Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Habillerden mi yoksa Kabillerden miyiz?

Yazının Giriş Tarihi: 28.07.2020 00:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.07.2020 00:04

    İlk peygamber ve il insan olan Âdem aleyhisselamla başlayan kulluk sınavı bütün insanlık için ahrete kadar devam edecektir. Adem aleyhisselamın  iki oğlunun takındığı tavır ise adeta bu dünya sınavında  insanlar için  örnek teşkil etmektedir;  biri,  nefsine uyup şeytanın yolunu tutarken öteki samimiyeti ve rabbinin rızasını tercih etti.

   Âdem aleyhisselamın, isimleri Habil ve kabil olan bu iki oğlunun ilk sınavının kurbanla olması ne kadar manidardır. Çünkü kurban, insanın kulluk ölçüsünü belirleyen en önemli kriterlerdendir.   Kurban etmek kadar kurban olmak; kurban olmak kadar niyet ve samimiyet de önemlidir. Asıl olanda sembolik mana ifade eden kurban ibadetiyle bütün hayatımızı takva üzere inşa ve ihya etmektir.  

     İlk insanın imtihan serüvenini kurban üzerinden kulluk ölçüsüne koyarak ne güzel ifade etmiştir Yüce yaradan:  

(Ey Muhammed) onlara Âdemin iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da  birinden kabul edilmişti de ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen “ andolsun mutlaka seni öldüreceğim” demişti.  Öteki; “ Allah ancak kendisinden sakınanlardan kabul eder” (Maide, 27)  

     Hz. Âdemin oğullarından kabil, o zamanın şartlarında, bir miktar değersiz ekin, Habil ise gösterişli bir koç kurban etti. Habil’in  samimiyeti ve ihlâsı sayesinde kurbanı kabul görürken Kabilinki kabul görmedi.  Kurbanıyla hiçbir şey elde edemeyen Kabil, hasedin çırasını  tutuşturdu.  Kötülüyü başlattı; kötü bir çığır açtı. Halife olarak yaratılan insanla ilgili, meleklerin “kan mı dökecek birini yaratacaksın?” sorusu ve o sorunun cevabında ki hikmetin talihsiz figüranı oldu. Habil ise ihlâsın, samimiyetin, teslimiyetin sembolü olarak kabul gördü.  

   Evet,  İmtihandayız; malımızla mülkümüzle evlatlarımızla hatta canımızla imtihan ediliyoruz. Elbette ki  kazanan Habiller ve kayıp eden Kabiller olacaktır  âdemoğulları arasında. Ancak önemli olan;  Allahtan hakkıyla sakınan, ihlâs ve samimiyet abidesi Habillerden mi yoksa değersiz şeyi kurban etiği için  kurbanı kabul görmeyen, teslimiyet yoksunu,   kin ve  nefretle kardeşini dahi  zarara uğratan, onu katleden yalanla dolanla  onun bunun  hakkını hukukunu  gasp eden,  haset, kin ve nefretle  kan döken kabillerden miyiz? Bunu sorgulamalıyız.

    Çünkü her şeyin gerçek sahibi olan Allah Teâlâ’ya karşı kibirlenen, kendisinin bir emanetçi olduğunu unutan şeytanın yolunu tutanlar Kabillere sempati besleyenlerdir. Meleklerin yolunu yol edinenler, haddini bilip Habilleri takip edenlerdir.

     Bu bağlamda kurbandan maksat da Rabbe yakın olmak O’nun emrine boyun eğerek teslim olmaktır.   Bu ise takva ile mümkündür. Çünkü yüce yaratan bizim ibadetimizden çok samimiyet ve ihlâsımıza bakmaktadır; dış görünüşümüzden ziyade kalbimize, kalbimizde olan niyetimize nazar edip amellerimizi değerlendirmektedir.  İhlâs ve samimiyetin olmadığı yerde kurbanın büyüklüğünün ve gösterişli olmasının kıymetinin bir anlam ifade etmediği gibi, değersiz ve kıymetsiz şeylerin kurban edilmesinin de rabbimize olan bağlılığımızı ifade etme noktasında yeterli olması mümkün değildir.

    Yüce Allah kurbanla ilgili buyuruyor ki:  

   “Onların ne etleri ne de kanları Allaha ulaşır. Fakat sizin takvanız ulaşır…”(Hac, 37)

      Âlimler kurbanı samimiyetlerine göre çeşitlere ayırarak şöyle demişlerdir:

       “Kurban vardır saadet  ve kurbanı-ı kabuldür, Habil’in kestiği kurban gibi. Kurban vardır şekavettir, Kabil’in kurbanı gibi. Kurban vardır, Abdullmuttalib’in, oğlu nur Muhammed’in babası, Abdullah için kestiği kurbandır. Bir kurban vardır ki bunun adı peygamberin ümmeti için kestiği şefkat kurbanıdır. Bir kurbanda vardır ki fazilet ve menfaat kurbanıdır, bu,  hacıların ve umre yapanların kestiği kurbandır.  Bir kurbanda vardır ki muhabbet ve rahmet kurbanıdır. Bu, ümmetin kestiği kurbandır. Bir kurban vardır ki sebebi kuvvetli sevmektir, Kurban edecekleri bir hayvan bulamadıklarında şiddetli üzüntüden kendi canlarını kurban etmek isterler böyleleri. Bir çeşit kurbanda vardır ki, nefislerini Allah Teâlâ’nın yolunda yok etmiş seçkinlerin kurbanıdır bunlar, “ölmeden önce ölünüz” emri gereği nefsi emmarelerini Allah için yok etmişler, mutmain bir nefise kavuşmuşlardır. 

  Peki, bizim kurbanımız hangi çeşit kurbanlardan. Biz kurbanlarımızı kimin rıza için kesiyoruz. Kurbanlık için alışveriş yaparken niyetimiz sırf rıza-i ilahi mi? Bugün bunu sorgulamalı ve teslimiyetimizi kontrol etmeliyiz.

 Selam ve dua ile…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.