Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Çağı neden yakalayamadık?

Yazının Giriş Tarihi: 11.12.2022 00:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.12.2022 00:03

Geçmişte kurulan, yaşayan, sonrasın da çoğu iç çekişme, fitne ve fesatla yıkılmış birçok devlet kurmuşuz. Osmanlı imparatorluğu haricindeki yıkılmış devletleri, teknolojiyi ve cağı yakalayamadılar diye suçlayamayız. Çünkü o yıllarda zaten ne böyle bir gelişim nede teknoloji yoktu. Fakat Osmanlı bu konunun bizzat muhatabıdır. Teknoloji ve cağı yakalama şansı varken, bunu kullanmamış, açılımları, dini sahte söylemler ve hurafelerle reddetmiştir.

Osmanlıda ki gerileme Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethedip Hilafeti alması ve İstanbul'a getirmesiyle başlar. Tarihimizde büyük bir zafer olarak görülen bu olayın diğer yönü ise bambaşkadır. İslam dini koruyucusu olmada en önemli etken, Osmanlı'ya geçen halifelik makamıdır.Başta Mısır olmak üzere Filistin, Hicaz ve Suriye toprakları Osmanlı'ya katıldı.

Bazı iddialara göre Yavuz Hilafet makamının Osmanlı tarafından kullanılması için Mısır'dan binlerce Hoca ve benzeri insan getirip bir nevi "sus" payı vermiş, hem İslam hem Türk dünyasının tek lideri olma isteği bulunan Yavuz'un bunu yapmış olması bize gerçekmiş gibi geliyor. Anadolu’da 16. asra kadar “akılcı” Maturidi kelamına dayanan bir din yorumu egemen durumdaydı. Türk Müslümanlığı adı verilen bu İslam anlayışı “nakilci” Eşari kelamının Osmanlı medreselerinde hâkim konuma gelmesiyle yerini büyük ölçüde “Arap Müslümanlığı”na bırakmak zorunda kaldı. Eşari anlayışının medreselere hâkim olması ise Yavuz Sultan Selim’in Mısır’dan getirdiği yirmi bin ( bazı kaynaklara göre 1,500-2,000) Arap aliminin etkisi sebebiyledir

Birçok zeki insanı yetiştiren Anadolu topraklarında imkansizlik sebebiyle heba olmuş nice insanımız vardır. Bu yazıda şans eseri bu kabuğu kıran bir değerimizi paylaşalım.

Yıl 1936…

Denizli’nin Acıpayam İlçesi’nde görevli bir grup öğretmen havanın güzelliğinden faydalanıp pikniğe gittiler. Keçilerini otlatan küçük bir çobanla karşılaştılar; yanlarına davet edip çay ikram ettiler, ismini sordular.

–Hüseyin…

Öğretmenlerden biri yanındaki gazeteyi uzatıp “Okuma yazma biliyor musun,?” diye sordu.

Küçük Hüseyin okuma bilmediği için gazeteyi almayı kabul etmeyince öğretmen bu kez yaşını ve neden okula gitmediğini sordu..

Yanıt hazindi:

–Yaşım 12…

3 yaşında annemi, geçen yıl babamı kaybettim!..

Talihsiz çocuğun aslında çok zeki olduğunu fark eden öğretmenler mutlaka okumasını istediler.

Hüseyin, öğretmenlerin verdiği destekle Denizli’de parasız yatılı okuluna kaydoldu.

Bir süre sonra katıldığı bir matematik yarışmasında Hüseyin’e bir kitap armağan edildi.

O gece kitabı yutup okudu bitirdi ve ertesi gün Fen Bilgisi öğretmenine giderek şöyle dedi:

–Bu kitapta eksiklik var!..

Öğretmen çok şaşırdı.

Çünkü Hüseyin’in “eksiklik var” dediği kitap Görecelik Teorisini anlatıyordu!..

Hüseyin bu teorinin önemli bir parçasının kitapta bulunmadığını fark etmişti!..

Fen öğretmeni konuyu İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki hocası fizik profesörü Nusret Kürkçüoğlu’na mektupla bildirdi ve şu yanıtı aldı:

–Hüseyin liseyi bitirince yanıma gelsin!..

Albert Einstein’e uzanan yol!..

Hüseyin aynen öyle yaptı…

İTÜ Elektrik Mühendisliği’nde okumaya başladı…

Ancak yaptığı çalışmaları, ürettiği projeleri hocaları dahi anlayamıyordu.

O hocalardan biri “Bu çalışmaları ancak Amerika Boston’daki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) görevli Prof. Dr. Morse bilir” deyip, mektupla ona gönderdi.

Gelen yanıt müthişti:

–Hüseyin’in bu yaptığını 5 yıl önce bir grup akademisyen buldu, ama bunu Hüseyin’in tek başına bulması olağanüstü bir şey...

Biz masraflarını karşılayacağız. Amerika’ya gelsin!..” Hüseyin 1952 yılında yüksek elektrik mühendisi diplomasıyla İTÜ’den mezun oldu.

Bir gazetenin yaptığı kampanya ile toplanan parayla ABD’ye giden bir gemiye bindirildi.

Uzun bir yolculuktan sonra MIT’de Prof. Morse’un karşısına geçti.

Morse, Hüseyin’in tez hocası olacaktı ancak genç adamın İngilizcesi yetersizdi, profesörün söylediklerini tam olarak anlayamıyordu.

Onun da yolunu buldu, hocasına dönüp şöyle dedi:

–Write on the blackboard/ Tahtaya yazın!.

Hocasının tahtaya yazdığı tez konusunu defterine geçirdi ve üniversiteden ayrıldı.

MIT’de tez konuları genellikle 5 ile 9 yıl gibi bir sürede bitirilebiliyordu, ancak Hüseyin 3 ay sonra Morse’un karşısındaydı!..

Profesör, büyük bir şaşkınlıkla incelediği tezin mükemmel olduğuna karar verdi ancak MIT’de hemen diploma verilemiyordu.

Hüseyin başka dersler aldı ve 2 yıl sonra doktorasını alarak bu kez Princeton Üniversitesi’ne başvurdu ve orada dahi fizikçi Albert Einstein’ın öğrencisi oldu!.

İlk büyük buluşunu 1960’ların başında yaptı.

–Sesle kumanda edilen bilgisayar.!

Daha inanılmazı da var:

–Hüseyin, 1958 yılında çalışmalarını yakından izlediği Einstein’ın kendisi kadar ünlü “Fonksiyon Teorisi”nde eksiklikler tespit etti ve bunu bir mektupla kendisine de bildirdi, iyi mi!..

Ancak mektup ulaşmadan Einstein öldü!..

Hüseyin bu eksikliği ünlü bir bilim dergisinde yayımlayınca adeta kıyamet koptu.

Bilim dünyası ikiye bölündü!.

Ve Einstein’in kuramına karşı Hüseyin’in “Kütle Çekim Kuramı” da literatüre girdi!..

Bugün dünyada çok yaygın olarak kullanılan “Siri”, “Google”, “Now”, “Cortana” gibi sesli komut sisteminin mucidi Allah rahmet eylesin Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, 27 Ocak 2013’te yaşamını yitirdi…

Bu müthiş, bu dünya bilim tarihine kazınmış ismi içimizden kaç kişi biliyor acaba?!.

Şayet Nobel Kimya Ödülü’nü kazanmasaydı, Mardin’de yoksulluk içinde başlayan yaşamını, dünyanın en önemli bilim insanlarından biri olarak sürdüren Prof. Dr. Aziz Sancar’ı kaç kişi bilecek, tanıyacak, gurur duyacaktı?!.

Dünyaca ünlü, adı tıp literatürüne geçmiş Beyin Cerrahı Prof. Dr. Gazi Yaşargil’i kaç kişi tanıyor, biliyor acaba?!..

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.