Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Durum vahim

Yazının Giriş Tarihi: 15.06.2021 00:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.06.2021 00:04

İnsanları anlayabilmek gerçekten çok zor ve güç. Çünkü, kimin ne söylediği, bu söylemlere rağmen ne yapıldığı, ne yapılmadığı açık seçik ortada iken, herkes suçu bir başkanının üzerine atıp, sorumluluktan kurtulma adına her türlü işi yapıyorlar.

Bunun en son örneğini Marmara Denizi’nde yayılan Müsilaj olayında, deniz salyası olayında görüyoruz.

Herkes konuşuyor.

Herkes, bir şeyler söylüyor.

Ama, senelerdir konuşulan, tartışılan, “çevre elden gidiyor” diye yapılan feryat ve figanlar hep kulak ardı edilmiş. Hala ediliyor.

Birilerinin üç beş kuruş fazladan para kazanma hırsı ve hevesi uğruna bugün geldiğiniz noktayı Marmara Denizi bize açık ve seçik olarak verdiği müsilaj tepkisiyle gösterdi. Görüntülü mesaj verdi;

“Alın size denizin içindeki kirliliğin resmi, fotoğrafı” dedi.

Tabi, bu fotoğrafı, hiç kimse kusura bakmasın, hiç kimse de gocunmasın, önce yerelde önlem alması gerekirken “bana ne” veya “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı ile senelerdir kanun önünde görev ihlali yaptıkları iddia edilen yerel yöneticilere gelsin.

Sonra, siyasi gelecek, kaygı ve oy uğruna yapılan bu çevre katliamlarına ses çıkarmayan siyasetçilere gelsin.

Sonra, Ankara’da oturup, sürdürülebilir bir çevre ile sürdürülebilir sanayileşme sloganıyla hareket edip, bazı işyerleri ve fabrikaların çevre konusundaki vurdum duymaz uygulamalarına ses çıkarmayanlara gelsin.

Bu iş sadece bugün değil, dünden bugüne belki de şu anda hayatla olmayan ama çevre konusunda gerekli titizliği göstermeyen herkese gelsin.

Marmara Denizi’nin bugünkü durumu için hepimiz belki de suçluyuz. Herkes üzerine düşen sorumluluğu kabul etmeli ve “bugünden sonra neler yapılabilir? Bana hangi görev düşüyor?” diye düşünüp hayıflanmalı. 

Konuyla ilgili olarak medyada yer alan pek çok haber var. Hepsi dikkat çekici. Uzmanların bu konularda söyledikleri, gösterdikleri olaylar ve konular ise gerçekten ilgi çekici.

Yıllardır Marmara Denizi'ni araştıran deniz bilimci Prof. Dr. Cemal Saydam Marmara Denizi'nin çok kötü durumda olduğunun altını çizerek “Yüzeyde yapılan temizlik çalışması iğne ile kuyu kazmak gibi. Dipten oluşuyor, gördüğünüz kısım buzdağının görünen kısmı. Marmara Denizi'ni kıyısı olan her kentin arıtma tesislerini verimli şekilde çalıştırması gerek. İSKİ hariç kimse çalıştırmıyor. İSKİ de göz önünde olduğu için çalıştırıyor. Marmara Denizi'nin ölmedi ama can çekişiyor. Bunlar daha iyi günlerimiz. Daha kötü olacak, koku sorunu baş gösterecek” uyarısında bulundu.

Saydam, Marmara Denizi'nde tüm arıtma tesislerinin çalıştırmak zorunda olduğunu, ancak bu durumda en az 6-7 seneye bir iyileşme beklenebileceğini vurguladı.

Yani, bizim anladığımız kadarıyla deniz içindeki müsilaj belasından kurtulabilmenin bedeli, 6-7 yıl süreyle mücadele etmek olacak.

Müsilajın geçtiğimiz senelerde de olduğunu, bu sene Karadeniz'de balıkçıların balık tutmasını engelleyecek noktaya geldiğini anlatan Saydam, “Bu yıl Marmara Denizi'ne aşırı girdilerden dolayı olağanüstü çoğaldı. Bunun olacağını öngörüyorduk. ‘Marmara'nın üzerine bu kadar gitmeyin' dedik, kimse dinlemedi, bizim bilgimiz Marmara'nın bu duruma gelmemesi içindi. Hep uyardık, ama dikkate alınıp gerekli önlemler alınmadı. Bundan sonrasını oturup düşünecekler” diye konuştu.

Fotoğraf ortada. Bu işe çare bulmak gerekiyor.

Birbirimizi suçlamanın zamanı değil. Bütün Marmara havzasını tüm Trakya'yı içine alan bir çerçevede bakarsanız çözüm için çareler aranmalı. Tüm bunlar varken bile hala fabrikasından kırmızı boyayı Marmara'ya verenler var. Böyle insanların ibret için acımasızca cezalandırılması lazım. Zamanında işlerini yapmayan bazı kişiler şimdi bilim insanlarına soruyorlar ‘ne yapacağız?' diye. İşte gelinen noktadaki ihmalin ana kaynağı bu….

Müsilaj deniz yüzeyinde sadece görüntü olarak kalmıyor. İnsanların denize girmesi halinde üzerine yapışıyor ve alerjik fonksiyonlara yol açabiliyor. Her ne kadar müsilajla ilgili bilimsel, tıbbi alanda, tarım alanlarında kullanılmasına yönelik bazı öneriler ve bilimsel araştırmalar yapılsa bile, denizdeki doğal hayatı zehirleyen bir durum olması da gerçek.

Balıklar şu an göç edemiyor. Karadeniz ile Akdeniz arasında göç eden balıkların durumları vahim. Marmara'dan geçemiyor balıklar, Karadeniz ve Ege arasındaki bağlantı kesildi. Balıklar göç etmeye alışmış, sistem onun üzerine kurulu. Şimdi sistem bozuldu. Ne olacağını kestiremiyoruz ama bir şeyler olacağını görüyoruz.

Bu konuda,. Ekolojik anlamda deniz içindeki hayatı olumsuz etkileyen bir olgu. Pek çok kişi artık deniz balığını satın alıp sofrasına, masasına getirip yemek istemiyor. Nedeni, müsilaj ve zehirlenme korkusu var halkımızda. Balık popülasyonu hiç görülmemiş bir şey yaşıyor.

Ülkemizdeki denizlerle ilgili birde coğrafi bilgi verelim.  12 bin sene önce Marmara'dan Ege Denizine geçiş yokmuş, Karadeniz ile Ege ayrı ayrı denizmiş. Sonra, Çanakkale Boğazı kendiliğinden, doğal olaylarla açılmış. Şimdi 12 bin yıl öncesine döndük. Denizler İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı ile birbirine bağlandı. Fakat, müsilaj nedeniyle kirlenme yüzünden boğazlardan balık geçişi olayları artık yaşanmıyor.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.