepkilere. Onlar önce, yaşanan bir iki terör eylemi sonrası Avrupa'nın göbeğinde Paris'te ilan ettikleri olağanüstü hali neden 1 yılı aşkın bir süredir devam ettirdiklerinin hesabını versinler. O kadar demokrasiye ve seçime inanıyorlarsa, Mısır'da darbeyle başa gelen pisi pisiyi neden desteklediklerini açıklasınlar. Ayrıca PKK'ya ve YPG'ye karşı yapılan operasyonlarda ele geçirilen onlarca Avrupalının orada ne yaptığını izah etsinler.

O yüzden bırakın istedikleri kadar havlasınlar. Hem unutmayın, Türkiye'deki bir gelişmeye bunlar karşı çıkıyorsa, o yapılan iş mutlaka doğrudur.

Ha bu arada, ey Selahattin Demirtaş, içeride havalar nasıl? Figen ile beraber sırtınızı mahpus duvarına yaslayıp; Türk Ordusu'nun Suriye'deki operasyonlarını, daha dün ABD'nin kesin bir dille YPG Fırat'ın doğusuna çekilecek' şeklinde açıklama yapmak zorunda kalmasını ve devletin bütün hainleri nasıl tek tek temizlediğini 'mal mal' izliyor musunuz!