Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hoşçakal

Yazının Giriş Tarihi: 14.02.2021 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.02.2021 00:00

O gitti… Hem de ansızın… Hiç şikayet etmezdi, hep şükür ederdi. 92 yılından bu yana zaman zaman ara versek de her zaman bir aradaydık. Süslü cümleleri kendime sakladım. Olay Gazetesi’nde ilk adımı beraber attık Türkan’la. Nurdan bizden 1 hafta daha kıdemliydi. Beraber büyüdük, beraber öğrendik, beraber gittik haberlere. Hatta bu işi öyle abartmıştık ki, Gürsel abi (Bayraktutan) bizi fena yakalamıştı bir keresinde. yine bir gün beraber gittiğimiz haber dönüşü bizi yanına çağırdı, “siz habere yine beraber mi gittiniz?” diye sordu. Biz de tabi ki “hayır” dedik.  Ama Türkan’ın haber fotosu için beni çektiğini aklımızdan çıkarmıştık. Gürsel abi yüzünde beliren ve giderek büyüyen tebessümle yıkanan filmleri göstererek, “e abicim bu fotoğraftaki kim senin ikizin mi?” diye sorunca, bir daha haberde konu mankeni olmamak için sözleşmiştik.

Öyleydi Türkan’la arkadaşlığımız. Ben güzel anılarla hatırlayacağım O’nu. İyi yürekliydi, yardımseverdi,  başkasının dertlerine sahiplenir, yardım etmek için çabalardı. Ama sıra kendi dertlerine gelince sessizliği tercih ederdi. Kendini çok açmazdı Türkan sultan. Ben de O’nu kendi istediği şekilde kabullenmiştim. Nurdan ile ayrı bir enerjileri vardı. Bir araya gelince gülmekten katılırlardı. Aralarında değişik bir anlaşma ritüeli vardı. Çok tatlılardı, o ikisiyle sohbetimiz şenlenirdi. Son zamanlarda çok sıklıkla olmasa da buluşmalarımız olurdu. Hayat telaşında birbirimizi zaman zaman ihmal ettiğimizi düşünsek de telefonlar can simidi olurdu. Genelde ben arardım. Hatır sorar üç beş oradan buradan muhabbet eder kapatırdık. En son aradığımda telefonu yine çaldı, ama bu kez açan olmadı. Türkan açmayınca  Nurdan’ı aradım ve, “bu kızı arıyorum açmıyor. Nerde ki? dönmedi de bana” dedim. Nurdan klasik beni rahatlatan cümleleriyle,” merak etme arar, müsait değildir, açamamıştır, döner o sana” dedi. Ben de Türkan’dan telefon bekledim. ama o telefonun gelmeyeceğini nerden bilebilirdim?

Bu diyaloğun üzerinden 1 hafta geçti. Telefonum çaldı. Arayan gazeteci büyüğüm değerli abim Murat Kuter’di. Hal hatırdan sonra, “Türkan’dan haberin var mı? 12 Ocak’tan bu yana sosyal medyasında hiç hareket yok. Mutlaka günlük yazılarını paylaşırdı. Bir şey mi oldu acaba?” diye sordu. Aklıma hiç kötü bir şey gelmedi. Hal böyle olunca, “deniz havası alıyordur,  bir yerlerde çayını yudumluyordur. Ben o’nu bulurum şimdi” dedim. Türkan’a ulaşmaya çalıştım önce. Teli kapalıydı, ulaşılmazdı. Sonra aklıma kardeşi Barış geldi. Telefonu bende yoktu. Hemen Kadriye’yi aradım. (Kadriye Öncü Pakten)  Onunla iyi arkadaşlardı. Mutlaka bir haber vardır umuduyla konuştum ama sonuç olumsuzdu. Bu pandemi nedeniyle hepimiz kendi iç dünyamıza döndük. Herkesten her şeyden izole olduk maalesef. Kadriye’ye Barış’ın telefonunu bulmasını rica ettim. Sağ olsun saniyeler içinde numara bendeydi. Hemen aradım. ilk aramalarım sonuçsuz kalsa da. Sonunda Barış ile konuşuyordum. Merakım yerini endişeye bırakmıştı. Ne yazık ki o anı hayatımın sonuna kadar unutamayacağım. Barış’a Türkan’a ulaşamadığımı, nerede olduğunu sordum., “Türkan ameliyat oldu. Yoğun bakımda yatıyor” dedi. “Ya ne ameliyatı, ne yoğun bakımı, ne diyorsun sen“ diye sorsam da verdiği cevaplar hep aynıydı. Meğer bizim kız, hayatta kalma mücadelesindeymiş. Murat Kuter olmasa haberimiz dahi olmayacaktı. Ben hep onun müsait olduğu zaman beni arayacağını düşünerek bekleyecektim. Türkan, karnındaki bir ağrı nedeniyle ayaklarıyla gittiği Şehir Hastanesi’ndeki yaşam mücadelesini kazanamadı maalesef. 7 Şubat günü saat 14.00’de aramızdan kendisi gibi sessiz sedasız ayrıldı. Ben deniz kenarında hava alan, çay içen Türkan’ı beklerken, bizim kız meğer yaşam mücadelesi veriyormuş. Ah Türkan ah.. Yaktın kere yaktın bizi. Hiç haberimiz olmadı. Belli ki sana da sürpriz olmuş hastalığın. Karın ağrısıyla başlayan bu yolculuk seni bizden aldı. Sevgili Türkan, bu kısacık hayatında hep hüzünle yan yanaydın. Mutluyken bile gözlerinin derinliklerinde bir yerde hüznün hep baş ucunda dururdu. Çok güzel günlerimizde oldu seninle, tartıştığımız günlerde. Ama ben senden razıydım. Hakkımda sana helal olsun. 

Son yolculuğuna da o çok sevdiğin ve hiç ayrılmadığın Mudanya’dan uğurladık seni. Kimler vardı biliyor musun seni uğurlayanlar arasında? Nurdan, Gonca, Selahattin, Hasiye, Özlem, Gülkan, Meşkure, sevgili İlkay, Yasemin Köksal, Erdal Akçay, Özcan, Rıza, Zafer, Uğur, Hakan Köksal, İlhami, Sevinç, Kadriye, Sibel Barutçu, Alpaslan Yıldız, Ece Kavaklı, Tayfun Timoçin.. Bir çoğu da gelmek istemesine rağmen pandemi riski nedeniyle gelemedi. Ne kadar sevildiğini bir bilsen.  Ne çok üzüldü insanlar senin ani gidişinle görebilseydin.

Bu gidiş sana yakışmadı biliyorsun değil mi? Elbette gittiğin yerde bir gün buluşacağız. O gün gelene kadar, sen de bizimle bir arada olacaksın bunu sakın unutma. Hep “İkocan” derdin bana. İkocan’ın sana hakkını helal ediyor. Seni özleyeceğim Türkan Sultan. Buluşana dek özlemle anacağım..

Hoşça kal…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.