Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Darbe mi değil mi?

Yazının Giriş Tarihi: 07.04.2021 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.04.2021 00:01

Siyaset kendisine hep meşgul olacak bir konu bulabiliyor. Bazen gündem beklenilenden daha fazla dolu oluyor. Bazen ise kısır çekişmeler ve tartışmalarla günü geçirip, insanlar arasında ayrıştırmaya varıncaya kadar sıkıntılı anlar yaşanıyor.

Ülkemizdeki iç siyasete en son 104 emekli Amiralin yaptığı açıklama, bildiri ve gece yarısı yayınlanması damga vurdu. Oysa ki, aynı minhalde, aynı konuları ihtiva eden ve altında emekli büyükelçilerin (monşerlerin) imzası bulunan bir bildiri yayınlanmıştı. Monşerlerin bildirisi o kadar etki yapmadı. Çünkü, yayın saati gece yarısı değildi. Muhatap alınan direkt halk değildi. Birde,. Büyükelçiler, silahlı kuvvetler mensubu değildi. Geçmiş tarihe bakıldığında ise onların silahlı ayaklanma ve darbe tehdidi oluşturacak olaylarda pek imzaları bulunmuyordu.

Bu işlem, siyasette her ne kadar hoş karşılanmamış olsa da bir kenara not edildi. Söylenilen şu; vakti, saati geldiğinde bu konuyla ilgili gerekenler yapılır.

Sonra, en büyük tepki çeken olay emekli amirallerin bildirisi oldu.

Olay çok taraflı araştırılıyor ve Adliye olaya el koydu. Bizim görevimiz bu konuya farklı taraflardan, adli ve idari inceleme konularına zarar verecek konuları yetkililere bırakıp, halkın gözüyle bakmak.

Bir kere, niye sadece emekli amiraller imza atmış? Hani, Deniz Kuvvetleri askeri oluşumu sadece emekli amirallerden mi oluyor? Emekli,. Albaylar, emekli yarbaylar, emekli binbaşılar, hatta erken yaşta emekli olmuş yüzbaşıların imzası ve isimleri neden yok?

Bu sorunun cevabı ise, bir takım kişiler, kendi aralarında bir oluşum gerçekleştirmişler ve “sadece biz varız” izlenimi veren açıklamayı kaleme almışlar.

İkincisi, sadece Deniz Kuvvetleri neden seçilmiş. Kara kuvvetlerinde, jandarmada, Hava kuvvetlerinde rahatsız olduklarını beyan eden emekli generaller yok mu?

Vardır elbette.

Peki, bu generaller ile amiraller askeri okullarda hep beraber okumadılar mı? Bazıları devre arkadaşları değil midir? Karşılaştıklarında veya bir araya geldiklerinde bu konuları kendi aralarında konuşup fikir beyan etmiyorlar mıdır?

Ediyorlardır elbette.

O halde, olaya şöyle bakılabilir mi? Böyle bir düşünce veya sonuç çıkarmak mümkün müdür?

Deniz Kuvvetleri başlasın, sonrasında diğer kuvvetler hava, kara, jandarma onları takip eder.

Bu ihtimalde söz konusu olabilir.

Peki, varılmak istenilen noktada, bildiride yer alan göz dağı gibi açıklamalar ve bildirinin açıklanış saatine göre dikkatlice bakıldığında, ortaya çıkan sonuç nedir?

Dünkü yazımda ifade etmiştim. Yazının başlığı “Amiral battı” idi.

Gerçekten de amiral battı.

İktidar ve muhalefet söylemlerine bakıyorum. Ülkede tam ortadan ikiye ayrıştıran bazı cümleler mevcut. Kimisi darbe girişimi, teşebbüsü diye nitelendiriyor, kimisi ise “uyarı” şeklinde değerlendiriyor.

Her ne olursa olsun, darbe teşebbüsü de uyarıda bir nevi darbe girişimidir.

Çünkü, Türkiye olarak bizler, zaman zaman bu tür darbelere alıştık. Önce, bir işadamı kuruluşu ortaya çıkıp, ekonomik olayları bahane ederek, “işler iyi gitmiyor” diye konuşmaya başlıyor. Belli zaman bekleniyor. Siyasetin ve halkın tepkileri ölçülüyor. Ekonomi iyi olmadığı zamanlarda halkında morallerinin bozuk olması yüzünden bu açıklamalar bazı kişilere şirin gelebiliyor. Sonrasında devamı geliyor. Gazete ilanları verilip, kamuoyu oluşturuluyor ve ilan gelirleri sayesinde gazete yönetiminin de yapılan açıklamaları kamuoyu önünde daha fazla gündemde tutması için destek olunuyor.

Yani, malzeme bol.

Sonrasında, askeri kanat rahatsızlıklarını dile getiren bazı mektupları siyasi yönetime veriyor. “Bakın, işler kötü gidiyor, biz buradayız, sonrasına karışmayız haaa!” gibisinden uyarılar geliyor.

Yine bekleme safhasına geçiliyor. Belli zaman sonra düğmeye basılıp, gerek üniforma gerekse silah gücüyle siyasetçiler darbe olmadan yönetimden uzaklaştırılıyor. Bunun en belirgin örneği 28 Şubat ve sonrasıdır. Siyasi yönetim uzaklaştıktan sonra, kendi isteklerine göre yeni bir yönetim dizayn ediliyor ve baskı uygulamalarına geçiliyor.

Hani, 28 Şubat sonrasında pek çok kişinin okul kapılarından geri gönderilip, ikna odalarında psikolojik işkenceye maruz kalmaları gibi gelişmeler yaşanıyor.

Şimdi, bu olayları hatırlayanlar, 104 emekli amiralin bildirisine “darbe çağrısı” diye tepki gösteriyor. Bana göre de bu bildiri, nasıl bakarsanız bakın, bir nevi darbe girişimi ve çağrısıdır. Belki de geçmişte yaşadığımız zincirleme olayların bir halkası olabilir.

Emekli amirallerin gözaltına alınmaya başladığı saatlerde bu kez de aralarında Bursa eski CHP milletvekilleri Kemal Ekinci ile Sena Kaleli’nin de imzası bulunan eski milletvekilleri açıklama yaptılar.

Emekli Amirallerin Montrö Sözleşmesi'yle ilgili bildiri yayımlaması ve 10'nun gözaltına alınmasının ardından bir bildiri de eski milletvekillerinden geldi. Bildiride, "Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkeleri ve temel felsefesi ve kurumları vicdansız darbelerle yıkılmaya çalışılırken, düşünce açıklama hak ve özgürlüğünü kullanan kişilerin darbecilikle suçlanmasını, baskı altına alınmasını esefle karşıladığımızı kamuoyuna duyururuz" denildi.

Varan 3… Gerisini bekliyoruz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.