Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Güle güle vali abi !

Yazının Giriş Tarihi: 01.12.2020 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.12.2020 00:00

İnsanların hayatları boyunca unutamayacakları pek çok olay vardır. Yaşanmışlıklar vardır. Bazıları ise insanlar bu dünyadan göçüp gitseler bile hala hatıralarda kalırlar.

Sene 1979. Bursa’ya yeni bir vali atandı. Zekai Gümüşdiş.

Vali beyin geleceği saati bekledik. Vilayet binasının önünde biz vali beyi beklerken bir yandan da onunla ilgili olarak bürokratlardan bilgi almak istiyoruz. Öğrendiğimiz kadarıyla, çevresinde sevilen ve insanlara değer veren bir kişilik olarak tanınıyormuş.

Neyse, vali beyin makam aracı geldi. Makam şoförü Ömer abi ile koruma polisi Kemal aşağıya inip kapıyı açmak için acele ederken, vali bey kendi kapısını kendisi açıp aşağıya indi. Bekleyen tören kıtasını selamlayıp, başta vali yardımcıları olmak üzere kendisini karşılayanlarla selamlaştı.

Sonra, makam odasına geçti. Bizlerde basın mensupları olarak vali beyi adım adım takip ediyoruz. Makam odası, bugünkü gibi boylu boyunca değil. Ben diyeyim 30 metre siz deyin 40 metrekare.

Heykel’deki tarihi binanın ikinci katında. Özel kalem müdürünün bulunduğu yerden giriliyor. Birde, vali beyin makam masasının bulunduğu yerin yanında, misafirlerin geçirilmesi için kullanılan bir kapı var.

Yani, 30-40 metrekarelik bir odada yaklaşık 50 kişi civarında insan varız. Vali bey, önce vali yardımcılarıyla, sonra daire müdürleriyle tanıştı. Onları görevleri başına uğurladı. Sonra, basın mensupları olarak bizlerle tanıştı. Makamında oturuyordu. Bizlerde o tarihlerde gazeteler tipo baskı, eski matbaa teknolojisini kullanıyoruz. Yani fotoğraflar için klişe yapılması gerektiği için bir an evvel vali beyin fotoğraflarını çekip gazeteye ulaştırma derdindeyiz. Bizlere çay ikram ettikten sonra, kendisiyle ilgili sorularımıza cevap verdi.

Baktım, konuşmalar uzayıp gidiyor. Bende acele ediyorum. Vali beyin makam masasının önünde misafirlerini ağırladığı bir koltuk vardı. O koltukta otururken vali beyin fotoğrafını çekmek istedim. Çünkü, her zaman vali beyi bulmak mümkün olmayacağı için elimizde değişik fotoğrafları olsun, yeni bir haber geldiğinde kullanırız. Hem de klişesi hazır olur. Fazla vakit kaybetmeyiz.

Amaç bu.

Vali beye hitaben, “vali abi, izin verirseniz birde bu koltuğa otururken fotoğrafını çekmek isterim…” dedim.

Odada bulunan gazeteci abilerim bana kızdılar. Bu durumu gören vali, “tabi kardeşim olur. Arkadaşlarımıza hitaben de çocuklar, ona kızmayın. Benim kardeşim yok. Muharrem bundan böyle benim kardeşimdir. Her zaman bana abi diyebilir…” dedi.

Vali beyin bu sözleri beni hem mutlu etti, hem de meslektaşlarıma karşı mahcup olmamı önledi. Zamanla, vali abim ile aramızdaki ilişki, gerçekten abi-kardeş ilişkisine döndü. Kendisiyle beraber pek çok ilçe, köy, belde, kasaba gezdik. Hatta, hafta sonları bile bir yere gideceği zaman müsait olup olmadığımı sorar, bizleri yanına alır, kamu kurum ve kuruluşlarına giderken bile bizlerle beraber olmayı istendi.

Sonra, 12 Eylül oldu. Askeri darbe. Demokrasi askıya alındı. Ne olacak bu memleketin hali denildiği andan itibaren, sıkıyönetim komutanlığı Işıklar Askeri Lisesi oldu. Vali bey ise görevinden alınmayıp Bursa’da kaldı. O zor günleri, tehlikeli günleri, güç bela atlatılmasında, Bursa’nın ise darbe sırasında ve sonrasında bu olaylardan pek fazla etkilenmeyişinde sanırım vali Zekai Gümüşdiş’in büyük emek ve katkıları var.

Görevinden ayrıldıktan sonra da aramızdaki abilik- kardeşlik görüşmeleri devam etti. Vefat ettiğini üzülerek öğrendim. Allah gani gani rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Her zaman Bursa’ya böyle bir vali hizmeti ve bürokrat gelmesi pek mümkün olmaz. Amaç, bir yandan hizmet ederken diğer yandan da gönülleri kazanmak.

Kavga etmek, gürültü, çıkarmak, ona buna saldırmak kimseye bir şey kazandırmıyor. Ömür dediğin çok kısa. Yaş ilerlese de zamanın nasıl gelip geçtiğinin farkına bile varamıyoruz.

……………..

Korona ile yaşamak

İnsanlık tarihinde belki de gelmiş geçmiş en büyük tehlikelerden bir tanesi bu Covid-19 denilen koronavirüs.

Kimseye acıması yok.

Pençesine aldıklarını öldürüyor,. Bazılarını süründürüyor. Bazıları virüsten kurtulsa bile ağır vücut sakatlıklarına yol açabilen hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalıyor.

İnsanlara bu işi anlatmaya çabalayan görevliler, ilgililer, yetkililer ne söylerlerse söylesinler, başına bu salgın gelmeyen, hastalığa yakalanmayan veya yakınları bu hastalık pençesinde olmayanlar, bu işin hala ciddiyetini anlamış durumunda değiller.

Geçtiğimiz hafta amcaoğlu ile eşi bir hafta arayla koronavirüs yüzünden gitti. Dün de Kayseri’den Mustafa Yıldız kardeşimizin vefat ettiğini duyduk. Etrafıma bakıyorum, pek çok tanıdık için, sosyal medyada vefat ettiği bilgilerini alıyoruz.

Önlem ve korunma adına ise sanırım daha yolun başındayız.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.