Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Deprem ve insanlık!

Yazının Giriş Tarihi: 24.11.2022 00:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.11.2022 00:08

Bugün 24 Kasım öğretmenlerimizin mutlu günü. Bizler ise Gaziantep’teki Karkamış’taki hain terör saldırısında yaşamını yitiren 22 yaşındaki Ayşegül Alkan öğretmenimiz ve 5 yaşındaki Hasan Karataş isimli çocuğumuz için gözyaşı döküyoruz.

Ülkemizin geleceğinde söz sahibi olacak olan ve bizlerinde vatanımızı emanet edeceğimiz bu çocuklarımızı yetiştiren öğretmenlerimiz mutlu ve huzurlu gününü, sevinçle kutlamak istememize rağmen, hainler bugünü kana bulaşıp, öğretmenlerimize ve bütün ülkemize, insanlığa karşı suç işlediler.

Dünyada terör kadar tehlikesi bir başka doğa olayı daha var. Deprem.

Türkiye, senelerdir deprem tehdidi altında yaşayan bir ülke. Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi bizim ülkemizdeki depremlerde hem öldürüyor, hem yaralıyor, sakat bırakıyor hem de binaların yıkılmasıyla beraber mal kaybına yol açıyor.

Düzce, 23 Kasım sabaha karşı saat 04.08.14’de tam olarak 5.9 büyüklüğünde bir depremle karşılaştı. Yer küresinin 6,5 kilometre altındaki fay hattının kırılmasıyla beraber uzun süre sallanma yaşandı. İlk belirlemelere göre depremde çok şükür, Allaha şükür can kaybı yok. Ama 50’den fazla yaralı var.

Evlerde, binalarda hasarlar var.

Bu bölge deprem bölgesi. Bizler 1999 yılında 17 Ağustos tarihinde Körfez depremini yaşadık. Ülkemizde ve bölgede büyük bir yıkım ve yüzlerce can kaybı oldu. Bu depremden kısa süre sonra Düzce depremi, 12 Kasım tarihinde geldi. Tam 22 yıl önceki bu depremde Düzce’yi yerle bir etti. Yine kasım ayı ve yine bir deprem. Yer ve merkez üssü yine Düzce.

Bu depreme baktığımızda, Düzce’de 22 yıl önce yaşanan depremlerdeki deneyim sayesindeki düşük katlı yapılaşma ve binaların güçlendirilmesi ve yenilenmesi işe epey yaramış gibi gözüküyor.

Yani, Düzce’de bizler depremlerden epey bir ders almış gibiyiz.

Ama, bu deprem bizlere yine rant yiyicileri, yerel yönetimlerde, belediyelerdeki imar vurgunlarını, bazı müteahhitlerin üç beş kuruş fazla kazanma uğruna, belediyelerde verdikleri avantaları, siyasete verdikleri bahşişleri, seçim yardımı altındaki rüşvet iddialarını yine hatırlattı.

Bizler nasıl unutalım 17 Ağustos 1999 tarihini. Körfezde yıkılan binaların altında ezilen, kalan, insanlarımızı?.

Nasıl unutalım 12 Kasım Düzce depremini?. Binalarla beraber yıkılan umutları. Sönen aile ocaklarını?.

Nasıl unutalım bunlara sebep olan, rant yiyicilerin meskeni halline gelmiş yerel yönetimleri, belediyeleri?.

Nasıl unutalım, kaçak inşaata göz yuman ve ara sıra rüşvet almakla iddiasıyla suçlanan belediye görevlilerini?.

Nasıl unutalım, adalet dairelerindeki depremle ilgili davaların dosyalarını zaman aşımına kadar uzatanları?.

Nasıl unutalım, sürekli imar affı çıkarıp, devletin arsalarını, arazilerini işgal edenlere dahi rant sağlayan siyasi yapıyı?.

Nasıl unutalım, olaylarla ilgili yazdığımız yazılar üzerine, rantiyecilerin bir araya gelip sadece topla tüfekle değil, sözde adaleti sağlamakla görevli olanlarla beraber, aynı masada oturup, dertlerini anlamaya çalışanların suçlu çıkarıldığı dönemleri?.

Nasıl unutalım, siyasette birbirlerine rakip ama olay rant paylaşımına geldiğinde aynı masanın etrafında oturup pastayı bir güzel paylaşan mahalli yöneticileri, siyasi karar vericileri?

İşte bütün bunlar bizim vicdanlarımızı sızlatıyor.

Vicdanları kararmış ve her attıkları adımda “ben bu işten nasıl çıkar sağlarım?” düşüncesinde olan insanların hala belediyelerde masa başında oturup, kendilerine hesap sorması gerekenlerin de bunlarla beraber el ele kol kola gezmeleri, uygulamaya koydukları dönen çarkı ve rant hesaplarını duyunca bunlara inanmak istemesek bile, dedikodu olarak değerlendirmek istesek bile inanın vicdanlarımız sızlıyor.

Çünkü, hep beraber görüyoruz. Yaşıyoruz. Ama, elimizden herhangi bir yaptırım gelmiyor.

Çünkü, bizim elimizde devletin yaptırım gücü yok. Bu gücü kullanması gerekenler ise ne yazık ki yapmaları gerekeni tam ve hakkaniyetle yapmıyorlar. Ben böyle inanıyorum. Yapmıyorlar.

Günü kurtaracak birkaç açıklama veya usulen başlatılan soruşturmalar, sonrasında, “bu bizim adamımız, o sizin adamınız, gelin bu dosyayı kapatalım…” düşüncesiyle işlem yapılmayan belki onlarca, belki yüzlerce belki de binlerce yasadışı imar işleri var etrafımızda.

Mahkeme kararlarını bile uygulamadan başlatılan kaçak inşaatları tek imza ile yasal hale getiren Belediye başkanlarına sahip olduğumuz sürece biz daha çok deprem olaylarını yaşayıp, daha çok insanlarımızı beton tabutlarla yaşamaya zorlarız gibi geliyor bana.

Geçmiş olsun Düzce, geçmiş olsun Türkiye. Allah bir daha böylesi olayları bizlere göstermesin!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.