Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Darbe merakı !

Yazının Giriş Tarihi: 12.01.2021 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.01.2021 00:00

Pek çok ülkede darbe ile yönetimin ve rejimin değiştirilmesi olaylarına rastlıyoruz. Amerika’da en son sandıkta seçimleri kaybeden bir başkanın, destekçilerine senato binasını basmalarını istedi. Bastılar, senato çalışmalarına engel oldular. Sonrasında ise karşı önlemler nedeniyle geri adım attı ve dünyanın gözleri önünde, kaybetmenin acısını olaylarda ölen insanların, yaralanan insanların akıbetlerinin günahlarıyla baş başa kaldı.

Bizim ülkemizde de darbe meraklıları pek çok.

Genelde, yapılan seçimlerde kaybedenler, “yenilen pehlivan güreşe doymaz!” misali ertesi gün seçim isteyenler var. İktidar ile muhalefet arasındaki en büyük tartışmalar ve kamuoyunun da boşu boşuna meşgul edilmesinin altındaki en büyük sıkıntılar bu iktidar ve koltuk meselesi. O koltuğu ele geçirenlerin kolaylıkla terk edip gitmesi pek ender rastlanılan olaylar. En son Amerika’da Donald Trump’un yaşattığı olaylar gibi hemen her ülkede yaşanılan bu sıkıntılar.

Bizde ise darbe söylentilerinden çok geçmişte yaşanılan darbelerin acıları hala yüreklerimizde. Başbakan asmış bir ülkeyiz biz. Bakanları darağacında sallandırıp idam etmiş bir ülkeyiz biz.

Her ne kadar 27 Mayıs 1960 darbesi yapıldığında, kamuoyunun tepki göstermediği, halkın direniş göstermediği konuşulsa da, aynı şekilde 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan darbede de halkımız karşı direniş göstermedi. Gösteremedi.

Siz, elinde devletin tankı, topu, silahlı olanlarla öyle kolay mücadele edilmiyor. Edilemiyordu o tarihlerde. Çünkü, çok iyi organize oluyorlar, geçmişten elde ettikleri tecrübeleriyle gece yarısı ülkenin her cadde ve sokağını tutup, evinden çıkanları ya hapse atıyorlar yada öldürüyorlardı. Kimse, can korkusuna, mal korkusuna bırakın karşı direniş göstermeyi “gıkını bile çıkaramıyordu.”

Tabi, o zamanlar iletişim ve haberleşme ağı da bu kadar geniş değildi. Pek çok kişinin evinde bile telefon yoktu. Var olanların ise kullanımı engelleniyordu. Yani, iletişim sıfır.

Halkımız, darbe ve silahlı saldırılara karşı 15 Temmuz 2016 tarihinde demokrasi tarihinin belki de dünyadaki demokrasi tarihinin en büyük direnişini gösterdi. Çünkü, iletişim ağları açıktı. Darbeciler, caddelere ve sokaklara tam olarak hakim olamamışlardı. İnsanların sokaklarda olduğu bir saatte darbe girişimine kalkışıldı. Bütün bunların yanı sıra hem iktidar hem de pek çok siyasi parti liderleri darbecilere karşı direniş çağrısında bulundu.

Halkımız, elindeki Türk Bayraklarıyla darbecilerin silahlarına karşı kendilerini siper yaptılar.

Ve… Türk halkının 15 Temmuz tarihindeki bur darbeyi püskürtmesi bütün dünyadaki liderlere ve demokrasilere örnek oldu.

Ama, ülkemizdeki darbe söylemleri ve darbe çığırtkanlarının talepleri, istekleri hiç bitmedi. Hep devam ediyor.

Amaç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve lideri olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarına son verilmek istenmesi. Ama, araç olarak darbenin kışkırtılması ve gündeme getirilip kamuoyunda yeni tartışmaların başlatılması kötü.

Siyasette iktidarı elde etmenin tek yolu seçimle olur. Sandıktan geçer. Seçmenler gelip oylarını kullanırken, oy pusulasında tercihlerini işaretler ve yeni iktidarı belirlerler.

Sandıktan çıkan sonuç halkın ve Türk milletinin kararıdır. Herkesin ona uyması ve gereğini yerine getirmesi gerekir. Demokrasi böyledir.

Demokrasi kelimesini ağızlarından hiç eksik etmeyenlerin, sandıkta yenemedikleri, seçmenlerin sürekli desteklediği iktidardan kurtulmanın çaresini darbelerde aramayı anti demokratik, demokrasi dışı bir eylem ve istemdir.

Bu olayların engellenmesinde tabi ki en büyük görev siyasi partiler ve onun liderlerine düşmektedir. Bir siyasi partinin lideri, iktidardan kurtulma yolunu en son çare olarak seçim değil de darbe olarak görebiliyorsa, o liderin ülke ve millet sevdasından şüphe duyulması gerekir.

Çünkü, bu kişiler, iktidara geldiklerinde kendi akıbetlerini koruma adına, ülkemizin ve milletimizin çıkarlarını ne kadar koruyup kollayacakları belirsiz bir durumdur.

Türkiye’de darbelere baktığımızda ise hep sağ iktidarlara veya sağ koalisyonlara karşı yapıldığı, sol gurubun ise darbe destekçileri arasında yer aldığını görmek mümkün. Darbe sonrasında ise halkın önüne sandık geldiğinde yeniden sağ görüşlü bir iktidarın göreve getirildiğini de görmek mümkün.

Bu sonuçlardan ders çıkarılması gerekiyor. Her şey ayan beyan ortada.

Nitekim, 12 Eylül Darbesiyle getirilen yasakların halk oylamasıyla kalkmasıyla beraber, eski liderler Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan tekrar siyaset sahnesine döndüler ve hepsi de başbakanlık koltuğuna oturdular.

Bugünde darbe söylemlerini çıkaranların sol guruplar olduğuna dikkat edersek bu kişilerin darbe ile iktidarı ele geçirecekleri hayali kurduklarını düşünürsek, darbe sonrasındaki seçimlerde halkın sandıkta tekrar sağ guruba iktidar görevi verdiğini hatırlarsak, sanırım darbe heveslilerinin geçmişle yüzleşmediklerini anlayabiliriz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.