Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Dilin kadar varsın…

Yazının Giriş Tarihi: 29.09.2021 00:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.09.2021 00:03

Adamın birinin babadan yadigâr antik ipek bir halısı varmış. Satmaya karar vermiş. Ona göstermiş buna göstermiş, ama kimse talip olmamış. Sonunda zengin birini bulmuş ve ona götürmüş.

Zengin halıya bir bakmış ve sormuş, kaç para? Adam cevap vermiş 100 altın. Zengin tereddüt etmeden tamam demiş ve çıkartıp 100 altın vermiş.

Adam sevinmiş. O sırada zengin sormuş bu halının kaç para ettiğini biliyor musun? Adam cevap vermiş hayır bayım. Zengin devam etmiş en az üç bin altın eder. Adam susmuş. Zengin sormuş, niye 100 altına verdin? Adam biraz düşünmüş ve cevap vermiş, bayım bağışlayın ama benim bildiğim en büyük rakam 100!

Anooshirvan Miandji demiş ki;

 “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.” Dilin anlam zenginliği ve anlam derinliği gelişmedikçe o dil ile yapılan iş sayısı sınırlı kalacaktır.

Konuşma dili 150-200 kelime/dakika ve okuma dili 200-250 kelime/ dakika iken, düşünme dili 1300-1800 kelime/dakika düzeyindedir. Bu yüzden yeterince sözcük, anlam, kavram ve düşünsel bağlantıya sahip olmayan zihin kısır döngüde çıkmazları yaşayacaktır.

Bu durumda, 200 kelime ile düşünen, 2000 kelime ile düşüneni anlamayacaktır.

Paragrafı şöyle bitirmek isterim: “Dilin kadar varsın.”

***

Yukarıda ki paragrafları bir sayfa arkadaşım paylaşmış.

Paylaşıma konu olan satırların yazarı 1995 senesinden beri Ankara'da yaşayan ve  ürettiği ya da katkıda bulunduğu 16 eseri olan İran Azeri Türkü Dr. Anooshirvan Miandji bundan yaklaşık on yıl önce dikkatimi çekmişti.

Ondan bir alıntıyı görünce sizin ile de paylaşmak istedim. 26 Eylül Pazar günü de dil bayramı olduğu için de geçte olsa konuya bir değineyim dedim.

Belki umursamıyor ve pekte üzerinde durmuyoruz ama hepimiz gerçekten de dilimiz kadar varız.

Tabi burada dilden kasıt sözcük dağarcığımız.

Çocukluğumdan beri çok merak etmişimdir, biz neden konuşmalarımızda meramımızı tam olarak anlatamıyoruz,meramını anlatmaya çalışanı tam olarak anlayamıyoruz diye.

Yaş aldıkça deneyimleyerek öğrendim ki,pek çoğumuz dünyanın en zengin dili olan ana dilimizin o zenginliğinin farkında değiliz.

Hatalı ve yanlış yerde kullanılan sözcükler bile içlerinde biraz da olsa bilgi kırıntısı barındırdıklarından onları bile hoş görmek mümkün de,şu ‘‘Yani-Eeee-Öööö-Oooom-Uuuu-Şeyyy-Ayyy-Auuu-Aynen’’vs gibi garip takımsıları duydukça karşımdakini dinleme hevesim bir anda yok oluyor ve diyalog işkence halini alıyor.

Bir de ‘Adını sen getir’ diye takıntı var ki,içimden ‘Adını ben getireceksem sen ne tırmalıyorsun birader ?’diyerek muhatabımı dinlemekten vaz geçip başka şeylerle uğraştığım çok olmuştur.

Bunun altında yatan neden elbette okumaya karşı mesafeli olmamızdır da,okumadan konuşmaya karşı olan ilgimizin altında yatan nedenin ne olduğunu bilemem.

Bildiğim aramızda ki diyalogların sözcük yetersizliklerimizden dolayı fena halde terörize ediliyor olması.

Hele cehaletin kutsandığı süreçlerde…

Miandji ‘‘200 kelime ile düşünen, 2000 kelime ile düşüneni anlamayacaktır’’derken sanırım bu duruma vurgu yapmak istemiş.

Şimdi ha 200 sözcük ile ha 2000 sözcük ile düşünmüşüm ne fark eder sonuçta düşünüyorum ya denilebilirse de kazın ayağı hiç te öyle değil ne yazık ki.

Mesele düşünürken neyi düşüneceğini bilmekte.

Yoksa anlatılanların anlaşılan ile sınırlı kalması kaçınılmaz.

Üstüne üstlük az sözcükle düşünmenin yazıya aktarımda neden olduğu ciddi bir zafiyet var ki o başlı başına bir konu.

Ez cümle,

Lisanı münasiple

Dilimiz kadar varız…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.