Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Cezaevinde dans partisi

Yazının Giriş Tarihi: 13.01.2021 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.01.2021 00:00

Türkiye, neleri gördü, neleri yaşadı? Bir hatırlasak belki de hayatımızın en büyük romanı, hikayesi çıkar. Yazımın başlığını görüp de cezaevinde dans partisi falan düzenlendiği anlamı çıkarmayın. Konu çcoook farklı. Yazımı sonuna kadar okursanız, konunun önemine fark edebilirsiniz.

Ülkemiz onu ilk kez güzel kızlar ve mankenler eşliğinde, yakışıklı erkeklerle beraber sosyete partilerinde gördü. Tanıdı. Kendisi için uydurulan sıfat ise “modern hoca” oldu. Pek çok kişi, onunla tokalaşmak için bile kuyruğa girdi. Hatta, onun bilgilerini gazetelerde haber yapanlardan bazılarının ödül aldıklarını bile hatırlıyorum. Neyse, geldi geçti. Eski günlerde, mazide kaldı.

Bu iş epey tuttu.

Müride olan kadınlara “motor” sıfatı verildi. Bu kadınların havuz başındaki pozları gazete sayfalarında yer almaya başladıktan sonra yabancı basın da ilgilenmeye başladı Adnan Hoca ile.

Genç erkeklerle, mankenlerden bazıları, hatta pek çok ünlü ailelerin çocukları da Adnan Hoca’nın yanında yer alabilme adına birbirleriyle yarış eder hale geldiler.

Pek çok kişi izledi. Hatta, meşhur olmanın, sosyetik toplantılara davet edilmenin yolu bile Adnan Hoca ile fotoğraf çektirmekten geçti bir dönem….

Sonunda, bir doktorun lösemi hastası olduğu ve kendisine ilik nakli yapılacağı için kan bağışında bulunulması istendi. Bu isim Dr. Oktay Babuna idi. Yardımsever Türk halkı kuyruklara girdi. Kan örneği verebilme adına saatlerce kuyruklarda bekledi. Binlerce kişiden kan örnekleri alındı. Hatta, bazı illerde ne zaman kaç kaçta gelineceğine dair duyurular başladı. Bursa’da kan örneği verebilme adına sabah namazından sonra kuyruğa girenlerin olduğuna dair haberler yapıldı.

Halkımız gayet masumane duygularla, bir hastanın iyileşmesi, bir hayatın kurtulması adına böyle bir isteğe olumlu sonuç verdi. Bugün olsa yine aynı şekilde hareket edileceğine benim hiç mi hiç şüphem yok.

Tabi, bu iş iyice zıvanadan çıktı.

Dönemin Sağlık Bakanı rahmetli Osman Durmuş, “bu kampanya sahte. Kimse kan vermeye kalkmasın. Türklerin genleri ile oynamak istiyorlar. Hastalıkla ilgili tedavi tıbbi ortamda sürdürülür. Böylesine basın önünde, halktan kan toplayarak değil…” açıklamasını yaptı.

Tabi, bu açıklamaya ben dahil pek çok kişi tepki gösterdik.

İnancımıza göre, insanlar için en büyük değer sağlık. “Sağlık olmazsa, insanların dert çekerek yaşamasının ne anlamı var” şeklinde düşüncelere kapıldık.

Sonra, gerçekten iş anlaşıldı. Çünkü toplanan kan örnekleri ülkemizdeki bir laboratuvarda değil, yurt dışındaki çeşitli ülkelere gönderildiğini öğrendik.

İşte o zamanlar, dünya gündeminde olan genlerin değiştirilmesine yönelik araştırmalar, tüp bebek ticareti vb olayları hatırlayıp, yapılanların gerçekten Türk halkını kandırma olabileceği şüphesine kapıldık.

Zaten, hasta olduğu ve tedavi için kendisine kan toplandığı belirtilen doktorda Sağlık Bakanının açıklamasından sonra yurt dışına kaçmıştı.

Battık ki olayın perde arkasında Adnan Oktar varmış…

Hani o kadınlara albenini giysileri giydirip havuz başında veya sosyetik ortamlarda parti verip, bir yandan Kuran okunurken diğer yandan vur patlasın, çal oynasın misali alem yapılan Adnan Hoca ve sözde cemaati çıktı karşımıza.

Neyse, o dönemlerdeki uygulama ve kanunlara göre gerekli soruşturmalar yapıldı. Sağlık Bakanlığı toplanan kan örnekleri geri istedi. Geri gelen falan olmadı. Hasta denilen doktor da birden iyileşti.

O günden bugüne köprü altından çok sular aktı.

Adnan Hoca ve ekibi, bu işleri öylesine abartılı hale getirdiler ki, bir TV kanalı kurdular. Bu kanal bütün televizyonlardan izlenebilmesi adına uyduya çıktı. Kablolu kanallara girdi. Normal karasal antenlerle yayın yapmaya başladı. Adnan Hoca konuşuyor, kızlar oynuyor, vatandaşlarda tiyatro komedisi izler gibi ekran başına geçip onları izliyordu.

Bir nevi kral hayatı yaşayan Adnan Oktar ve etrafındakiler, haremdeki kadınlarla bol bol gönül eğlendirmişler. Arada, bazı aileler bu vatandaşı şikayet etmiş. “Bu kişi hoca değil, düzenbaz…” falan, filan gibi şikayetlerde bulunulmuş ama, düzen yapılan o şikayetleri galiba pek dikkate almamış.

Şimdi, Hoca ve arkadaşları cezaevinde. Türkiye tarihinin en büyük organize örgüt suçlamasıyla yargılanıp ceza aldılar. Tabi, kanuni süreç daha bitmedi.

Adnan Oktar'ın 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, 'siyasal veya askeri casusluk', 'FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım', '7 kez çocuğun nitelikli cinsel istismarı', '27 kez nitelikli cinsel istismar', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'eziyet', 'eğitim hakkının engellenmesi', 'kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi' ve 'tehdit' suçlarını işlediğine kanaat getirerek önce bin 075 yıl hapse mahkûm etti.

Ne umdular, ne buldular?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.