Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hanife-Murat İlkokulu

Yazının Giriş Tarihi: 22.12.2019 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.12.2019 00:01

Polatlı'dan Bursa'ya 1977 yılında taşınmıştık 9 yaşında bir çocuktum ilkokul 3. sınıfı bitirip 4 sınıfa başlayacaktım. Tarihi Rekor fabrikasının Hipodrom tarafında oturuyorduk ve yine orada güzel havuzlu ve ağaçlı bir lokantamız vardı. Bursa nın yeşil olduğu zamanlardı. Okula yazılacağız ama üç tane okul var, hepsi de evimize uzak biri Kamil Sarıaydın, biri Küçükbalıklı da köy okulu ve diğeri de Atıcılar-Zafer ilkokulu Babam Atıcılar okulunu tercih etti ve orada okula devam ettik. Yaz tatilinde ise sünnet olayımızı gerçekleştirdik dört erkek kardeş aynı anda sünnet olduk, sünnet öncesi bizi arabasıyla gezdiren Ali amca vardı çok sıcak kanlı, samimi ve güleryüzlü bir insandı. eşi Firuzan teyze de bir o kadar iyi niyetliydi. O yıllarda emir sultana gitmekte adetti, merhum  Ali amca kahkahalar eşliğinde bizleri doya doya gezdirmişti. Bu esnada Babam bu gün Ali beyin çiftliği olarak bilinen eski Yalova yolunda ikinci lokantasını açmıştı, Ali amcaların çiftliğine yakındı lokantamız.

Bir müddet sonra ara sokakta bir okul inşaatı başladı,  işçiler bizim lokantada yemek yerlerdi ve inşaat hızla yükselmeye başlamıştı, İyi niyetli Ali amca ve eşi Firuzan teyze anlaşarak mahalleliye ve yakın civarların faydalanması için okul yaptırmayı düşünmüşlerdi. Ne zaman o bölgeden geçsem Ali bey Çiftliğinin önünden veya Hanife Murat okulunun yanından değerli her iki insanı saygıyla yad ederim.

Gülbahçe Mahallesi'nde 1978 yılına kadar okul yoktu. Mahallede öğrenim çağına gelen çocuklar uzak semtlerde bulunan okullarda öğrenim görmek zorunda kalıyorlardı.Bu durumu yakından takip eden mahalle halkından hayırsever Firuzan Altuğ ve eşi Ali Altuğ okul yapılması şartı ile arsa bağışlamak istediklerini Milli Eğitim Müdürlüğüne bildirmişlerdir. Yapılan görüşmelerinin olumlu sonuçlanmasıyla da 1977 yılında okulun inşaatına başlanmıştır. Okul inşaatı kısa sürede bitirilerek 1978-1979 Öğretim yılında tek bina ve 8 derslik olarak hizmete açılmıştır.Yıllar geçtikçe mahallenin gelişmesi ve nüfusunun artması sonucu mevcut bina yetersiz kalmış ve bunu gören ilgililer ikinci binanın yapımına 1985 yılında başlamışlardır. İkinci bina 1986-1987 öğretim yılında hizmete açılmış ve okulun derslik sayısı 18'e çıkarılmıştır. Okul 1993-1994 Öğretim yılında Orta Okula dönüşmüştür. Okul arsasını bağışlayan Firuzan ve Ali Altuğ Okul bahçesine Atatürk Büstü, Çeşme ve Okul Kütüphanesini yaptırdılar.2011-2012 Öğretim yılında Okul dönüşümleri kapsamında kademeli olarak dönüşüme girmiş ve 2014-2015 eğitim öğretim yılında tamamlanarak Ortaokul statüsü kazanmıştır.

ZEYNEP-KAMİL HASTANESİ 158 YAŞINDA VE HİKAYESİ.

Yusuf Kamil. Malatya’nın Arapgir’in de doğdu ve küçük yaşta yetim kaldı. Amcası Osman Paşa onu yanına aldı, okuttu. Zeki, becerikli, dürüst ve çalışkandı.. Bilgi ve yetenek olarak yaşıtlarından farklıydı. 21 yaşında Divan-ı Hümayun Kalemi’ne katip oldu.. 4-5 yıl İstanbul’da çalıştıktan sonra Mısır’a Vali Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın sarayına atandı. Züheyla Zeynep. Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın üç kızından biriydi. Hidiv Sarayının prensesiydi.Yüreği insan sevgisiyle doluydu. Kahire’nin yoksullarına yardım eder, Herkesin dertleriyle ilgilenirdi. İsteyeni çoktu ama babası üstüne titriyor ve kızına layık ince ruhlu birini arıyordu. Kader Yusuf Kamil ile Züheyla Zeynep’i Kahire’de buluşturdu.. Katip Kamil, Hidiv Sarayında işe başladıktan sonra Vali Mehmet Ali Paşa ile tanıştı. Kısa sürede gözüne girdi, güvenini kazandı.. Konuşması ve yazılarıyla öylesine etkiledi ki, bir süre sonra Mısır Hazinesinin katibi oldu.. Yeni görevi nedeniyle sık sık valinin yanına çıkıyor ve kızı Züheyla Zeynep’i görüyordu. İkisi de birbirinden etkilenmişti.. Yusuf Kamil ne zaman valinin yanına çıksa, Zeynep’in yüzü kızarıyor, kalbi sanki yerinde duramıyordu. Zamanla Kamil, Mehmet Ali Paşa’ın evladı gibi oldu.. Sürekli rütbe atlıyordu.. 30’lu yaşlara gelince artık albaydı.. 

Ve bir gün Paşa çağırdı Kamil’i yanına.. “Zeynep ile birbirimize yakışıyorsunuz..Kızımı sana nikahlıyorum” dedi. Dillere destan bir düğün yapıldı ve prenses Zeynep, yoksul delikanlı Kamil’e nikahlandı.. Ancak, sarayda bu evliliğe karşı çıkan çoktu.. ''Kim oluyor da bu Kamil denen sıradan bir halk çocuğu Kavalalı ailesinden kız alıyordu.''. Mehmet Ali Paşa ortalık yatışsın diye Kamil’i kısa süreliğine İstanbul’a gönderdi.. 1845 yılıydı.. Sultan Abdülmecid, kızı Adile Sultan’ı evlendiriyordu . Kamil bizzat sultana Mehmet Ali Paşa’nın tebriklerini ve hediyelerini sunacaktı.. Sultan ile aralarında sıcak bir dostluk oluştu. Abdülmecid onu Mirimiranlık(beylerbeyi) rütbesine yükseltti. Kamil Mısır’a geri döndüğünde bütün kayınbiraderleri ile Mısır’ın ileri gelen eşraf kendisine cephe almıştı. 

Bir süre sonra Kamil ile Zeynep’in hayatı kabusa dönüştü. Önce Mehmet Ali Paşa, ardından yerine geçen oğlu İbrahim Paşa öldü. Yeni vali Abbas Paşa, Kamil’e diş bileyenlerin başında geliyordu. Koltuğa oturur oturmaz Kamil’e boşanacaksın dediler.. Direnince Asvan’a sürgüne gönderdiler.. Hastalandı, doktor istedi vermediler. “Ya boşanacaksın, ya zindanı boylayacaksın” dediler.. Tam zindanı boylayacakken, prenses Zeynep’in gönderdiği terliği aldı Kamil.. Ve terliğin astarındaki gizli aşk mektubunu okudu.. “Hastasın, zindana girme..Seni ömrümün sonuna kadar bekleyeceğim” Kamil bu satırları okuduktan sonra gönül rahatlığıyla ve hiç tereddüt etmeden kendisine zorla uzatılan boşanma belgesini mecburen imzaladı. 

Kamil’in sürgündeki üç ayı dolmuştu.. Bir yolunu buldu ve Sultan Abdülmecid’i durumundan haberdar etti.. Çok sinirlenen sultan Abdülmecid, Mısır Valisi Abbas Paşa’ya sert bir ferman gönderdi. “Bizzat kendin Asvan’a gidip, Yusuf Kamil’i sağ salim buraya göndereceksin” Ferman padişahındı.. Sürgün bitmiş, Kamil İstanbul’a dönmüştü.. Sıra prenses Zeynep’i getirmeye kalmıştı.. Yine bir yolunu buldu ve derdini sultana açtı.. Abdülmecid, Abbas Paşa’ya yine bir ferman yolladı.. “Tez elden Züheyla Zeynep hanımı İstanbul’a gönder” Abbas Paşa tez elden gönderdi Prenses Zeynep’i. 

Yıllar sonra Kamil ile Zeynep nihayet birbirine kavuşmuştu.. Eski evlilere ikinci kez nikah kıyıldı. Zeynep, kocasına kavuşmasının mutluluğuna tutunmuş, iyiliklerini de artırmıştı. Ama bir çocukları olmadı. Onlar da üzülmek yerine birçok yetime ana baba oldu. Üsküdar Nuhkuyusu’nda bir arsa aldılar ve 100 yataklı bir hastane kurdular. Hastalar burada ücretsiz bir şekilde şifalarını buldu. Her şey de en ufacık bir noktasına kadar düşünülmüştü. bahçesi, külliyesi bir de cami. Hatta zamanı geldiğinde yan yana ölümsüz aşklarıyla yatacakları türbeyi bile unutmadılar. Hastanenin bahçesindeki türbede Prenses Zeynep ile yoksul delikanlı Kamil yan yana yatmaktadır.. Çok insan Zeynep Kamil’i tek bir kişi sanır. Oysa bu hastane bize Zeynep hanım ile Kamil beyden kalan bir hatıradır.. 1862’de kurulmuş bu hastane, bugün bulunduğu semte de adını veren, “Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi” adıyla bildiğimiz o yer. Mısır’da doğan, tarihin sevgi bahçesinde yeşeren ve İstanbul’da ölümsüzleşen bir aşktır “Zeynep Kamil Aşkı” Onlar 18’nci yüzyılın “Ferhat İle Şirin’idir.. Ve bu aşk hikayesi efsane değil, gerçektir.. 1,5 milyona yakın doğum ’un gerçekleştiği Zeynep Kamil Çocuk Doğum Hastanesinde doğan, Barış Manço, Bülent Ersoy, Burcu Esmersoy, Zara, Nadide Sultan ve Murathan Mungan gibi,çok sayıda siyasetçi, sanatçı ve sporcu bulunuyor. Üsküdar’ın Zeynep Kâmil semtine adını veren Zeynep Kamil Çocuk Hastanesinde, yüzyılı aşkın bir süreden buyana dünyaya gelen tüm kız bebeklerin göbek bağları Zeynep, erkek bebeklerin göbek bağları ise Kamil adıyla kesiliyor…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.