Özellikle 90 lı ve iki bin li yılların başlarında ellerinde bir makbuz ile şehir şehir dolaşıp, Bolu ve Düzce taraflarına cami yaptırmak için yardım toplayan kişilerden geçilmiyordu.

İşyerleri, esnaflar, akşamları kahvehaneler de sık sık karşımıza çıkarlardı, Biz de kendi çapımızda bu taleplere yardımlarda bulunmuştuk. Elbette bunun sebebi genel olarak ülke vatandaşında bulunan muhafazakar yönün olmasıdır. Cami ye gitmeseniz de yapımına katkı koymaya hayır demezdiniz o yıllarda. Bolu ve Düzce den gelip bağış talebinde bulunanların ardı arkası kesilmiyordu, hatta bir gün bu talepte bulunan birine '' ne camiymiş arkadaş hala bitmedi mi? 15 senedir hep bu bölgeden geliyorlar'' dediğim de. ''az kaldı yakında biter'' cevabını almıştım.

DYP ve DP de yıllarca parti müdürü olarak görev yapan arkadaşımız Erol Karabayır ile oturup sohbet ederken konu bir anda bu makbuz karşılığı para toplayanlara geldiğinde, başından geçen olayı anlattı, Erol Karabayır da benim gibi lokanta sahibi esnaf bir babanın oğluydu. Makbuzları masanın üstüne koyup, Lokantalarına gelip yemek yiyen şahısla sohbete başlayınca aralarında geçen konuşmayı anlatmıştı bana ben ise zaten bu olaylardan şüpheleniyordum Erol Karabayır anlatımından sonra bir daha da hiç yardım da bulunmadım.

Erol Karabayır makbuzcuya soruyor

-Abi o kadar dolaşıyorsunuz yol arası, otel parası, yemek parası, nasıl oluyor

-Oho bu iş çok karlı insanların çoğu para veriyor, şimdi bende çift makbuz var, birini cami adına, diğerini kendi adıma topluyorum.!

-Nasıl yani?

-Şöyle diyeyim ben kendime para kazanmayacaksam bu işi yapmam, Cami derneğinin verdiği makbuz defterinin aynısından bir tane daha yaptırıyoruz matbaada, bir camiye bir bana yardım topluyorum.

-Haram değil mi? öyle yapmak.

-Ne haramı yahu, bizde koşturuyoruz, emek veriyoruz, yoksa yapılacak iş değil.

Bu gün camiler bir nevi siyasetin arka bahçesi olduğunu üzülerek görüyoruz, ve bir kere daha Süleyman Demirel'i rahmetle anıyoruz parti teşkilatlarına ısrarla.

''Okula, Camiye, Kışlaya siyaset sokmayın'' derdi ve ne kadar haklıymış.

Düzce Akçakoca müftüsünün açıklamalarını gördük, Müftüler ve hocalar, dinimizin emrettiği gibi birleştirici olmaları gerekirken son yıllarda ayrıştırıcı bir dil kullanarak halkımızı kutuplaştırma yoluna girmişlerdir.

Akçakoca müftüsünden Selanik göçmenleriyle ilgili skandal sözler.

Düzce Akçakoca Müftüsü cuma vaazında Selanik göçmenleri için "Yüzde 90'ı Sabetayist. Aslında Müslüman değil" dedi. Ardından Gezi olaylarıyla bağlantı kuran müftünün sözleri tepki çekti. Düzce’de Akçakoca Müftüsü Şaban Soytekinoğlu, geçtiğimiz cuma namazında yaptığı konuşmada Selanik göçmenlerini hedef aldı.

Filistin olayları ve Yahudilere değindiği vaazında müftü Soytekinoğlu, Selanik göçmenlerinin yüzde 90’ının Sabetayist olduğunu ve Müslüman olmadığını söyledi.

“Yüzde 90’ı Selanik göçmeni ve Sabetayist. Ne demek Sabetayist? Müslümanlığa girmiş gözüken Yahudiler. Aslında Müslüman değil” ifadelerini kullanan müftü, ardından Gezi olaylarıyla bağlantı kurdu.

“ŞU AN SES ÇIKARMADIKLARINA BAKMAYIN”

Müftünün vaazında şu ifadeleri kullandığı duyuldu: Bunlar dünyanın neresinde olursa, şu an ses çıkarmadıklarına bakmayın, İstanbul’da gezi olaylarında otellerinde insanları barındıran kimdi? Gene Yahudiler idi. Şu an birisi bir takımın başında. Bunlar gücü, kuvveti eline geçirdiği zaman size de aynısını yaparlar.

Müftünün konuşması cami cemaati tarafından kayda alındı. Konuşmasında Fenerbahçe başkanı Ali Koç'u da hedef aldı. Selanik göçmen dernekleri, Fenerbahçe taraftarları sert tepki gösterirken. Düzce il müftülüğü, Akçakoca müftüsü hakkında soruşturma başlatıldığını kamuoyuna açıkladı.