İsviçre – Türkiye maçı için ekran karşısına geçerken, dilimde yıllar öncesinin o meşhur şarkısı vardı: “…Bir ümitle ya olursa dersin hep/ Bile bile her şeyin bittiğini..” İtalya ve Galler maçlarının ardından, “Bizim Çocukların” EURO 2020’ye, havlu attığının farkındaydım ama içimdeki çocuk; “ya olursa?” diyip duruyordu, “bile bile her şeyin bittiğini…”
Maçın tekniğini, taktiğini, dizilişini geçtim artık. Tel tel döküldüğümüz, İtalya ve Galler maçlarında bile bu kadar ruhsuz değildik. Başlama vuruşu ile beraber; gözü bizim maçta, kulağı Roma’daki grubun diğer maçında olan, İsviçre sağdan, soldan, göbekten gümbür gümbür gelmeye başladı. Ama ne gümbür gümbür gelme… İsviçre, ikinci golü bulana kadar, top göstermedi bize. Topu ayağımıza almaya başladığımızda ise, Bakü-İstanbul uçak biletlerimiz kesilmişti bile…
Futbolda, yenilginin doğal bir sonuç olduğunu kabul etmekle beraber, Milli Takımımızdan, mağlubiyetin de onurlusunu beklemek, bu ülkenin her vatandaşı gibi, benim de hakkım. Çıkarsın sahaya, son düdüğe kadar Ay-Yıldız’lı formanın hakkını verirsin ama mağlup olursun. Ruhunu yeşil çimlere koyarsın… Kazanmak için, tekmeye kafayı atarsın… İsyan edersin, iki kişilik oynarsın… Mert Müldür haricinde kim vardı sahada isyan eden? Sağ ayaklı sol bek oynatılmasına itiraz ettiğim Müldür, Zeki’nin yerine, gerçek bölgesinde, oynasa daha da başarılı olacakmış. Bunu, ekran karşısında ancak son maçta görebiliyoruz biz. Yaklaşık bir aydan beri Şenol Hoca’nın bunu görememesi ne kadar acı…
Netice itibariyle boyumuzun ölçüsünü aldık, dönüyoruz. Bizim Çocukların sayesinde, istikrarlı bir averaj takımı olduk. Eksi sekiz averajla turnuvayı bitirmek büyük(!) başarı. Bu durumun da felsefesini yapacaksınız değil mi Şenol hocam?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Uğur TEMEL
Filozoflar, ‘Güneşi’ balçıkla sıvamazlar
İsviçre – Türkiye maçı için ekran karşısına geçerken, dilimde yıllar öncesinin o meşhur şarkısı vardı: “…Bir ümitle ya olursa dersin hep/ Bile bile her şeyin bittiğini..” İtalya ve Galler maçlarının ardından, “Bizim Çocukların” EURO 2020’ye, havlu attığının farkındaydım ama içimdeki çocuk; “ya olursa?” diyip duruyordu, “bile bile her şeyin bittiğini…”
Maçın tekniğini, taktiğini, dizilişini geçtim artık. Tel tel döküldüğümüz, İtalya ve Galler maçlarında bile bu kadar ruhsuz değildik. Başlama vuruşu ile beraber; gözü bizim maçta, kulağı Roma’daki grubun diğer maçında olan, İsviçre sağdan, soldan, göbekten gümbür gümbür gelmeye başladı. Ama ne gümbür gümbür gelme… İsviçre, ikinci golü bulana kadar, top göstermedi bize. Topu ayağımıza almaya başladığımızda ise, Bakü-İstanbul uçak biletlerimiz kesilmişti bile…
Futbolda, yenilginin doğal bir sonuç olduğunu kabul etmekle beraber, Milli Takımımızdan, mağlubiyetin de onurlusunu beklemek, bu ülkenin her vatandaşı gibi, benim de hakkım. Çıkarsın sahaya, son düdüğe kadar Ay-Yıldız’lı formanın hakkını verirsin ama mağlup olursun. Ruhunu yeşil çimlere koyarsın… Kazanmak için, tekmeye kafayı atarsın… İsyan edersin, iki kişilik oynarsın… Mert Müldür haricinde kim vardı sahada isyan eden? Sağ ayaklı sol bek oynatılmasına itiraz ettiğim Müldür, Zeki’nin yerine, gerçek bölgesinde, oynasa daha da başarılı olacakmış. Bunu, ekran karşısında ancak son maçta görebiliyoruz biz. Yaklaşık bir aydan beri Şenol Hoca’nın bunu görememesi ne kadar acı…
Netice itibariyle boyumuzun ölçüsünü aldık, dönüyoruz. Bizim Çocukların sayesinde, istikrarlı bir averaj takımı olduk. Eksi sekiz averajla turnuvayı bitirmek büyük(!) başarı. Bu durumun da felsefesini yapacaksınız değil mi Şenol hocam?