Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Defacto

Yazının Giriş Tarihi: 15.10.2021 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.10.2021 00:02

Eminim aranızda televizyonda, haber sitelerinde, gazetelerde, sosyal medya da ya da bizzat tanık olduğu, tanık olmasa da tanıklığına güvendiklerinden duyduğu binlerce olumsuzluğu görüp ‘Artık hiç birini izlemeyeceğim’ diye uzun süre uygulayamasa da içinden geçirenler vardır.

İtiraf edeyim bunu kim dese, fena halde sinirlenir muhatabıma ‘‘Kapa gözünü de gönlün tek başına katlansın’’diye serzenişte bile bulunurdum.

Dum diyorum çünkü; ne kadar uygulayabilirim bilmiyorum ama dün akşamdan itibaren bende canımı çok acıtan, ruhumu karartan,moralimi yerle yeksan eden,şekerimi tansiyonumu zıplatan ve olmamaları için de elimden hiçbir şey gelmemesinin verdiği ezikliğinin içimi kanırttığı çakma sahici ne kadar kötü gündem maddesi varsa hepsiyle arama mesafe koymaya karar verdim.

Yok öyle olağanüstü bir habere filan denk gelmedim.

Zaten sıradan skandallara çoktan şerbetlenmiş profesyonel bir Türk vatandaşı olduğum için denk gelseydim de çokta takmazdım.

Sadece artık haberler de,yorumlar da,vesaireler de olağanüstü diye bir kavramın kalmadığını,istisnasız hepsinin iyice olağandan sayıldığını, üstüne üstlük haklarında çeşitli payelerle ekranlardan ahkam kesilip bu durumdan bile nemalanıldığını fark ettim.

Günaydın anca mı aydın?

Derseniz, aslında sizin gibi çoktan aydım da yine de gözüm kayıyor,kulağım dikiliyor ‘‘Acaba yeni bir şey söyleyecek olan var mı?’’ diye televizyona, telefona,bilgisayara uzaktan uzağa gözüm takılıyordu.

Bazen de Üsküdar da sabah oldu mu diye merak ediyordum…

Neyse; sonra oturdum düşündüm ve şunu da fark ettim;

Korona virus salgını hariç bu gün dayanamadığım ne kadar olgu varsa, benim altmışıncı yılını sürüklediğim hayatımda yani kendimi bildim bileli başka kılıklarda olsalar da hep varlardı.

Bazıları evrim geçirerek zamana ayak uydurdular hepsi bu.

Rahmetli Büyük babam ve babam ajanslarında neleri dinliyorlarsa, onlarla büyüdüm, gençliğimi onlarla yaşadım ve onlarla yaşlandım.

Değişen sadece ‘‘Ajans’’ın niteliği oldu. Terane aynı kaldı.

Mesela enflasyon hep vardı, (Ama hakkını vermek lazım; çarşı pazar hiç bu günkü kadar alevlenmedi)memur her dönem para sıkıntısı çeker,işçi her daim hak peşinde koşardı.

Sıkıntı ve koşu halen devam ediyor…

Milletçe düşünürdük ‘‘Acaba gerçekten 70 Cente muhtaç mıyız?’’ diye; biz anlayana kadar deyim ad değiştirdi, oldu cari açık.

Muhtaçlık baki kaldı.

Siyaset yine atraksiyonlarla sürdürülür, muhalefet muhalefette yıllanır, iktidardakiler değişse de hem zihniyetleri hem politikaları değişmedi.

Evet belki basın bu kadar holiganlaşmamıştı ama yazdıklarından, fikirlerinden dolayı tutuklanan,hüküm giyen gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, toplumun çeşitli kesimlerinden aydınlar yine varlardı.

‘‘Şimdi yok’’ diyen var mı?

Terör deseniz hiç bitmedi, bitemedi.

Her dönem haykırdık gencecik yavrularımızın naaşlarının ardından ‘‘Şehitler ölmez vatan bölünmez’’ diye.

Sadece 2020 de 182 evladımızın ardından haykırdık,2021 de de haykırmaya devam ediyoruz.

Yolsuzluk,hırsızlık,liyakatsizlik her türlü alavere dalavere elli yıl öncesinin gazetelerinde de manşetti; her zamanda manşet olmakla kaldı.

İletişim araçları bugünkü kadar gelişmediği için bilemiyorduk tabi de,biri çıkıp sorsa ‘Bu coğrafya da kadına,kıza,çocuğa,hayvana,doğaya tecavüz ne zaman başladı diye’’ apışıp kalır oooo dan öte yanıt veremezdik.

Yine veremiyoruz…

Zenginler de hiç değişmediler. Belki bir bölümü zaman içerisinde farklı nedenlerinden dolayı variyetlerini kaybettiler ama gerçek zengin hep zengin kaldı, yanlarına çırak zenginler aldı.

Yine dünya yansa hasırlarına kül düşmeden yaşayıp gidiyorlar.

Ekmekse öz deyişe tabi, oldum olası; her daim aslanın ağzındaydı şimdi neresinde bilmiyorum.

Gavur yine gavurluk peşindeydi, düşman da aynı kaldı; Çanakkale’de ki o düşman hala burnumuzun dibinde.

Eğitim sistemi en az kırk kere değişti değişmesine de son tahlilde hala ilk üç sorunundan biri memleketin.

Dinimizi ticari metaya dönüştürüp dünyalıklarını kurtaran tüccarları ise zaten nesiller boyu arzı endam ettikleri için bu sıralamaya hiç almıyorum.

Bu arada hiç mi iyi bir şey olmadı peki?

Oldu elbette de kötünün gölgesi vurdu hepsinin üzerine.

Yani bildim bileli hal-i pür melal aynı, umutlar bir başka bahara kaldı.

Tüm bunları kapkara bir umutsuzluğun ve çaresizliğin tahakkümü altına girip kaderimse çekerim mealinden yazmıyorum elbette.

Ben de sizler gibi ülkemin bir gün gelip yaşadığı ve yaşatıldığı yüzlerce olumsuzluktan sıyrılıp çağdaş uygarlık yolunda ki seyrüseferine Atasının rotasında devam edeceğine yürekten inanıyorum.

Demeye çalıştığım Defacto durumun coğrafyamızda ki ölümüne inatçılığı.

Neyse;

Madem hamam da tası da hala eski, sadece natırlar değişiyor;

Ben de kararımın arkasındayım.

Ama suyuna tirit dizileri izleyecek kadar da değil.

Maç özetlerini de yukarıdakilere benzer nedenlerden dolayı izlemeyi bırakalı uzun süre oldu.

Çaresiz belgesel kanallarını izleyeceğim.

Elbette hayvanlara dair olanlarını…

Orada ki orman kanunları buradakilerden daha insaflı…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.