Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ertuğrul Mat'tan Turgut Özal anısı

Yazının Giriş Tarihi: 18.04.2021 00:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.04.2021 00:10
Hafta arası eski Başbakan Yıldırım Akbulut vefat etti  kendisine rahmet, sevenlerine sabır diliyoruz. Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra başbakan olan, Akbulut, yine Özal gibi Nisan ayında vefat etti. Dün Turgut Özal'ın 28. ölüm yıl dönümüydü. Turgut Özal bir çok başarıya imza atmıştır hakkını vermek gerekir. Ancak en çok eleştirilen iki yönü ise, Demirel, Ecevit, Erbakan gibi liderlerin siyasi yasağının devam etmesini istemesi ve bunu refaranduma götürüp hayır oyu istemesidir, evet deseydi bence bu gün çok daha iyi anılırdı. Ikinci yanlış ise "Benim memurum işini bilir.!" Demesidir, bu cümleden sonra kamuda rüşvet olaylarının büyümesine sebep olmasıdır. Yaptığı büyük hizmetlerden dolayı biz kendisini rahmetle aniyor ve geçtiğimiz yıllarda bu yazıyı yazmış olan değerli büyüğümüz ve Bursa eski milletvekilimiz Ertuğrul Mat' a sözü bırakıyoruz. ( Ertuğrul Mat  AP Bursa Milletvekili) BENİM GÖZÜMLE TURGUT ÖZAL 1964 yılında Demirel, Adalet Partisi Genel Başkanı Gümüşpala’nın ölümüyle  yapılan Başkanlık yarışı kazanmıştı. Tabii, hemen, CHP’nin , o 27 Mayıs darbesinin tahripkâr gücünü yanına alarak başlattığı karalama kampanyası bütün Türkiye’ye yayılmıştı. Süleyman Beyin adı, “ Morison Süleyman” olmuştu.. Çünkü Süleyman bey, o tarihte, Ereğli Demir Çelik Fabrikalarını kuran ve işletmesine Ortak olan “Morison Firması” ‘nın taşeronuydu. 1960 darbesine Devlet Su İşleri Genel Müdürü olarak yakalanan Demirel, işsiz kalmış , mühendis olduğu için de müteahhitliğe başlamıştı. Aldığı iş de,   aslında o büyük  işin  küçücük   bir bölümüydü.. Hayatımda,  o tarihe kadar Yedek Subaylık ve İl Genel Meclisi Üyeliği dışında Devletle hiç işim olmamıştı. Siyaset yapıyor ve bu görevin, mahalli parti içi kavgalarda aleyhime kullanılacağından korkuyordum. Bu itirazımı duyunca, Mehmet bey, Bursa’ya geldiğinde, o zamanki İl Başkanımız Karniş’le beni Merinos fabrikasına çağırmış,İl Başkanımıza ”Bu görev tevdii Genel İdare Kurulu Kararı iledir.Parti içi kavgalarda bu görev tartışılmamalıdır “ demişti. Allah var.. Hüseyin Karamehmetoğlu ile parti içi çok çekişmemiz oldu; ama bir gün bile bu görev, O’nun tarafından, gündeme getirilmedi. Adalet Partisi Genel İdare Kurulu Kararı ile Ankara Ticaret Odası Başkanı Ferhat Nuri Yıldırım, Turgut Özal ve bana, Demirel aleyhindeki bu kampanyayı önlemek görevi verilmişti. Ferhan Nuri bey, Adalet Partisi Ankara İl Başkanlığı da yaptığı için daha önceden tanıyordum. Ama Turgut beyi tanıyor, ne de adını biliyordum. 6 Nisan 1966  tarihinde, Sanayi Bakanı Mehmet Turgut  makam odasında, beni kısa boylu, şişman bir mühendisle tanıştırdı. Adı Turgut Özal’dı.. Kolları sıvadık.. O zaman Ereğli ufacık bir Karadeniz sahil kasabasıydı.. Otellerinde kalınmaz, oturacak adamakıllı bir yer bulunmazdı orada. Yönetim’de Morison Firmasını Temsil eden 3 kişi vardı.. Onlar altı kişilik  özel bir uçakla Ereğli’ye gelip giderlerdi. Birkaç defa, Özal’la ben de bindik.. Diğer arkadaşların da binmesine bir engel yoktu.. Uçak şirketindi, ama diğer arkadaşlar bu ufak  uçağa binmekten çekinirler; Düzce’nin,  Alaplı’nın tozlu yollarından Ereğli’ye gidip gelirlerdi. Yönetim Kurulu Başkanı  Daniş Koperler de, sonradan da O’nun yerine gelen Ali Çimen bey de, tek kişilik odada;  bizler ise, Amerikalılar dahil, ikişer kişilik misafirhane  odalarında yatardık. Biz Mehmet Turgut’un güvenerek tayin ettiği kişiler olarak , birbirimize yakın durur, Turgut beyle  hep  aynı odada  kalırdık. Türkiye’deki Demir ve kömür cevherlerinin kalitesinin düşüklüğü dolayısıyla, Güney Afrika Cumhuriyeti’nden vasıflı kömür ve demir cevheri ithalini  ön gören ve “ Aramco raporu “ diye adlandırılan bir rapor Yönetim Kurulu’nun gündemine gelmişti.. Yönetimdeki Amerikalılardan biri ile benim odam arkadaşım, saatlerce süren bir tartışmaya daldılar.. Turgut bey, İngilizceyi akıcı bir dille değil ama, konuşurken kelime bulmakta tereddüde düşmezdi. Sonunda Amerikalı ayağa kalktı ve dedi ki: -Amerikan Çelik Endüstrisi’ne 35 yılımı verdim..Bu tartışmanın sonunda, Turgut beyin fikrine iltihak(katılmak) etmekten şeref duyuyorum. Yönetim Kurulu Üyeleri,topluca ve zaman zaman  Ereğli Demir Çelik ‘in saç ürünlerini kullanan Arçelik, Profilo gibi  firmaların fabrikalarını ziyaret  ediyordu. Bu yolculuklar boyunca, yan yana oturur , Turgut beyle derdleşirdik.. Bu derdleşmeler esnasında O’nun vizyonunun genişliğini de görmeye başlamıştım. Bursa’da köşe yazısı yazdığım Hakimiyet Gazetesi sahibi Hayri Terzioğlu beyle zaman zaman Çekirge’deki  Ada Palas’ın Çardak Lokantasına öğlen yemeğine giderdik. Ben bu yemek sohbetleri  esnasında sık sık Turgut beyden ve vizyonundan Hayri beye bahsederdim. O tarihlerde, Bursa’da Çimento Fabrikası kurulması için, bir halk hareketi başlamıştı.. Müteşebbis heyetin başkanı Hayri beydi. Bir gün bana, “Turgut beyi bir iki gün misafir etsek, bu daveti kabul ederler  mi? “ diye sordu. --Tabii, ben Turgut bey’i, eşi Semra hanımefendiyle birlikte davet ederim. Cevabın verdim ve Turgut beyle Semra hanımefendi Bursa’ya benim misafirim olarak geldiler.. Hayri bey , bize bir yemek verdi.. Yemekten sonra,Fatma’yla Semra hanım kapalı çarşıyı gezerken, bizi gazetede, Hayri bey Abdi bey ve Fuat Özyol’ la birlikte , Çimento Fabrikasını konuştuk. -250 bin ton / yıl yanlış, 480.000 tona çıkarınız. Türkiye'nin ihtiyacı büyük, bu ihtiyaç sizi zorlayacak, kâr payı dağıtamadan, tevsie gitmek mecburiyetinde kalacaksınız Dedikodular başlayacak, iştirak eden halk umudunu kaybedip, hisselerini satacak.. Bunu düşünmeli ve ayrıca  bu teşebbüsün başına bir profesyonel getirmelisiniz, dedi. Bu konuşmadan sonra, Bursa Çimento Sanayi’nin ilk Genel Müdürü’nün tayin kararını da çıkmıştı. Sonra ben 1969 da milletvekili oldum. O dönemin genç milletvekilleri olan Cemâl Külahlı , Barlas Küntay, Önol Şakar, Orhan Davut gibi arkadaşlarla birlikte O’nun Devlet Planlama Teşkilatı’nın başına getirilmesi için gayret ettik. Süleyman bey, elbette ki, O’nu bizden fazla tanıyordu.. Ama  siyasi bir talep almaya da ihtiyaç duyuyordu;çünkü, O’na “Morison Süleyman “ lâkabını takanlar,çoktan  Özal’a “takunyalı “ lâkabını takmıştı bile.. İşte bizim kuşağın en büyük başarısı, bu iki isme sahip çıkmasıdır. Biz, o “ Morison Süleyman” ’ı , “ Barajlar Kıralı Demirel “’ e, “ Takunyalı Özal” ‘ı, “Reformist Özal”’a çeviren kuşağız. Özal, sonra, Başbakan oldu.. Cumhurbaşkanı oldu.. Beni ANAP’ ın kuruluşunu plânladığı günlerden başlayarak, hep yanında görmek istedi. Her zaman, “ Süleyman bey, yasaklıyken, bize  yakışmaz..” dedim  O da, her zaman  anlayışla karşıladı, hep dost kaldık. Dünya liderleriyle özellikle George Bush’la yakın dostluğu vardı.. Onlarla münasebetlerini “ Şahsım “ diye yönetmez, Türkiye Cumhuriyetini temsil ettiğini unutmazdı.. Sınıf arkadaşım olan Bilgin Yazıcıoğlu  hem hukuk müşaviri, hem de sırdaşları arasındaydı.. Ondan dinledim: Amerika ile Irak’ın arasının en gergin olduğu  günlerde, Saddam’ın Yardımcılarından Taha Yasin Ramadan Ankara’ya Özal’la görüşmeye gelmiş; Amerika da bu görüşmeye çok büyük bir önem atfetmişti. Görüşmeden sonra, Taha Yasin,Irak’a dönmüş, Beyaz Saray Çankaya’yı aramaya başlamıştı. George Bush, basın toplantısı yapacak, bu toplantıdan önce Özal’dan bilgi almak istiyor; ama Özal telefona çıkmıyor,yakın çalışma arkadaşlarıyla birlikte odasında televizyondan, Bush’un Basın Konferansını  naklen vermeye hazırlanan CNN İnternational’ı takip ediyordu.   Bush, Özal’a ulaşmaktan umudunu kesip, tam basın toplantısına başlayacağı sırada, Özal Beyaz Saray’a telefon ediyor. Yaverlerin koşup Bush’a haber verdiğini,Özal ve arkadaşları televizyondan seyrediyorlar. Bush, hemen basın mensuplarına dönüp,” Çok önemli bir telefon aldım..Türkiye Cumhurbaşkanı dostum Özal arıyor..Biraz evvel Taha Yasin Ramadan’la görüştüler. Hemen döneceğim ” Diye telefonun başına koşmuş;  Özal, Türkiye’nin ve kendisinin  önemini CNN İnternational’dan bütün dünyaya duyurmuştu. Aradan zaman geçti. Arabamla Bulgaristan’dan dönerken, huduttaki Bulgar Pasaport Polisi, “ Sizin de, bizim de başımız sağ olsun..Dünya için önemli bir insandı” diyerek bana Özal’ın öldüğünü haber verdi.. Gerçek böyleydi.. Bu yazıda isimleri geçip, ölenlere rahmet olsun. Galiba, Semra hanımla ben ayaktayız. ...
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.