Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bir Yahudi Hikayesi...

Yazının Giriş Tarihi: 22.11.2021 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.11.2021 00:02

Gençliğimde Şişhane'de, "Sarı Madam" adında bir kahve vardı. İnsanlar oraya gelir, oyun oynardı. Aileler de gelir çay içer, simit yer, sohbet ederdi.
Çok güzel bir Haliç manzarası vardı.
Şişhane'den Hasköy'e dönen köşedeydi.
Eskiden kahvenin anlamı, sadece oyun oynanan yer olmaktan çok uzaktı, tam anlamıyla sosyal bir ortamdı.
Kaçamak sigara içmek için de çoğu zaman oraya giderdik..

Bir gün oranın müdavimlerinden Şapat diye bir bey geldi.
Biz de yandaki masada arkadaşlarla oturmuş, çay içiyorduk.
Adamın orta halli bir görüntüsü vardı ama sıkıntılı olduğu her halinden belliydi.
Arkadaşları da bu durumu fark etmiş olacak ki, içlerinden biri, "Hayrola Şapat, bir derdin mi var?" dedi.
"Sormayın..."
İlk bulduğu boş sandalyeye çökercesine oturdu.
"Anlat be Şapat."
Adam anlatmaya başladı. Yanımızdaki masada oturduğu için anlattıklarını bir bir duyuyorduk.

"Benim dört tane dairem vardı. Bankada param vardı.
Karımdan kalan ufak tefek birkaç mücevher de vardı.
İki kızımı ve damatlarımı çağırdım ve 'Bunları size taksim edeyim, sonra birinizin evinde kalırım, yalnız yaşamak istemiyorum,' dedim.
Yaptım da.
Her şeyimi onlara verdim.
İki kızımda birer yıl kalacaktım, böyle konuşmuştuk.
Baştan her şey yolunda gitti. Sonra bu anlaşma aylara, haftalara, şimdi de günlere indi. İkisi de kendi düzenleri bozulduğu için beni evinde istemiyor. Anlayacağınız, beni kapının önüne koyacaklar."
İshak Efendi diye bir adam, "Bu mudur senin bütün derdin?" dedi ;

"Sen merak etme, yarın sabah burada buluşalım, senin derdini çözeceğim."

Biz olanları sonradan kahvenin sahibine sorarak öğrendik.
Zavallı amcanın sonunu çok merak etmiştik.
Bu iki amca, ertesi gün buluşmuş, İshak Efendi cebinden bir anahtar çıkarmış ve Şapat'a vermiş.
Bu bir banka kasası anahtarıymış ve üstünde "OB" harfleriyle bir de numara varmış. "OB", Osmanlı Bankası'nın kısaltmasıydı. Bankanın itibarı da çok büyüktü.

"Bak, bu anahtarı hangi kızının evinde daha çok kalmak istiyorsan o evde kaybetmiş gibi yapacaksın.
Dikkat et de nereye attığını unutma.
Sonra 'anahtarım kayboldu' diye ortalığı ayağa kaldıracak, sonra da bulacaksın.
Kızın sana 'Bu ne anahtarı?' diye sorduğunda, 'Ne anahtarı olacak, kasa anahtarı.
Sen bütün varlığımı size verdiğimi mi zannediyorsun?
Paralarım, tahvillerim, banka kasasında duruyor.
Kimin evinde ölürsem, anahtar ve kalan servetim onun olacak. Kafamdaki plan bu' diyeceksin."

Şapat Bey, İshak Efendi'nin bütün dediklerini yapmış ve sonradan takip ettiğimize göre de küçük kızının evinde krallar gibi yaşayıp ölmüş.
Öldükten sonra kızı ve damadı anahtarı alıp bankaya gitmiş. Banka da onlara, "Ne böyle bir kasa numaramız var, ne de böyle bir anahtarımız," demiş.

Şapat Bey bir de yazı bırakmış ardından :
"Sizi ancak böyle adam edebilirdim!"

Yani : "PARAN VARSA, İTİBARIN DA VARDIR."
Maalesef yaşadığımız bu günlerde de tıpkı böyle.
Hani derler ya kılığınla kıyafetinle ağırlanırsın.
Sohbetinle uğurlanırsın.
O kılık kıyafet olmadan da kimse yüzüne bakmaz.
Baksa da pek insan yerine koymaz.
Varsada yoksada para pul itibar.
Peki İNSANLIK o nerede ?
Sanıyorum çokça olarak pek kimselere uğramıyor.
Ne diyeyim ?
İNSANA DENK GELESİNİZ.
Tekrar görüşünceye dek,
Sağlıklı kalın zira benim bugün COVİDLE mücadelemin 9. Günü bugün biraz vücut ağrılarım var. yinede buna şükür.
İyi ki 3 aşımıda olmuşum. yoksa hastane köşelerinde mahvolurdum.
Düşünüyorum aşılı böyle berbat durumdayım ,aşısız kim bilir nasıl olacaktım.
Ne diyoruz her halimize çok şükür bin şükür.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.