Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ölüme hazırlıklı olmak

Yazının Giriş Tarihi: 01.03.2019 00:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.03.2019 00:08

Ölümün habercisidir yaşadığımız birçok şey. Güzümüze sokarcasına “gaflet etme, ölüm var ölüm! Hazırlıklı ol!” der yaşadığımız her gün. Kayıp giderken elimizden günler teker teker, geriye dönüp mahzun mahzun baka kalırız. Bir saniye geriye gelmez dünyaları verseniz de… Nerde kardeşlerimiz, beraber yiyip içtiğimiz, gezip tozduğumuz insanlar? Şimdi toprak altında sevdiklerimiz… Hep başkalarının salasını işitip, başkasının tabutunun altına giriyoruz. Düşünmeyiz her nedense “bir varmış bir yokmuş” gibi anılacağımızı, bir gün tabutun içerisine bizim de gireceğimizi.

Bakın! Hz. Ömer ölümü unutmamak için bir adam tutar. Adam her sabah geliyor “ya Ömer ölüm var dikkat et” diyor. Gel git Hz. Ömer ihtiyarlanıyor. Bir gün aynanın karşısına geçtiğinde bakıyor ki saçlarına aklar düşmüş. “Eyvah demek ki ölüm yaklaştı, ihtiyarladım” diyor adama “artık gelmene gerek yok çünkü ölümü hatırlatan sakalımdaki aklar peyda oldu. Her baktığımda onlar beni uyarıyor ölüm var ya Ömer diye” der.

Biz ise ölümü hatırlamak için değil, adeta unutmak için gayret ediyoruz. Hâlbuki ki ölüm er veya geç bizim kapımızı da çalacak, ondan kurtuluş madem yok öyleyse ölüme hazırlıklı olmamız tek çaremiz.  Bizi yoktan var eden Allah her defasında bizleri uyarıyor. “Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz (Ankabut,57)” “Sizi bir imtihan olarak iyilik ve kötülükle deneyeceğiz. Hepinizde sonunda bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya,35) Başka bir ayetinde: “Yoksa günah işleyip te kendisine ölüm gelince: ‘işte ben şimdi tövbe etim’ diyen kimselerin tövbesi kabul edilmez. Kafir olarak ta ölenlerin tövbesi kabul edilmez. İşte bunlara ahrette can yakıcı bir azap hazırlanmıştır (Nisa,18) diye buyuruyor.

 “O ki hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır” (Mülk-2) uyarısı adeta bizim niye yaratıldığımızı ve niçin ölmemiz gerektiğini bildiriyor.  Dünya imtihan yeri, ahret mükafat ve ceza yurdu; dünya tarla, ahret hasılat yeri; dünya geçici, ahret ebedi. Her işi hikmet üzere olan Allah ölüm ile yaşam arasındaki her şeyi kendi lehimize çevirebileceğimizi bildirirken ölümün en büyük hakikat olduğu hususunda bizi uyarmaktadır.

Ölümün hikmeti imtihanda gizlidir. İmtihan dünyasında geçip giderken hesap ve kitabın yapılacağı günde toplanmamız hayatın anlamını bize göstermektedir. Eğer ölüm olmasa her şey anlamsız ve gayesiz olur.  Çünkü kainattaki bu kadar muntazam işleyiş, hayatın ahrete bakan yönünü ifşa etmekte, varlığın anlamını ve gayesini ölümle zahir hale getirmektedir. Ölümü bitiş ve yok oluş olarak düşünmek şu varlık alemini inkâr etmekten daha korkunçtur.

İyilik varsa mükafat olmaz mı? Kötülük edenin ettiği yanına kar kalırsa bu her şeyden önce yüce Allah’ın adaletine zıt değil midir? “Zerre miktarı hayır yapmışsa onu, zerre kadar şer yapmışlarsa onun karşılığını da göreceklerdir.” (Zilzal,8) buyuruyor yüce Allah.

Peygamberimiz buyuruyor ki:

“Ölüm gelip çatmadan evvel, nefsani ve şehvani hislerinizi terk ederek bir nevi ölünüz” (el-Acluni, Keşfü’l Hafa)

Evet, ömür bize verilen bir sermaye. Onu en iyi ve verimli bir şekilde Allah’a ibadet ve itaatle geçirmemiz gerekir. Yoksa ölüm gelip sermaye tükenince pişmanlığın hiçbir faydası olmayacak. Öyleyse ölmeden önce bunu düşünmeliyiz. Ölmeden önce ölmek, bütün kötü duygu ve düşüncelerden uzak, iyi ve güzel hasletlerle yaşamayı tam anlamıyla benimsemek demektir. Buda ölümü her an düşünmekle Allah’ın bizi görüp gözettiği bilinciyle yaşamakla mümkündür.

Evet, unutmayalım birileri bizi kayıt ediyor. İşlediklerimiz teker teker önümüze konacak. Unuttuklarımız, unutulmuyor; umursamadıklarımız dikkate alınıyor. Yani Allah bizi gözetliyor. Elimize gözümüze dikkat. Halelinden kazanıp yemeye dikkat! Kul hakkı çok önemli, komşu hakkı, akraba hakkı, ana baba hakkı çok çok önemli. Orada karşılığı hiçbir şeyle ödenemeyecek bu borçlarla gitmemeli.

Dünyada ne eker isek ahrette onu biçeceğiz; diken eken gül biçer mi? Kötülük eken kötülük, iyilik eken iyilik biçecek. Gecesini gündüzüne katıp ibadetle ömrünü geçirenle yan gelip yatan bir olur mu?  Madem dünya bir gölgelik biz ise burada misafir, ölüm kapısından geçip asıl yurdumuza gideceğiz. Bu dünyaya postu atmak akıl işi değildir. Yol uzun ve meşakkatli, azığımızı yanımıza almalıyız. Yüce Allah azığın en hayırlısının takva olduğunu bildiriyor. Buyuruyor ki:

…Azıklanın. Muhakkak ki azığın en hayırlısı takvadır. Ey kâmil akıl sahipleri benden korkun.” (Bakara, 197)

Öyle değil mi ki her şey ölümle bu dünyada kalıyor ağada, paşada o köprüden geçiyor. Zenginin ömrü bir saniye dahi uzatılmıyor. Makam sahibine tolerans tanınmıyor, cenazede nice rütbelere rağmen herkes için “er kişi” diye niyet ediliyor.  Çürüyecek kefenlerin kalitesinin ne önemi var. Beş kuruş yanında götüremediğin servetin ne kıymeti olur ki.

Peygamberimiz(s.a.v.) buyuruyor ki

Ölüyü (kabre kadar) üç şey takip eder: çoluk- çocuğu, malı ve ameli. Bunlardan ikisi döner, biri kalır. Çoluk çocuğu ve malı döner, ameli kalır.” (Buhari ve Müslim)

Selam ve dua ile…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.