Günümüzün hızlı yaşam temposu nedeniyle pek çok kişi ayak üstü ve hızlıca karnını doyurmak zorunda kalmakta. Oysa yemeğin yavaş yavaş ve iyice çiğnenerek yenmesini öneren atalarımız bakın ne kadar da haklıymış.

Japonya'daki Hiroshima Üniversitesi'nde Dr. Takayuki başkanlığında yapılıp kısa adı AHA olan Amerikan Kalp Cemiyetinin ( American Heart Association ) 2017 toplantısında sunulan bir çalışmadan söz etmek istiyorum bu makalemde sizlere.

1083 kişinin 5 yıl süre ile izlenmesine dayanan bu çalışmada katılımcılar yavaş, normal ve hızlı yiyenler şeklinde üç gruba ayrılarak yemek yeme hızı ile metabolik sendrom arasındaki bağlantı araştırılmış.

Çalışmanın ayrıntılarına geçmeden önce, metabolik sendromun ne olduğunu kısaca hatırlatmak istiyorum.

Uluslar arası Diyabet Federasyonu'nun ( IDF ) tanımına göre bir kişide metabolik sendrom olduğunu söyleyebilmemiz için biri bel çevresindeki genişleme olmak üzere şu beş kriterden en az üçü birlikte olmalı:

1. Şeker hastalığı veya gizli şekerin varlığı.

2. Kan basıncının 130 / 85 mmHg veya üstünde olması.

3. Trigliserid düzeyinin 150 mg. veya üzerinde olması.

4. HDL düzeyinin kadınlarda 50 mg. ın, erkeklerde 40 mg. ın altında olması.

5. Bel çevresi genişliğinin kadınlarda 80 cm. veya üzerinde, erkeklerde 88 cm. ve üzerinde olması.

Metabolik sendromu olan kişilerde kalp krizi ve felç ihtimali böyle bir sorunu olmayanların üç katıdır.

Dr. Takayuki Yamaji'nin 2008 den 2013 e kadar izlemiş olduğu 1083 kişiden 84 ünde metabolik sendrom gelişmiş.

Hızlı yemek yiyenlerde normal hızda yemek yiyenlere oranla metabolik sendrom gelişme ihtimali iki kat bulunmuş. Oranlar şöyle:

Hızlı yemek yiyenlerde % 11,6

Normal hızda yiyenlerde % 6,5

Yavaş yiyenlerde % 2,3

Dr. Yamaji, doygunluk hissinin yemeğe başladıktan 15  -  20 dakika sonra oluştuğunu, hızlı yemek yiyenlerin bu hissi alıncaya kadar gereğinden çok fazla yediklerini söylüyor çalışmasının sonunda.

Sonuç olarak neyi ne kadar yediğimiz kadar ne hızda yediğimiz de önemlidir.

Sağlıklı ve mutlu kalmanız dileğiyle.