Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Elçiye zeval oldu!

Yazının Giriş Tarihi: 27.10.2021 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.10.2021 00:02

Atalarımız ne güzel söylemişler, kim ne söylerse söylesin, aracıya, yani elçilere zeval olmaz diye.

Elçiye zeval olmaz ama, kendi aklıyla değilde başkalarının aklıyla hareket edip, Türkiye’yi uluslar arası alanda küçük düşürme girişiminde bulunan elçiye bal gibi de zeval olur.

Oldu da.

Önce,  Osmanlı döneminde atalarımızın kullandığı bu sözün genel sözlük anlamına bakalım.

Birinci anlamı: Haberi ulaştırmakla getirmekle kişiler, getirdikleri bilgi veya haber kadar kötü olursa olsun suçlanamaz. O sadece görevini yerine getirmiş ve kendisine yazılı ya da sözlü olarak verilen haberi ulaştırmıştır. Asıl kızılması ya da üzülmesi gereken nokta haberin kendisiyken elçiye zarar vermek, en büyük haksızlıklardan biridir.

İkinci anlamı: Elçiye Zeval Olmaz atasözü aynı zamanda uyarı niteliği taşır. Konuyla ilgisi bulunmayan kişilerin suçlanmaması gerekir.

Kendilerini dünyanın efendisi sanan ve öyle davranan, istedikleri ülkede karışıklık çıkaran, istedikleri ülkede darbe yapan bir zihniyet, bu elçilere “yürüyün, ben sizin arkanızdayım!” demiş. Onlarda, ormanda hazine bulmuş haramiler gibi bu işin üzerine atılmışlar ve kendilerine verileng örevi ifa etmişler. Duruma bakıldığında, bu iş sadece 10 ilçe veya elçilik görevlisiyle değil de pek çok ülkenin diplomatlarına da açıklamaya imza koymaları için tekliflerde bulunulduğu konuşulmaya başlandı.

Amaç nedir?

Bilinmiyor.  Aslında belli, önce Türk devletini sonra da mevcutk hükümeti dünya kamuoyu önünde yıpratmak.

Elçiler, açıklamanın ne anlama geldiğini bilmeden imza attıklarını, gösterilen tepkiler üzerine durumun vahametini anladıklarını ifade edip geri vites yaptılar. Başta Amerikan elçisi olmak üzere pek çok diplomat, konuya yine diplomatik yollarla, “biz açıklamayı şimdilik geri çekiyoruz” dediler.

Peki, bu açıklamayı yapmak ve uygun zamanı belirlemek için neden böyle bir hareket çektiler.

Şimdi, elçilerin açıklama yaptığı gün ile yaşanılan olaylara bakalım. Muhalefet olaya, elçilere  sahip çıktı. Hak, hukuk, adalet kavramları olduğunda akar suların durduğu bir hava estirilmek istendi. Sonra, Türkiye’de can ve mal güvenliği olmadığı, iç karışıklık yaşandığı iddialarının yeniden canlandırılmasının bir provası yapılmak istendi.

Başta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, ülkesini seven, vatanını, milletini seven siyasetçilerimiz bu elçilere gereken derslerin verilmesi için gerekenin yapılmasını istediler.

Elçiler, açıklamadan geri vites yapıp vaz geçtiklerini açıklamamış olsalardı, belki de Türkiye’de görev yapmaları istenmeyecek, “istenmeyen adam” ilan edilecek ve sınır dışı edileceklerdi. Bir ülke ve onun temsil ettiği ülkenin elçisi için böyle bir davranış ile karşı karşıya kalınması demek, uluslar arası düzeyde kötü adam imajı ve damgasının yenilmesi anlamına geliyor.

Türkiye, elçilerin ülkelerinin aba altından sopa gösterip, “istenmeyen adam” ilanı yapılacağının açıklanması üzerine, ambargo dahil her türlü ekonomik ve siyasi yaptırımların uygulanacağı yolundaki açıklamaları, Türkiye’nin geri adım atması beklenirken, Türkiye geri adım atmayı bırakın, “istenmeyen adam” uygulanmasını hemen başlatma kararı aldı.

Bunu gören, pek çok kişi akli selim davrandı. Uluslar arası bir kriz veya diplomatik skandallar çıkmadan, konunun acil çözüm yöntemi olarak elçilerin geri adım atmalarının faydalı olacağı kararı alınmış.

Şimdi bakıyorum durum vaziyete.

Elçilerin, başta terör örgütü savunucu, onun siyasi sözcüsü olan Selahattin Demirtaş ile yine FETÖ örgütünün finans kaynakları arasında yer gösterilen ve Gezi Olaylarını finansa ettiği yolunda iddialar bulunan Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istemesi, Türkiye’nin içişlerine alenen karışma anlamına geliyor. Türkiye geçmiş yıllarda, özellikle koalisyon hükümetleri döneminde bu krizlerin pek çok sıkıntılarını yaşadı. Ama bu kez, hükümet ve devlet yönetimi dik durdu. Dik durmayı başardı. “Biz sizden korkmuyoruz. Ne yapacaksanız yapın!” denildi.

Erdoğan, “10 büyükelçinin bir an önce istenmeyen adam ilan edilmelerini halledeceksiniz dedim. Bunlar Türkiye'yi tanıyacak, anlayacak, bilecekler. Türkiye'yi bilmedikleri, anlamadıkları gün burayı terk edecekler." Sözleri, dünya kamuoyunda Türkiye’nin haksızlıklar karşısında dik durmasının işareti olarak algılandı.

Erling Skjonsberg – Norveç, Merjanne de Kwaasteniet – Hollanda, Herve Magro – Fransa, Wendy Hinton – Yeni Zelenda,  David M. Satterfield – ABD, Jamal Khokhar – Kanada, Ari Maki – Fillandiya, Danny Annan – Danimarka, Staffan Herrström – İsveç, Jürgen Schulz – Almanya’yı temsilen ülkemizde görev yapan bu elçiler, İstenmeyen Adam (Persona Non Grata) ilan edilecek mi?

Durum son derece vahim. Bu kez, ülkemize yönelik iç ve dış siyasete yön vermek isteyenler, adalet sistemine yön vermek isteyenler, istedikleri gibi adli karar çıkarmak isteyenlere bir kez daha gereken dersleri verildi.

Elçiye tam bir zeval oldu. Şimdi, soru sormak ve bu elçilerin kimin emriyle böyle hareket ettikleri ortaya çıkarmak ve o ülkelerle olan ilişkileri gözden geçirme vakti ve kudreti Türkiye’ye geçti.

Bundan sonra onlar düşünsünler….

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.