Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Maliyet artışları üretimi sekteliyor

Yazının Giriş Tarihi: 16.11.2021 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.11.2021 00:05

Kalkınmanın ve ülkelerin kendi kendilerine yetebilmesi, yani ihtiyaçlarını kendilerinin sağlayıp, halkın gereksinimlerini karşılaması için birinci sırada üretim yer alıyor. Üretimdeki durma, dalgalanma ve yetersizlik, insanlardan çok ekonomiyi ve ülkenin genel siyasi yapısını olumsuz etkiliyor.

Rahmetli Süleyman Demirel’in muhalefet lideri iken dönemin başbakanı Turgut Özal için söylediği, “mutfakta tencere kaynamıyorsa, ekonomi bitmiş demektir. Bu işi beceremeyen iktidarında gitmesi elzemdir” ifadesi bugün yeniden tartışılmaya başlandı.

Ülkemizdeki ekonomik sıkıntılar pandemi döneminde daha da arttı. Kapanma dönemlerinde insanlar güç durumlarda kaldı. Şimdi de döviz fiyatlarındaki yükselme, hammadde teminindeki sıkıntılar, otomotiv sektörünü güç durumda bırakıyor. Özellikle, yeni alınan üretim ve hammadde mallarının, eski üretim malların satış fiyatlarının çok üzerinde olması da piyasalardaki dalgalanmayı ve hareketliliği durdurmak üzere.

Şöyle bir bakalım. Gıda sektörü ile tekstil sektörü dışında pek memnun olan bir üretim sektörü gözükmüyor. Olaylara sanayici ve üretici olarak bakıldığında ortaya çıkan sonuç ise ekonomik dalgalanmanın temelinde yatan döviz fiyatlarındaki artış ve buna paralel olarak hammadde fiyatlarındaki yükseliş ilk neden olarak gözüküyor.

Aylık yüzde 1,5 daralırken, yıllık bazda beklentilerin altında yüzde 8,9 oranında artan sanayi üretim endeksini değerlendiren Barakfakih Organize Sanayi Bölgesi Sanayici İş Adamları Derneği (BARSİAD) Başkanı Arif Demirören, söz konusu daralmanın; üretim maliyetlerinin her geçen gün artması, enerji fiyatlarındaki tırmanış, hammadde bulmakta yaşanan zorluklar ve yüksek döviz kuru gibi etkenler sebebiyle gerçekleştiğini söyledi.

Sebep belli. Konunun çözümü için yeni bir reçete yazılması lazım. Özellikle Amerika’da açıklanan enflasyonun ülke tarihindeki en yüksek enflasyon olması da global ekonomi kalkanı içindeki Türkiye’deki gelişmeleri etkiliyor.

İş adamı gözüyle ile bu durum şöyle özetleniyor;

Sanayi üretim endeksinin giderek artan ivmesini Eylül ayında kaybetmesinin önemli bir durum olduğunu kaydeden BARSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arif Demirören, “Ekonomik kalkınmamız için belirlenen yol; üretim, yatırım ve ihracattan geçiyor. Yıllık bazda sanayi üretim endeksi yüzde 10 tahmin ediliyordu ancak yüzde 9’a yakın bir artış gerçekleşti. Eylül ayındaki yüzde 1,5 daralma, giderek yükselen sanayi üretim endeksi ivmesini sekteye uğratmış oldu. Pandemi döneminde, tüm dünyada üretim süreçlerinde aksamalar yaşanırken, ülke olarak pozitif ayrışarak tüm verilerde olumlu sonuçlar aldık. Böyle zorlu dönemlerde bile özverili çalışmalarıyla üretime ara vermeyen sanayicilerimizin sesine kulak verilmeli, daralmanın altında yatan etkenler iyi okunmalı” dedi.

Ekonomik darboğazdan çıkmak ve belirlenen kalkınma hedeflerine ulaşmak için üretimden başka çıkış yolu olmadığının da altını çizen Demirören’in önerileri ise şöyle;

“Sürdürülebilir kalkınma yolunda üretimden vazgeçmemiz söz konusu olamaz. Bu yolda ilerlemek istiyorsak var olan üretim hacmimizi ve potansiyelimizi artırmak için ne yapılması gerekiyor bunu düşünmeliyiz. İş dünyası olarak; üretim maliyetlerindeki en önemli gider kalemlerinden olan enerji maliyetlerinin sürekli artmasının, hammaddeyi ithal edenler için döviz kurlarındaki oynaklığın ve yüksek enflasyonun piyasalarda olumsuz bir iklim oluşturduğunu, her fırsatta dile getiriyoruz. Ekonomimizin bel kemiği üretime verilen desteklerin artarak sürmesini, piyasalarda güvensizlik oluşturan faktörlerin ivedilikle ortadan kalkmasını temenni ediyoruz.”

Evet, iş adamlarının bakışı ve görüşleri böyle.

Üretim, bir ülkenin geleceği, insanların mutluluğu, kazançları, hayatlarını sürdürebilmesi ve modern yaşam tarzında ihtiyaçlarını karşılaması için çok önemli.

İnsanların, kullandıkları, ayakkabı üretiminden, elbise, araç üretiminden toplu iğneye kadar gereksinimlerinin karşılanmaması demek, ülkede kıtlık ve yoksulluk, yoksunluk başlangıcı anlamına geliyor. Biz, Türkiye olarak bu günleri 1980 öncesinde çok yaşadık. Çoook.

Akaryakıt kuyrukları, tüpgaz kuyrukları, gaz kuyrukları, elektrik kesintileri, un, yağ, tuz, şeker kuyrukları, bizim çocukluğumuz ve gençliğimizin vaz geçilmez alışkanlıkları haline gelmişti.

Çok şükür, bugün kuyruk yok. İstenilen mallar gerek yerli üretim gerekse ithal ürün olarak bulunuyor. Hele, Çin’den gelen ucuz mallar, pek çok insanımızın evindeki, işyerindeki gereksinimlerini ucuza karşılıyorlar. Ama, gelin görün ki, bunlar, 83 milyon nüfusa sahip Türkiye’nin kalkınmasına, insanların iş bulup çalışmalarına, para kazanmalarına ve ekonomiye katkı sağlamalarına yeterli olmuyor.

Sanayi üretiminin devam etmesi, makinelerin çarklarının dönmesi, üretilen malların gerek iç piyasa gerekse dış satım yoluyla değerlendirilmesi ve ekonomik döngünün böylece düzene girmesi en büyük hedef.

Düşük faiz, yüksek kur, ekonomideki üretime zarar veriyor..

Görünen tablo bu.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.