Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Farklı ebeveyn davranışları ve disiplin

Yazının Giriş Tarihi: 01.01.2021 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.01.2021 00:02

Dilimizde disiplin denince, akla genellikle ceza gelir. Oysa eğitimsel anlamda disiplin, kişiye belirli alışkanlıklar kazandırma, onu, kendisi ve çevresi ile uyum içinde yaşamaya hazırlama diye tanımlanabilir. Disiplin kavramı kuşkusuz nasıl bir çocuk yetiştirmek istediğimiz ile yakından ilgilidir. Ayrıca bu isteğimizde ne denli samimi olduğumuz da disiplinlendirme sırasında kullandığımız yöntemi açıkça belirler.

Aile bireyleri farklı bir çocuk yetiştirme anlayışına sahipseler, anne baba veya diğer yetişkinler akıllarına estiği, içlerinden geldiği gibi davranıyorlarsa, davranışlarında belirli bir düzen veya kural yoksa, bu insanların yetiştirdiği çocukta da disiplinden söz etmek anlamsız olur. Toplumda günü gününe, saati saatine uymuyor dediğimiz, kararsız, olaylar karşısında bazen aşırı tepki gösteren, bazen de sanki hiçbir şey olmamışçasına ilgisiz davranan kişiler, işte bu tür ailelerin çocuklarıdır. Yeni doğan bir bebeğin tüm çevresini ailesi, özellikle anne ve babası oluşturur. Daha sonra buna oyun arkadaşları ile okul çevresindeki arkadaşları ve yetişkinler katılır. Bu grupların her birinin çocukta disiplin kavramının gelişmesi açısından farklı görevleri vardır. Yetişkinlerin çocuğu eğitirken akıllarında tutmaları gereken en önemli nokta, onun gelişim evrelerini iyice öğrenmek ve çocuğun hangi yaşta neleri kavrayabileceğini, neleri yapıp neleri yapamayacağını bilmektir.

Bebeklik döneminde disiplin, çocuğun gereksinimlerini sağlamak, onu rahat ettirmek, tehlikeli durumlardan korumaya çalışmak şeklinde özetlenebilir. Bu dönemde çocuk, tamamen anne babanın yardımına muhtaçtır. Her türlü karar, sorumluluk ve bunların sonuçları anne babaya aittir. Yapılması gerekli olan şeyler pek basit ve kolayca sağlanabilecek şeyler gibi görünüyorsa da, çocuğun ileride yaşamındaki davranış modelini oluşturan örnekler oldukları için, gereksinimlerinin karşılanışı sırasındaki anne babanın davranışı son derece önemlidir. Annenin ses tonu, çocuğu tutuş biçimi, gereksinimlerini karşılamadaki dakikliği vb. çocuğun yeni geldiği bu yabancı dünyaya bakış açısını etkiler. Annesi onu şefkatle kucaklıyor, meme verirken tatlı sözler söyleyerek başını şefkatle okşuyor, bu sırada babasının yumuşak sesi kendisine henüz anlamadığı, fakat tatlı ve güzel olduğuna emin olduğu bir şeyler söylüyorsa, çocuk onlara gülümser, çevresine güvenle bakar. Aksine anne çocuğun karnını doyurmayı güç bir görev gibi kabul edip, onu sertçe kucağına alıyor ve aman karnı doysun da uyusun şeklinde katı bir tutumla davranıyorsa veya baba ağlamasından rahatsız olduğunu belirtir şekilde bağırarak bir şeyler söylüyorsa, yine annesi altı ıslandığı zaman hemen değiştireceği yerde ağlamaya bırakıyorsa, bu çocuğun sevgi duygularının yeşermesi, dünyaya güvenle bakabilmesi mümkün müdür?

Bebeklik döneminde çocuğun çıkardığı sesler bile gereksinimlerinin karşılanması ile ilgili olduğu için, başlangıçta onu bilerek, sırf anneyi meşgul etmek için ağlaması söz konusu olamaz. Bu nedenle de bu dönemde sertlik, zorlama ve hele cezanın hiç yeri yoktur. Bebeklik, çocuğun yalnızca şefkat, ilgi ve yumuşaklıkla ele alınması gereken bir devredir. Disiplin adını verdiğimiz, düzenli alışkanlıkların gerçek başlangıç dönemi de okul öncesi dönemdir. Bu dönemde çocuk, gelecekteki davranışlarına esas oluşturacak tüm alışkanlıkları kazanır. Okul öncesi çocuk, bir önceki dönemde olduğu gibi tümüyle yetişkine bağımlı bir bebek değil, fakat kendi kendine bir şeyler başarabilen bir çocuktur. Kendisine öğretilmek istenen davranış modellerine karşı tepki de gösterebilir. Ayrıca hareket halinde bir varlık olduğundan, kendisini bazen tehlikeli durumlar içinde de bulabilir. Bu nedenle de bazı sınırların konulması zorunludur. Kendi kendine gerçekleştiremediği bu sınırlamalar, uygun bir şekilde tanıtılırsa, çocuğu rahatsız etmezler.

İyi bir disiplin, devamlı olarak çocuğun isteklerine engeller koyarak değil, karşılıklı saygı ve anlayışla kurulabilir. Çocuğun tehlikelerden korunması, her isteğinin engellenmesi anlamına gelmez, aksine çocuğun uygun olan isteklerinin kabul edilmesi ve kendisine gerçekten zarar 6 verebilecek durumlara engel olunması anlamındadır. Çocuk sağlıklı bir aile ortamı içinde bir süre sonra bazı davranışları yapmanın yasak olmadığını, ama bazılarını yapması gerektiğini öğrenir. Hiçbir toplumda özgürlük sonsuz değildir. İnsanın etrafında başka insanlar ve zarar görebileceği veya zarar verebileceği nesneler olduğu sürece, davranışları da belirli bir ölçüde kısıtlanacaktır. İşte disiplin sorunu bu kısıtlamalar söz konusu olduğu zaman ortaya çıkar. Kısıtlama fikri, insan olarak hiçbirimizin hoşuna gitmez, ama çocuklar kendilerine yapılan kısıtlamaları belirli ölçütler içinde sandığımızdan daha kolaylıkla kabul ederler.

Bu ölçütleri şöyle sıralayabiliriz:

1. Kararlılık: Çocuktan yapması istenilen şeylerin, yetişkinin o anda aklına geliveren şeyler olmayıp, önceden düşünülmüş, planlanmış şeyler olmasıdır. Burada çocuğun bulunduğu gelişim basamağında neleri başarıp neleri başaramayacağının bilinmesinin önemi büyüktür. Örneğin, üç yaşındaki bir çocuk anlatılan bir hikayeyi ancak 5-10 dakika gibi belirli bir süre ilgi ile izleyebilir. Anlatma daha uzun süre devam ederse çocuğun ilgisi dağılır, anlatılan hikayeden çok etrafı ile ilgilenmeye başlar. Bu durumda çocuğa “ben sana hikaye anlatıyorum, ama sen dinlemiyorsun, öyleyse bir dahaki sefere sen istediğin zaman bende anlatmam” demek hatalıdır. Zira çocuk anlattığımız öyküyü dinleyebilmek için tüm dikkatini vermiş, ama hikayenin anlatım süresi onun dikkatini toplayabileceği sürenin üzerine çıkmıştır. Ayrıca tekrar anlatmam şeklindeki ifade de eğitimsel açıdan hatalıdır. Bir annenin veya öğretmenin çocuğa öykü anlatmaktan tümüyle vazgeçmesi olanaksızdır. Oysa yasaklar konulurken bunların gerçekten yerine getirilebilir olmaları, disiplin kuralının öğrenilmesi açısından büyük önem taşır. Yerine getiremeyeceğimiz yasaklama ifadelerin makul bir disiplin eğitiminde yeri yoktur. Yasaklamanın konulmasındaki ana amaç, çocuğu çevresindeki zararlardan ve başaramayacağı işlere kalkışmaktan duyacağı kırıklıklardan korumak olmalıdır. Çocuğun zararsız ve makul olan istekleri için kendisine olanak tanımak, sağlıklı ve güvenli, kendine ve başkalarına güvenen bir birey yetiştirmek açısından son derece önemlidir.

2. Pekiştirme: Kuralların öğrenilmesi, alışkanlıkların kazanılması insan yaşamında büyük yer tutan öğrenme faaliyetinin çeşitli yüzleridir. Pekiştirme ise her öğrenme faaliyetindeki temel öğelerden biridir. Pekiştirme, çocuğa öğretilmek istenilen kuralın pek çok kereler tekrarlanması anlamındadır. Burada kuralın her zaman aynı şekilde tekrarlanmasını sağlamak, öğrenmeyi kolaylaştırmak açısından son derece önemlidir. Örneğin, yemeğe oturmadan önce ellerini yıkamak, herhangi bir oyuncakla oynamayı bitirince yerine koymak veya karşılıklı konuşmada karşısındakinin sözünü kesmeden dinlemek vb. gibi. Her zaman aynı şekilde tepkide bulunulması, pekiştirilmenin sağlanması için başlıca etkendir. “Haydi gezmeye gideceğimiz için bugünlük oyuncaklarını toplama, ama yarın mutlaka toplayacaksın” dediğimiz zaman çocuk, kendisinden istenilen davranışın duruma ve yetişkinin isteğine bağlı olduğunu düşünecektir. Anne bazen yapılmasına izin veriyor, bazen de bunun yapılmaması gereklidir diyorsa, bu tarz bir tutumun, çocukta kurala uymayı öğrenme açısından olumsuz etkileri vardır.

3. Kişisel Duygulara Göre Davranmama: İnsan söz konusu olduğu zaman, davranışlarda çok kere duygular da etkili olur. Küçük çocuklar için duygusal duruma göre davranmak, üzgün veya sevinçli olduğu zaman taşkın hareketlerde bulunmak veya yemek yememek gibi kabul edilebilir şeyler olsa da, yetişkinin kendi duygularını kontrol altında bulundurması beklenir. Bu, gerek diğer insanlarla olan ilişkiler, gerekse çocuklarına karşı tavır alışlarında son derece etkilidir. Canımızın sıkkın olduğu, keyfimizin yerinde olmadığı bir gün çocuğumuzun yaptığı bir harekete şiddetle tepki gösteriyorsak, daha sonra da üzüldüğümüz için onu kucağımıza alıp okşuyorsak veya daha rahat olduğumuz bir gün aynı davranışı 7 hoşgörü ile karşılıyorsak, çocuğumuzun bundan alacağı olumlu ve olumsuz izlenimler uzun tartışmalara konu olabilir. Kuşkusuz hepimiz gün boyu hızlı bir yaşam temposunun içinde birtakım kırıklıklar, gerginlikler veya sevinçler yaşıyoruz. Yaşadığımız duygusal duruma göre de davranışımızda bazen değişiklikler olması beklenebilir. Ancak bu değişikliklerin çocuğun hayat stilini etkileyecek şekilde belirgin olması, ona yarar yerine zarar verir. Özellikle çocuklar söz konusu olduğunda, duygularımızın davranışlarımıza olan etkilerini çok iyi kontrol etmemiz gerekmektedir, zira bir kuralın öğrenilmesi ve çocuk tarafından rahatlıklar kabul edilerek kalıcı olabilmesi ancak onun kişisel değil durumsal olması ile ilgilidir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.