Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bizim başka vatanımız yok!

Yazının Giriş Tarihi: 17.10.2019 00:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.10.2019 00:04

Hiç unutmam! Daha çocuk yaşlarındayım. İlkokul 2.sınıfa gidiyorum.  Öğretmenimiz yarıyıl tatilinde bir ödev vermişti. Kurtuluş savaşına katılmış iki gazimiz vardı köyümüzde. Gidip onlara bazı sorular sormamızı ve verdikleri cevaplarla beraber duygularımızı anlatmamızı istemişti. Çok anlamlı ve önemli bir ödev… Birkaç arkadaşla Hamdi ismindeki gazimizin evine gittik. Sokaktaki yürüyüşünden bile korktuğumuz, heybetli mi heybetli bir gazimizdi. Cesaretimizi toplayıp kapısına vardık. Durumu anlattık.  Sokaktaki o sertlikten hiçbir eser yoktu. Vatan, millet, bayrak dendi mi çok sertleşen gazimiz, normal sohbetlerinde mülayim ve yumuşak bir üslupla konuşurdu. “Hamdi Dede! Kurtuluş savaşında neler yaşadınız, bunu hoca bize ödev verdi, yazıp gideceğiz” dedik. Bir öfkeyle üzerinde ki abasını ve gömleğini çıkarıverdi. Ne görelim! Vücudunda sağlam yer kalmamış; her yeri kılıç ve kurşun yarasıyla dolu…  Yaralarını göstererek  “yazın bakalım” dedi. O gün belki çok şey yazamamıştık. Ancak bugün çok izler bıraktı hafızamda.   Hayatları da yara bere içinde geçmiş dede ve ninelerimizin. Nice zorluklar ve sıkıntılar çekmişler; Ermeni baskınlarında, namahrem eli namuslarına dokunmasın diye,  kızlarının ve hanımlarının yüzlerine pislikler bile sürmüşler.  Günlerce aç kalmışlar, atların pisliklerinden buğdayları ayıklamış, yıkayıp yiyerek hayatta kalmışlar;  hayvan derilerini kızartıp yemişler.  Aylarca postallarını ayaklarından çıkarmamışlar. Cepheye giden eşlerin ve evlatların yüzde doksanı geri dönmemiş.  O yıllarda Türkiye’nin birçok lisesi topluca askere çağrıldığından mezun verememiş.

   Kurtuluş savaşında ki Nene Hatunları kim unutabilir. Daha gencecik bir gelin; Ruslar Erzurum’u işgal ettiklerinde süt emen çocuğunu beşiğe koyarak “Allah’ım bunu sen bana emanet olarak verdin,  vatan elden gidiyor, bugün de yavrumu ben sana emanet ediyorum; evladım anasız büyür ancak vatansız büyüyemez” diye cepheye koşmuş.  Daha niceleri… Şerife Bacılar, Sütçü İmamlar, Fevzi Çakmaklar, Yörüklü Alileri kim unutabilir? Onların emaneti olan bu vatana kim ihanet etmeye cesaret edebilir.

      O gün Osmanlıyı düşmanlar cetvelle bölüp, ülkelere taksim ederken son toprak parçasını düşman işgalinden kurtarmayı, yedi düvele karşı mücadele vererek başarmışız.  Ancak hala elimizdeki bu cennet vatan üzerinde hayalleri olanlar var. 15 Temmuz girişimde FETÖ terör örgütünü maşa olarak kullanan karanlık güçler bugün, Suriye ve orta doğuda işit PYD/ PKK’yı kullanıyorlar; Kürtleri alet etmeye çalışıyorlar. Ancak oynan bu filmleri o kadar izledik ki, ezberledik.   Oyunun farkında olduğumuzdan kendi göbeğimizi kesmeye karar verdik. Ve Fırat kalkanı harekâtından sonra barış pınarı harekâtıyla cennet vatanımızın sınırında bir PKK devleti kurulmasını önlemek için Suriye’yi birçok devletin karşı çıkmasına rağmen girdik.

      Akıllı milletler için ölmek/ şehit olmak, başka milletlerin hegemonyasında köle gibi bin sene yaşamaktan daha eftaldir.  Bedirde Peygamberimiz savaşa gidecekleri tespit ederken, küçücük çocuklar ayak parmaklarının uçlarına basarak büyük görünmeye çalışırdı. İhtiyarlar “beni de savaşa kabul edin, ben çok iyi savaşırım” diye öne atalardı.   Bugün vatanı için kendini o peygamber ordusunun neferi kabul eden her Mehmetçik “Bende vatanım için ölüme hazırım” diyor.  Yetmiş yaşında ki dedeler, nineler “ bizimde yapacağımız ne varsa yapmaya hazırız” diyorlar.   Tek evladını vatana kurban eden 80 yaşındaki baba dilekçe veriyor, operasyona katılmak için. Başka bir baba: oğlunun şahadet haberi ulaşınca ilk sözü  “Geride üç evladım daha var, onları da bu vatana kurban etmeye hazırım” diyor.

   Evet, bizim tek silahımız:  inancımız, vatana, bayrağa, dine ve ezana olan bağlılığımız. Bizim topumuzdan tüfeğimizden çok bu inancımızı zedelemek isteyenler, beslendiğimiz bu pınarı kurutmak istiyorlar. 

   İstiklal savaşında ki ruhu çözemeyen;  o zaferlerle cami, din, diyanet arasında ki irtibatı kuramayanlar,   15 Temmuzda Aynı ruh ve iradeye, aynı kurnaya ağzını dayayıp ruhunu doyurmak isteyenler karşısında elleri ayakları birbirine dolaşıp, sala veren imamları tartaklayarak tepki gösterdiler.  “Vatan elden gidiyor, ne oturuyorsunuz” deyip tesettürlü bayanın kamyonun direksiyonuna geçip meydanlara adam taşımasını sindiremediler. Tankın önüne ölümüne yatanları, sahip olduğu ekin tarlasını yakıp, uçakları engellemek isteyen köylünün taşıdığı vatan sevgisine tahammül edemeyen bu mihraklar bugün, Toplu bir şekilde tekbirle uğurlanan; dualarla cepheye gönderilen Pınar Barışı Harekâtının kahramanlarına dil uzatıyorlar;  Diyanetin talimatıyla, bütün camilerde operasyon boyunca okunacak olan Fetih süresine bile itiraz ediyorlar. Neymiş efendim fetih kelimesi savaşı çağrıştırıyormuş.

    Barış ve güvenliğimizi tesis etmek maksadıyla Fırat’ın doğusuna yapılan ve büyük başarıyla devam eden bu operasyonu itibarsızlaştırmak ve Türkiye’yi ulusal devletlerarasında yalnızlaştırmak için algı operasyonları yayıyorlar. Esat ve Amerikan’ın saldırılarında katledilen sivilleri Türk ordusu yapmış gibi servis ediyorlar.   Eskiden düşmanlar belliydi, şimdi çok gizli ve sinsi hareket ediyorlar; eskiden sadece kılıç tüfekle yapılan savaşlar bugün her alanda devam ediyor.

  Bu nedenle her zamankinden çok daha dikkatli olmalıyız. Birlik ve beraberliğimizden asla taviz vermeden ayrılıklarımızı değil, ortak değerlerimizi ön plana çıkarmalıyız. Söylemlerimize dikkat ettiğimiz gibi, eylem ve davranışlarımıza da dikkat etmeliyiz.  Irkçılığı körükleyen davranışlardan kaçınmalıyız.  Bu vatan hepimizin ve biz bu vatanda yaşıyoruz. Bu vatandan başka gidecek bir yerimizde yok.

 Selam ve dua ile…

       

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.