Siyasette yeni bir perde daha açıldı. İsmi Gelecek Partisi olan yeni bir siyasi parti hayatımıza girdi. Başına ise eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu oturdu.

Peki, bu yeni siyasi oluşum veya ismi gelecek olan Gelecek Partisi’nin Türk siyasi hayatındaki rolü ne olacak?

Bu yeni siyasi parti iktidar adayı olabilme adına mı kuruldu?

Yoksa, AK Parti içindeki koltuk savaşının dışa vurumu olarak yansıyan “bende genel başkan olurum” düşüncesiyle hareket edilerek mi oluşturuldu?

Yeni kurulan Gelecek Partisi’nin TBMM’de gurup kurabilme gücü var mıdır?

Ana muhalefet partisi CHP, sandıklarda son 18 yıldır yenemediği AK Parti’ye karşı Gelecek Partisi’ne milletvekili transferi yapıp TBMM’de gurup kurmasına yol açacak hamleleri yapacak mı?

Yeni kurulan Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki bu parti ile yakın zamanda kurulacağı konuşulan veya Demokrat Parti’ye ilhak edecekleri dedikodusu siyasi gündemde tutulan Ali Babacan ile eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ne yapacaklar?

Eski mesai ve çalışma arkadaşları olan Ahmet Davutoğlu’nun karşısında durup güç birleştirme yerine güçleri bölme gibi bir oluşumla halkın huzuruna çıkacaklar mı?

Siyasette yeni gündem böyle.

Sokaklara bakıyorum da, artık hiç kimse CHP’de başlayan ilçe kongrelerine eskisi gibi ilgi göstermiyor. Diğer siyasi partilerde devam eden delege seçimleri de pek fazla halkın ilgisini çekmiyor. Özellikle iktidar Partisinin delege seçim sandıklarına gelip oy kullanan kişilerin sayısında eski yıllara göre düşüş olması dikkat çekerken, ilgi gösterilmeyişinin nedeni olarak, “nasıl olsa 2024 yılına kadar seçim yok” düşüncesinin hakim olduğu söyleniyor.

Her ne olursa olsun, yeni kurulan bir siyasi oluşum, AK Parti içinde memnun olmayan bazı kişilerin istifa etmelerine yol açacak.

Yine, oluşuma bel bağlayıp, siyasette ikbal peşinde koşanların da uğrak noktası hem Gelecek Partisi hem de Ali Babacan’ın safları olabilir.

Gelecek Partisi’nin kurulması ve partinin kuruluş bildirgesinin açıklanmasıyla beraber, siyasete yeni isimlerin ve gençlerin, kadınların da kazandırıldığını görmek mümkün. Tabi, bunların eski siyasetçilerin yaptığı gibi, “sizin isminiz olsun, yanımızda durun, biz gerekli işleri yaparız” düşüncesinin hakim olması vitrin süsü olup olmadıklarına işaret edecek.

Gelelim, Davutoğlu’nun yeni siyasi partinin çalışmalarıyla ilgili yaptığı konuşmalarda dikkat çeken konulara.

Birincisi, Türkiye’nin mevcut siyasi yapıyı artık taşıyamadığı söylemleri.

İkincisi ekonomideki durağan durum.

Üçüncüsü dış politikada Türkiye’nin ilerleme yerine geriye doğru gelmesi.

Dördüncüsü, Mahalli idarelerdeki sen-ben tartışmaları ve ihale yolsuzluklarıyla ilgili yeterli mücadelelerin yapılmadığı.

Bu konular, herhangi bir ülkede yeni kurulan siyasi partilerin hedefleri içinde klasik ve kanıtsanmış konular. Halkın memnun olup olmadığına bakılmaksızın her siyasi parti kendisine güç katma ve iktidar alternatifi olabilme adına muhalefet yapar. Muhalefetinde söylemleri, yolsuzluk, ihale vurgunları, ekonomik sıkıntılar, dış politikalardaki eksiklikler olarak ilk akla gelen konulardır. Siyaset bilimi okuyanların ana ders konuları bunlar. Politika ile uzaktan yakından ilgisi olmayan insanlarında bir araya geldiklerinde konuştukları, kendilerinde eksik gördükleri ve eleştirdikleri konular bunlar.

Hemen bu konuların ardından gelen soru şu; Davutoğlu ve siyasi ekibi, AK Parti iktidarına son verebilecek gücü toplayabilecek mi?

İşte asıl mesele burada.

Siyasetin amacı, tabela partisi olma değil, ittifaklara sığınmak  değil, başkalarının desteği ile milletvekili transferleri yaparak TBMM’de gurup kurmak değil, seçimlerde adam gibi halkın desteğini alıp iktidar olmaktır.