O ona bunu dedi, şu şuna haddini bildirdi, beriki ötekine ayar verdi…
Evet kabul;
Ülke Cumhuriyet tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşıyor;bir yandan salgın bir yandan ekonomik krizin tetiklediği onlarca derin sıkıntı,yalanlar,dolanlar,talanlar bir yandan siyasette ki kayıkçı kavgaları insanların dengelerini fena halde bozuyor.
İyi de yangına elde körükle koşmak hangi sıkıntımıza derman olacak bunu düşünen hiç yok işte.
Milenyumun başında birileri size
‘’Herkesin herkese posta koyduğu,kimsenin kimseyi sallamadığı, tehdidin, şantajın,iftiranın,yalanın,dolandırıcılığın, hedef göstermenin vaka-i adiyeden sayılacağı günler göreceksin’’
Deselerdi siz onlara ne derdiniz?
Muhtemelen ‘hadi ordan’ diyeceklerinizin en hafifi olurdu.
Benim de öyle olmuştu da hadi ordan bile diyememiştim.
Çünkü sözlerin sahibi cennet mekan babamdı.
Yok; öyle istihareye yatan, gaipten haberler sallayan ya da müneccim filan değildi rahmetli.
Öğretmendi.
Onu dili geçmişle anarken bile burnumun direği sızlıyor.
Ama dediklerinin bu kadar kısa süre içerisinde gerçekleştiğini gördükçe keşke bir seferlik haklı çıkmasaymış diyorum.
Aslında bugünkü hali pür melalimizin fragmanları benim gençliğimde de vardı.
Henüz toplumun özüne sirayet etmemişti o kadar.
Siyasette de en ağırı Hökümetin başı deyişi idi.
Şimdi film koptu.
Politika erbabının bazıları metin yazarlarının özenle arayıp seçerek en kırıcı ve suçlayıcı cümlelerle yazdıkları suçlamalarla donattıkları toplumu germekten öteye geçmeyen metinlerini okurlarken doğaçlama yapmaya bile görmüyorlar.
Hatta yazıları kürsüye ya da mikrofona çıkmadan önce okudukları konusunda da çok emin değilim.
Ayrıca kürsüde gaza gelip kavgada söylenmeyecek sözleri onlarında çok keyif alarak söylemlerine kattıkları unsurlar olduğunu sanmıyorum.
Zaten bu ülke her zaman kraldan çok kralcılardan çekmiştir ki şu anda yaşanılan gerginliğinde ana unsurlarından biri bu çıkarcı taifesidir.
Bu zevat için kesinlikle dur durak yoktur.Tüm amaç birilerin gözüne girmek onu kendisine bile olduğundan farklı göstererek ayni ya da nakdi nemalanmaktır.
Siyasetçinin zekisi bu tür dalkavukları yanından derhal uzaklaştırır. Bilir ki siyasi rakipleri bile kendisine bunlar kadar zarar veremezler.
Özellikle çıkarları uğruna kendilerini yanıltmaktan da hiç çekinmeyecek bu tiplerle aralarına mesafe koyabilenleri siyaset sahnesinde beklentilerine daha çabuk ulaşırlar.
Tarih bunun pek çok örneği ile doludur.
Gerilim romanı okumak ya da gerilim filmi izlemek hoşta, gerim gerim gerilmiş bir ülkede yaşamak hiç hoş değil.
Herkes herkese gıcık.
En ufak bir anlaşmazlığın sopalı satırlı kavgaya dönüşmesi an meselesi.
Galiba artık toplumsal uzlaşının yerine imam cemaat ilişkisi egemen. Hani derler ya imam bir şey ederse cemaat iki şey eder diye bu bağlamda yazıyorum.
İyi de hayatın sınırlarının daraldığı, işsizliğin, üretimsizliğin böylesine tavana tırmandığı, enflasyonun dizginlerinin iyice elden kaçtığı dövizin şov üstüne şov yaptığı bir dönemde insanlara bir de gerginlik politikasını dayatmanın kime ne yararı var?
Gerçi bir süre sonra tüm bunların siyaseten söylenmiş sözler olduğu konusunda azami müştereğin sağlanması da kuvvetle muhtemel ya,insan yine de ne bu şiddet bu celal diye sormadan da edemiyor.
Benim ki de soru işte;
Şu ihtiyar kafam atarlı giderli siyaseti bir türlü almadı almıyor işte ne yapayım.
Ama keskin sirkeyi biliyorum…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Ne bu şiddet bu celal..?
………… yaptığı açıklamada çok ağır sözler kullandı
………….’den sert cevap
…………. hedefinde ……….var!
…………..verdi veriştirdi
…………..’den ağır itham
…………..’den ……….’e hodri meydan
………….’dan hainlik vurgusu
O ona bunu dedi, şu şuna haddini bildirdi, beriki ötekine ayar verdi…
Evet kabul;
Ülke Cumhuriyet tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşıyor;bir yandan salgın bir yandan ekonomik krizin tetiklediği onlarca derin sıkıntı,yalanlar,dolanlar,talanlar bir yandan siyasette ki kayıkçı kavgaları insanların dengelerini fena halde bozuyor.
İyi de yangına elde körükle koşmak hangi sıkıntımıza derman olacak bunu düşünen hiç yok işte.
Milenyumun başında birileri size
‘’Herkesin herkese posta koyduğu,kimsenin kimseyi sallamadığı, tehdidin, şantajın,iftiranın,yalanın,dolandırıcılığın, hedef göstermenin vaka-i adiyeden sayılacağı günler göreceksin’’
Deselerdi siz onlara ne derdiniz?
Muhtemelen ‘hadi ordan’ diyeceklerinizin en hafifi olurdu.
Benim de öyle olmuştu da hadi ordan bile diyememiştim.
Çünkü sözlerin sahibi cennet mekan babamdı.
Yok; öyle istihareye yatan, gaipten haberler sallayan ya da müneccim filan değildi rahmetli.
Öğretmendi.
Onu dili geçmişle anarken bile burnumun direği sızlıyor.
Ama dediklerinin bu kadar kısa süre içerisinde gerçekleştiğini gördükçe keşke bir seferlik haklı çıkmasaymış diyorum.
Aslında bugünkü hali pür melalimizin fragmanları benim gençliğimde de vardı.
Henüz toplumun özüne sirayet etmemişti o kadar.
Siyasette de en ağırı Hökümetin başı deyişi idi.
Şimdi film koptu.
Politika erbabının bazıları metin yazarlarının özenle arayıp seçerek en kırıcı ve suçlayıcı cümlelerle yazdıkları suçlamalarla donattıkları toplumu germekten öteye geçmeyen metinlerini okurlarken doğaçlama yapmaya bile görmüyorlar.
Hatta yazıları kürsüye ya da mikrofona çıkmadan önce okudukları konusunda da çok emin değilim.
Ayrıca kürsüde gaza gelip kavgada söylenmeyecek sözleri onlarında çok keyif alarak söylemlerine kattıkları unsurlar olduğunu sanmıyorum.
Zaten bu ülke her zaman kraldan çok kralcılardan çekmiştir ki şu anda yaşanılan gerginliğinde ana unsurlarından biri bu çıkarcı taifesidir.
Bu zevat için kesinlikle dur durak yoktur.Tüm amaç birilerin gözüne girmek onu kendisine bile olduğundan farklı göstererek ayni ya da nakdi nemalanmaktır.
Siyasetçinin zekisi bu tür dalkavukları yanından derhal uzaklaştırır. Bilir ki siyasi rakipleri bile kendisine bunlar kadar zarar veremezler.
Özellikle çıkarları uğruna kendilerini yanıltmaktan da hiç çekinmeyecek bu tiplerle aralarına mesafe koyabilenleri siyaset sahnesinde beklentilerine daha çabuk ulaşırlar.
Tarih bunun pek çok örneği ile doludur.
Gerilim romanı okumak ya da gerilim filmi izlemek hoşta, gerim gerim gerilmiş bir ülkede yaşamak hiç hoş değil.
Herkes herkese gıcık.
En ufak bir anlaşmazlığın sopalı satırlı kavgaya dönüşmesi an meselesi.
Galiba artık toplumsal uzlaşının yerine imam cemaat ilişkisi egemen. Hani derler ya imam bir şey ederse cemaat iki şey eder diye bu bağlamda yazıyorum.
İyi de hayatın sınırlarının daraldığı, işsizliğin, üretimsizliğin böylesine tavana tırmandığı, enflasyonun dizginlerinin iyice elden kaçtığı dövizin şov üstüne şov yaptığı bir dönemde insanlara bir de gerginlik politikasını dayatmanın kime ne yararı var?
Gerçi bir süre sonra tüm bunların siyaseten söylenmiş sözler olduğu konusunda azami müştereğin sağlanması da kuvvetle muhtemel ya,insan yine de ne bu şiddet bu celal diye sormadan da edemiyor.
Benim ki de soru işte;
Şu ihtiyar kafam atarlı giderli siyaseti bir türlü almadı almıyor işte ne yapayım.
Ama keskin sirkeyi biliyorum…