Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Camiler çocuk dolsun, ahlakı kuran olsun

Yazının Giriş Tarihi: 28.06.2019 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.06.2019 00:02

Bu yılki yaz kuran kurslarının teması “Camiler Çocuk Dolsun, Ahlakı Kuran Olsun” cami ve çocuk iki masumiyeti ifade ediyor. Biri gül bahçesi öteki o gül bahçesinin nazenin çiçekleri. Cami, çocuk ve kuran… Adeta istikamet üzere olmamızın ve geleceğimizi teminat altına almamızın üç önemli sac ayağı. “Sizin en hayırlınız kuranı öğrenen ve öğretendir” buyuran Peygamberimiz hayırlı insan olmanın ve hayırlı evlat yetiştirmenin kuranla mümkün olduğunu bildirmiştir. Kuranı hayatından uzaklaştıranlar şeytanın tuzağına düşer, onun eşsiz rahmetinden nasiplenmeyenin nasibine düşen şeytan ve havarilerinin oyuncağı olmaktır. Ona sıkıca tutunanlar güç ve kuvvet elde ederler. Ondan uzaklaşanların güçleri zayıflar, düşmanların karşısında hezimete uğrarlar. Onunla çare aramayanın çaresi yoktur. Onun rahmetinden bir katre nasiplenmeyenin kalbi virane, onunla yol bulamayanın yolu tehlike ve sıkıntılılarla doludur. Öyleyse kurtuluş reçetemiz kuranı hem okumalı hem de amel etmeliyiz ve evlatlarımıza onun ahlakını benimsetmeliyiz.   Evlatlarımız bizlere Allah tarafından verilen emanettir. Onların maddi ihtiyaçlarını karşıladığımız gibi manevi ihtiyaçlarını da karşılamamız gerekir.  Onları en güzel bir şekilde İslami ahlaka uygun, dinine, diyanetine, vatanına ve milletine bağlı evlatlar olarak yetiştirmek en öncellikli vazifemiz olmalı.

Yüce Allah bizi uyarıyor:

“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…” (Tahrim,6)

Hiçbir baba ve anne evladını bile bile ateşte atmaz. Ancak ihmalkarlıklarımız ve imanımızın zayıflığı şeytanın aldatmaları, gelecek adına bakışlarımızı ve değerlerimizi değiştirdi, ahret kaygılarımızın zayıflamasına neden oldu. Dünyayı önceledik ahreti unuttuk. Maddeyi bulduk manayı kayıp ettik. Bu sefer İslam ahlakından uzak yetişen gençlik sorun çözen değil, sorun üreten; problemleri halleden değil, problemin bir parçası haline geliverdi.  Bu çıkmazdan kurtuluşun yolunu kuran ve sünnetin ipine tutunmakla mümkün olacağını Peygamberimiz bizlere gösteriyor:

“Size iki şey bırakıyorum bunlara sıkıca tutunursanız delalete düşmezsiniz birisi Allah’ın kitabı kuran öteki ise benim sünnetimdir”  

Yine peygamberimiz başka bir hadisinde şöyle buyuruyor: (s.a.v.): “bir babanın evladına bırakacağı en büyük miras güzel ahlaktır.

Kuranı ahlakın en güzel sergilendiği yer de peygamberimizin hayatıdır. O, kur ’ansız; kuran, onsuz anlaşılmaz.  Kuranın eşsiz kaynağından beslenmek isteyen Peygamberin davranışlarında ki derinliği ve manayı görmesi gerekir.

Hz. Ayşe validemize soruyorlar “Peygamberin ahlakı nasıldı?” Diye. Hz. Ayşe validemiz “siz kuran okumuyor musunuz?  Onun ahlakı kuranın kendisidir.” Buyuruyor.

Her çocuk fıtratı gereği İslam üzere doğar; saf ve temizdir berrak ve şeffaftır. Kirletilmemiş, saf ve temiz dimağların sahibi evlatlarımızın eğitimi bu nedenle çok önem arz etmektedir. “Ağaç yaşken eğilir” sözü insan eğitiminin en önemli devresinin çocukluk dönemi olduğunu gösteriyor. Boş bir kaset gibi ne verirseniz onu alır, neyi enjekte ederseniz o şeyi kabul eder çocuklar.

Peygamber Efendimiz(s.a.v.) buyuruyor ki:

“Çocuğun kalbi ekilmemiş tarlaya benzer; ne eksen tutar.” (Hadis-i Terbiyeti,c. 1,s. 54)

Öyleyse evlatlarımız, yanlış inançların ve fikirlerin sapkın ideolojilerin tuzağına düşmeden önce biz onların manevi boşluklarını doldurmaya gayret etmeliyiz.  Biz evlatlarımıza kol kanat germez isek onu farklı mihraklar ve kötü niyetli insanlar tuzaklarına düşürebilirler. Bir evlat yabancı bir futbolcunun ismini bildiği, bir filim oyuncusunun hayatına vakıf olduğu, bir modacıyı milimi milimine takip ettiği gibi Peygamber’imizi bilmiyor O’nu ve ashabını örnek almıyorsa tehlike çanları çalıyor demektir.

Bütün bu nedenlerle yaz dönemini çocukların cami, cemaat ve kuranla tanışmaları için bir fırsat olarak görmeliyiz. Onları camiye çeşitli şekillerde teşvik etmeliyiz. Hele hele camileri doldurup neşe ve sevinç vesilesi olan cıvıl-cıvıl sesleriyle gül bahçesini andıran çocuklarımıza kızmak, bağırmak hataları nedeniyle camiden kovmak en büyük tehlikedir. Biz, hutbe okurken torunları bir koşu kendisine doğru geldiğini görüp minberden inerek onları kucağına alıp tekrar hutbesine kaldığı yerden devam eden bir Peygamberin ümmetiyiz. Namaza durduğunda ağlayan çocukla, annesi ilgilensin diye namazı kısa kesen bir Peygamber, başka bir zaman rükûa gittiğinde çocuğun bacaklarının arasından geçmeye çalıştığını gördüğünde kolayca geçsin diye bacaklarını aralıyordu. Secdesini uzatıyordu ki sırtına bilen torunu hevesini alsın. Şimdi bizler önümüzden geçti diye çocukları azarlamaya ne hakkımız var.  “Çocuklar bağırıp, çağırdı, namazımı fesada uğrattı” düşüncesiyle Peygamberin sünnetini fesada uğratmış olmuyor muyuz?

Bugünün gençleri yarının ihtiyarları olacak. Onlarında çocukları, çocuklarının çocukları olacak. Bizlerin ihmalkarlığı ve yanlış tutumu sadece bizim evlatlarımızın değil, nice kuşakların hayatını zindana çevirir. Bu nedenle bizim yetiştirmekle mesul olduğumuz çocuklar geleceğin babaları ve anneleridir. İyi bir çığır açan o yoldan yürüyenlerin sevabından hiçbir şey eksilmeden aynı mükafata nail olur, tam tersi de böyledir.  Peygamberimiz amel defterimizin kapanmayacağı amelleri şöyle bildiriyor:

“İnsan öldüğü zam üç şey dışında ameli (sevap yazılması) kesilir. Sadaka-i cariye, kendisiyle faydalanılan ilim ve kendisine dua eden salih evlat.” (Müslim)

Selam ve dua ile…

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.