Ucundan kıyısından olsa da gazeteciyim ya

Eş dost soruyor;

Sence YSK İstanbul seçimlerini iptal eder mi diye?

Ben de mesele hukuk kurallarının dışında seyrederek niyete evrildiği şahsımın da niyet okuma gibi yeteneği olmadığı için topu taca atıyorum.

Bakalım bekleyip göreceğiz mealinden içi boş yanıtlar veriyorum.

Kim bilir belki de bu yazı yayınlandığında sorunun yanıtını vermek durumunda olanlar kararlarını açıklarlar da hadise resmi kimliğine kavuşmuş olur.

Aslında sorunun yanıtı çok basit.

YSK’nın içtihatlarına bakarsın, konu ile ilgili kanunlara bakarsın hukukun üstünlüğü kavramının ışığı altında dersin ki;

Eder ya da etmez.

Ama burada sorunun tek yanıtı yok.

Çünkü içtihatlar, kanunlar ve hukukun üstünlüğü İstanbul seçimlerinin tekrarı ya da sonuçların onaylanması için pek yeterli değil.

Etken unsur niyet.

YSK’nın niyeti ne ise icraatı da o yönde olacaktır.

Kurumun bu güne dek yapılan seçimlerde niyet unsurunu hiçbir zaman göz ardı etmediği aşikar olduğu için bu seçimde de çok farklı kararlara imza atmasını beklemek fazla iyi niyetlilik olur.

Öyle ya, bu sefer ki konu kesinlikle kaybedilmesine tahammül gösterilemeyen İstanbul seçimleri; neden farklı davransın?

Ancak YSK ne karar verisin mazbata halk tarafından İmamoğlu’na çoktan verildi bile.

Adaylar arasında ki fiili farkta ortayken bunu görmezden gelerek bavulların çokluğuna bakıp seçimi iptal etmek en çok iktidar partisine zarar verecektir.

Çünkü YSK’nın kararı İstanbul yerel seçimlerinin iptali yönünde olur ise ‘’Tamam kardeşim iptal ettik artık seçim filan yok, bugüne kadar nasıl geldiyse bundan sonrada öyle olacak İstanbul’un şehri eminliği iktidar partisinde kalacak’’

Şeklinde olmayacak ki;

Tarihi de şimdiden belli;

Kurul en fazla 2 Haziran 2019 da tekrar edilecek diyecek.

Yani bugünü esas alırsak sadece 45 gün sonra.

Hani deniliyordu yatcaz kalkcaz yatcaz kalkcaz diye işte o anlamda.

Biz havanda su döverek değil günler aylar, on yıllar geçirmeye şerbetli bir ülkenin evlatlarıyız.

O kırk beş günde geçer.

Günler geçer de ikinci seçim sonuçları atın alınıp Üsküdar’ın geçilmesine yeter mi bilemem.

Hele geçilen köprünün ipleri atın terkesinde ki bunca ağırlığa dayanamaz da kopar mı kopmaz mı onu hiç bilemem.

Bildiğim, Türkiye’nin son derece ciddi ve tehlikeli  ekonomik bir türbülansın içerisinde olduğu.

Ve bu bağlamda;

İşsizlik oranlarının son yirmi yılın en yüksek seviyesine ulaştığı, piyasaya yansıyan enflasyonun açıklananın kat be kat üzerine çıktığı, çarşı pazarın tam manası ile alev alev yandığı, kurumlarımızın sorunlar yumağında ipin ucunu bile arayamaz hale geldiği, yatırımların durma noktasında sabitlendiği, üretim gücümüzün yerle yeksan olduğu, akaryakıt fiyatlarının tavan da tavan diye tutturdukları, bu yazının yazıldığı an itibari ile doların 5.75 Avronun 6.52 sınırına ulaştığı

Bir süreçte herkes oturmuş ‘YSK İstanbul seçimini iptal eder mi etmez mi’yi tartışıyor.

İş öyle bir boyuta geldi ki..!

Ekonomik krizin etkileriyle ülkece zehirlenirken sanki İstanbul panzehir olacak.

Gerçek eğilip bükülüp kimyası ve fiziği değiştirilmeye çalışılırken hepimiz iki büklüm oluyoruz politikacıların umurunda değil.

Bendeniz halk, insan, şehir sevgisi, hizmet aşkı söylemlerine filanda inanmıyorum.

Tüm Türkiye’yi kilitleyen İstanbul seçimlerinin kapısında ki asma kilidin anahtarının maddi menfaatlar olduğunu düşünüyorum.

Bu denli uğraşın altında yatan ana unsurun da tamamen duygusal(!) olduğunu.

Sorunlar onların bir parçası olmakla asla çözülemiyor.

Bunca deneme yanılmadan sonra bunu çoktan anlamış olmamız gerekiyordu.

Son yaşanılanlar anlayamadığımızın ya da anlamak istemediğimizin bir göstergesi.

Ne demişler eskiler?

Niyet hayırsa sonuç hayırdır.

YSK’nınkini bilemem

Ben yine de hayra yorayım da