Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İnsan hakları günü

Yazının Giriş Tarihi: 11.12.2020 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.12.2020 00:00

Birleşmiş Milletler, senenin nerede ise her gününü belli bir amaç uğruna etiketlendirmiş. 10 Aralık tarihi ise İnsan Hakları günü olan ilan edilmiş.

Dünyanın pek çok ülkesinde, yerinde, krallık olsun, demokrasi olsun, krallık ile beraber sözde demokrasi ile yönetildiği iddia edilen ülkeler olsun, hepsinde insan hakları ihlalleri yapıldığına dair haberleri görüyoruz, izliyoruz. Ülkemizde ise bazı olayları bizzat yaşayıp, insan hakkı, hak, hukuk, adalet kavramlarının kitaplarda yazdığı gibi değil de keyfi olarak uygulandığına tanıklık ediyoruz.

Bu durum ne kadar açı..

Hem ülkemiz hem de insanların hak arama konusunda karşılaştıkları sıkıntılar açısından çok açı.

Bursa Barosu Başkanı Gürkan Altun, insan hakları gününde, içinde bulunduğumuz durumu özetleyen bir açıklama yaptı.

“İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin temellerini oluşturan en başta yaşam ve özgürlükler olmak üzere sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere esenlikli bir yaşam düzeyine kavuşma; yasaların koruyuculuğundan eşit olarak yararlanma; barışçıl amaçlar için toplanma, örgütlenme; evlenme, mal ve mülk edinme; çalışma, işini seçme; din, vicdan, düşünce ve ifade özgürlüğü, adalete erişim, adil ve makul sürelerde yargılanma haklarının ne denli ihlal edildiğini ortaya koyan istatistikler can yakıcı boyuttadır.”

Sonra konuyu, İnsan Hakları Mahkemesi’nde hak arayan insanların durumuna getiren Gürkan Altun’un  dikkat çektiği ve kayda değer bazı tespitleri şöyle;

“2019 yılı sonu itibariyle AİHM önünde bekleyen davaların yüzde 25,2’si ile Rusya birinci sırada yer alırken, yüzde 15,57’si ile Türkiye’nin ikinci sırada yer alması, olumsuz tablonun net göstergelerinden biridir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre ise ülkemizde son beş yılda, özellikle 2016 yılındaki darbe girişiminden bu yana, gözaltında polis tarafından yapılan işkence ve kötü muamele belirgin bir şekilde artmıştır. Örgüt tarafından son yıllarda belgelenen kötü muamele ve işkence vakalarında mağdurlar adalete ulaşamamış, adil yargılama yapılmamıştır. Pek çok meslektaşımız da üstlendikleri davalar nedeniyle, müvekkillerine yöneltilen suçlamalarla uzun süreli tutukluluk yaşamaktadırlar. Sırf adil yargılanma talebini duyurabilmek için yapılan açlık grevinde bir meslektaşımız yaşamını yitirmiştir.

Bursa Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu’nun bizzat açıkladığı istatistikler göstermektedir ki, komisyona 27 Temmuz 2018’den bu yana yapılan 6 bin 414 başvurunun bin 214’ü yargıya ilişkin şikayetlerdir ki, bunlar; Suçsuzluk karinesinin ihlal edilmesi, tutukluluk sürelerinin uzunluğu, tutuklamaya alternatif önlemlerin uygulanmaması ve savunma hakkının engellenmesidir.”

Evet.

Ülkemizdeki son durumun özeti böyle. Bu durumu ben değil, hak, hukuk ve adalet üçgeninde üçgenin iddia ve yargının yanında yer alan üçüncüsü savunma ayağını oluşturan avukatlardan, yani Barodan geldi.

Demek ki, ülkemizdeki adalet dağılımı, hak, hukuk ve doğruyu arama konusunda çok ciddi sıkıntılarımız mevcut.

İktidar, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkemizde yeni bir demokrasi, adalet, ekonomi sistemi kurulacağına yönelik açıklamaları var. Elbette bunlar istenilen ve özlenilen bir durum. İşe başlanıldığı görüntüsü de veriliyor. Maliye Bakanı önderliğinde bu durumun yürütülmesine ise pek çok kurum ve kişilerden itirazlar var. Adaletin başı, Adalet Bakanıdır deniliyor.

Bakalım, bu çalışmalar ne zaman nereye kadar uzayacak? Halka ne kadar inilecek. Adalet anlayışına ve fiili adalet gerçekleşmesine ne kadar etki edecek?

Zaten, adalette sıkıntı yaşanılan konuların başında, fiili adalet anlayışının beklenilen ve istenilen oranlarda gerçekleşmemiş olması iddiaları. Bu yüzden, Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde en fazla dava kaybeden dünyanın ikinci ülkesi konumunda. Hukukun içinde bulunan pek çok arkadaşım, bu konunun sıkı denetim ve özdenetimle, yani hukukçuların vicdanlarının sesini dinleyerek karar vermesiyle, birde kanunların harfien uygulanmasıyla mümkün olabileceğini söylüyorlar.

Aslında çözüm basit gibi gözüküyor.

İnsanların birbirlerine saygı duyduğu, haklı olanın hakkının verildiği, teslim edildiği, haksız olanlara ise neden haksız olduklarına dair insanların ikna edilebildiği bir açıklama yapıldığı, ırk, kültür, din ve dil ayrımı yapılmadan bütün insanların, adalet önünde eşit olduğu bir dünya özlemimiz var.

Hak, hukuk, adalet, dünyanın huzur, barış içinde yaşaması için getirilen kurallardır. Toplumun huzur içinde yaşaması için getirilen kurallardır. Bu kuralların uygulanması, insanlık tarihi boyunca çeşitli etkenler tarafından bazen engellenmiş, bazen ertelenmiş. Neticede, insanlık adına işlenen suçlarla ilgili, cezaların verildiğine insanlar ikna edilmiş.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.