Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Deprem…

Yazının Giriş Tarihi: 03.11.2020 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.11.2020 00:00

Bu dünyada insanların başına gelebilecek en büyük felaketlerden bir tanesi de deprem ve deprem nedeniyle yaşanılan yıkım.

İnsanları deprem öldürmüyor. Çürük çarık yapılan binaların göçmesi ve enkaz altında kalınmasıyla insanlığın başına geliyor ölüm vakaları.

İnsanlık içinde en büyük talihsizlik ve ölüm kaderi deprem.

Geçtiğimiz Cuma günü, İzmir’de kayıtlara göre 6.6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Seferihisar merkezli deprem, Bursa dahil pek çok kentimizden, hatta sınırları aşıp hemen karşı kıtamızda yere alan Yunanistan ve Bulgaristan dahil bazı Avrupa ülkelerinde de kendisini hissettirdi. Sonra Bayraklı’da yıkım oldu.

Bu yıkımda, insanlarımız enkaz altında kaldılar. Öldüler, yaralandılar. Allah rahmet eylesin. Yakınlarına sabırlar versin. Yaralılara acil şifalar gelsin.

Sonra, ilgililer, yetkililer geldi deprem enkazlarının bulunduğu bölgeye. Vatandaşlara “geçmiş olsun!” dediler. Kurtarma görevlileri, gönüllülerle birlikte geceli gündüzlü çalışıp, enkaz altındaki vatandaşlarımızın kurtarılması için çalıştılar. Durmadan, yorulmadan.

Olanlar oldu.

Depremde göçen binaların enkazı altında kalan insanlık bir kez daha öldü. Şimdi, binaların yapım şekli, kontrol, denetim gibi pek çok konudaki eksiklikler bir kez daha tartışmaya açıldı. Zaten, ülkemizde 1966 senesinde Muş Varto’da meydana gelen 6.9’luk depremden bu yana hep binalar, inşaatlar ve müteahhitlik mesleği sorgulanmaya başlandı. Bugün dahi tartışma hala bitmedi.

Bu süreden günümüze kadar sayısız imar yönetmeliği değişikliği oldu. Aslında 1999 Ağustos Körfez Depremi Türkiye ve inşaat sektörü için milat kabul edildi. O tarihten sonra yapılaşma ile ilgili olarak çok ciddi önlemler alındı. Deprem gündemden düşünce, acılar biraz olsun unutulunca yeniden kişiye özel imar düzenlemelerine başlanıldı. Sonrasında, Erzincan Depremi, Van depremi derken, en son imar değişikliğiyle ilgili karar 11 Mart 2020 tarihinde, yani günümüzden yaklaşık 6-7 ay önce yeniden düzenlendi.

Bakıyoruz, İmar Kanunu ve İmar Yönetmelikleri yaz- boz tahtası gibi olmuş. Kişiye özel kanun çıkarılması bile var. Peki, bu arada çıkarılan İmar Afları ile kaçak yapılara getirilen afları da konuşmak gerekmiyor mu?

Her türlü siyasi ayak oyunlarıyla sağdan olsun soldan olsun iktidarlarımız imar affına getirmediler mi? Hatırladığım kadarıyla 1974 imar affı, hapisteki insanların, kader mahkumlarının kurtarı5lması kanununa ek madde konulup yapıldı. O zamanlar CHP iktidarda idi.

Sonra, Adalet Partisi geldi. Yine gecekondu affı ismiyle af getirildi.

İktidara gelen pek çok hükümet bu af konusunda bana göre pek çok zaafa düştüler. Oy uğruna. Şimdi, enkaz altında kalanların yakınlarının feryatları var.

Şimdi,. Enkaz altında yitip giden canlarımız var.

Siyasette güç sahibi olma adına yapılan afların sonuçlarından bir tanesi değil midir bu yaşadığımız olaylar?

Madalyonun sadece tek tarafı yok. Bir tura tarafı birde yazı tarafı var. Biz, hep tura tarafına, resme, fotoğrafa bakıp, “çok güzelmiş” diyerek, kendi kendimizi avutarak bugünlere geldik.

Tabi, deprem oldu. Yaşandı. Binalar yıkıldı. Bunlarla ilgili olarak resmi soruşturmalar başlatıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir yandan, Cumhuriyet Başsavcılıkları diğer yandan soruşturma ile ilgili çalışmaları yapacaklar. Kanunlarımız ne diyorsa o olacak. Olmalı da.

Hani bazen karşılaşıyoruz, uzayıp giden davalar, bir türlü başlatılmayan soruşturmalar, bekletilen evraklar vs. gibi iddiaları duyuyoruz. Çok şükür ki, sosyal medyanın yayılmasıyla ve bazen yaşandığı iddia edilen adalet içindeki adaletsizliklerin gözler önüne serilmesiyle yanlışlardan dönülüp, hak yerini bulabiliyor.

Bu depremde de öyle. Yıkılan binalar için bin bir tane bahane bulunabilir. Önemli olan, bahanelere sığınılıp sorumluluk sahibi kişilerin bu işlerle ilgili hesap vermesinin önüne geçilmesi değil, sorumluluk sahibi kişilerin, sorumluluklarının bilincinde olarak hesap verebilmeleri. Bu konu, sadece deprem ve sonrasında yaşanılan olaylarda değil, toplumun bütün kesimine yayılan olaylar zincirlerinde de aynen uygulanmalı.

Körfez Depremi ve sonrasında yaşadığımız olayları hala unutmadık. Unutmak mümkün değil çünkü. Acısını kalbine gömen ve günlük hayattaki yaşam savaşı nedeniyle olayları unutan insanlarımız var. Yani, biz bu filmi seneler önce seyrettik. Sürekli izlemekten de bıktık.

Artık, deprem başta olmak üzere imar planları yapımından, kentlerin yenilenmesine, kentsel dönüşüm çalışmalarına kadar Türkiye’Nin8 yeni bir karar vermesi ve zaman geçirmeden uygulamaya konulması gerekiyor. Bu arada,. Kentsel dönüşüm adı altında yeni ve boş alanların, hazine arsalarının birileri için sermaye yapılmasından vaz geçilip, gerçek ihtiyaç sahiplerinin dertlerine derman olunması gerekiyor.

Ki, doğal afet ve depremlerde insanlarımız acı çekmesin. Malları, mülkleri, paraları, aileleri, yuvaları yok olmasın. Yıkılmasın.

İnsanlarımız, sağlam temeller üzerinde mutlu ve huzurlu yaşasınlar.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.