Sıkıntılı bir süreçten geçtiğimiz aşikar, ister iktidara taraf ol, veya olma, isterseniz muhalefet olun, isterseniz siyaset ve ülke gündemi ile zerre alakanız olmasın.!

Bir kulüp taraftarı olup tüm dünyanız o renkler olabilir.

Aşırı kumar düşkünü olabilirsiniz gününüz şans oyunlarını takip edip oynamakla geçebilir.

Karşı cinse çok düşkün olup dünyanız bunun üstüne de kurabilirsiniz.

Koca gün alkol alıp, tüketmekle meşgul olabilirsiniz.

Siyaset yapabilir, takip edebilir görev alabilir.

Kısaca erkekler beş olaydan en az birini yapar.

Takım taraftarı olabilir

Kumarbaz olabilir

Hovarda olabilir

Alkolik olabilir

Siyasetçi olabilir.

Erkekler üstte özetlediğimiz beş olaydan en az birini mutlaka tercih eder, bazı hemcinslerimde birden fazla etkinliği de bir arada görebildiğimiz olmuştur. Bunları ikna etmek zordur.

Karşı cinse baktığımızda ise en beğenip takdir ettiklerimiz ise, düşünen, yazan, yorumlayan, fikrini aleni beyan edebilen zeki kadınlardır. Bunların yanı sıra, şiir yazabilen, şarkı, türkü okuyabilen kadınlar bambaşkadır. Bu özelliklere sahip bir bayan arkadaşımız var, takriben on yıl olmuştur, sosyal paylaşım sitesinden arkadaşlığımız devam eder. İsmi ben de kalsın İngiltere de yaşar. Deyim yerindeyse bazı haberleri önce onun paylaşımlarında öğreniriz.

Yerli ve ulusal ajanslarımız halkımızı ondan sonra haberdar eder. Üstelik verdikleri haber, arkadaşımızın verdiği haber kadar net olmaz ve rakamlar doğru telaffuz edilmez nedense.

Hanımefendi arkadaşımız şöyle yazmış.

"Ülke yurt dışından çok iyi görünüyor demiş Mahir Ünal...

Şöyle bir baktımda doğru söylüyor Patron,

İngiltere'de, Almanya'da, Fransa'da, kirli bir nehir etrafında dönüp duruyoruz,

Oysa İstanbul'un orta yeri Deniz,

Tekrar bir baktım, insanlarının çoğu Keriz, hükümet istediği gibi kandırıyor, isyan eden yok,

Kıskanılası..

Bir daha baktım, 4 mevsim ayrı,

Yazı yaz, sahili denizi süper, 5, 6 ay keyfini sür,

Kışı kış, her bir yöresinde kayak yap, gönlünce eğlen,

Daha da kıskanılası,

Sonra bir düşündüm bakıp ta,

Ülkeyi nasıl böleriz, soğuk savaşla!

Yani, Suriyelileri, Afganları doldurup, yaşanılmayacak hale getirip, Türk halkının yaşam alanını daraltıp ve de azınlıkta bırakıp, hatta onlara maaş ve kimlikte verdik mi, versinler oylarını bizim desteklediğimiz AK Parti’ye, sonra ülkeyi yavaş yavaş mahvetmeye ve de oraya yerleşmeye başlarız artık...

Tecavüzcüler, kadın dövenler, öldürenler, hayvanlara eziyet edenler, başkasının havuzuna girmek isteyenler vs, ne isterseniz var...

Çok güzel görünüyor ülkem çok...

Tam işgallik valla...

Ayyy içimi döktüm sanki pardon yani uzadı."

Cennet mekan ülkemiz dışardan nasıl görünüyor acaba? Diye düşünürseniz, işte üstte eklediğimiz arkadaşımızın yazdığı gibidir diyebiliriz. Yurt içinde, telaş, kavga, geçim derdi, gelecek korkusu derken bu hengamede kaybolup gidiyoruz.

Şer odakları önce karıştırdıkları ülkeleri izleyip yorulmalarını ve herşeyden bezmelerini beklerler. Sonra bir anda akıllarına o ülkeye "demokrasi getirmek" gelir. Yakın tarihte

Libya

Irak

Suriye

Mısır

Demokrasi getirdikleri ülkelerdir.

Demokrasi adı altında bu ülkelerin neler yaşadığını unutmayalım. Bu sebeple iktidar ve muhalefet partileri çok iyi düşünmeli. Batılılar bize demokrasi getirmeye kalkarsa bizlerin gideceği başka ülke yok.

12 Eylül 1980 darbesine giden süreci iyi hatırlayalım. Kardeşim, kardeşe düşman edildiği ce birbirlerini vurduğu yıllar. Halk öyle bildirildi ki darbeye razı hale getirildi. Kenan Evren yıllar sonra. "Başbakan Demirel bize görev verdi, ama biz görevi yapmadık 1,5 yıl darbe şartlarının oluşmasını bekledik" demiş ve darbenin nasıl bir hainlikle hazırlandığını itiraf etmiş oluyordu. Üstelik darbe sonrası Siyasetçilerimizin, ilmik ilmik işleyip emek verdiği proje ve batı dünyasına karşı kullandığı kızları, Kenan Evren bir kalemde heba edip Türkiye’nin geleceğini karartmıştı.

Sözün özü bu bunalımlı süreçte etrafımızın çevrilmiş olması iyiye işaret değil, herkes evinin önünü süpürmeli ve mantıklı düşünmeli. Cennet mekan atalarımızın yadigarı vatanımıza el birliği ile sahip çıkmalıyız.